(dünden devam…)
"3- Bazı müfessirlere göre, hitap Kureyş'e yöneliktir, akrabalık sevgisinden maksat da, akrabalığın neden olduğu sevgidir. Ancak bununla, ilk değerlendirmede söylendiği gibi, Kureyş'in sevgisi değil, Peygamberin sevgisi kastedilmiştir. Cümledeki istisna da öncesinden kopuk, münkatidir. Buna göre cümlenin anlamı: "Sizi cennet bahçelerine kavuşturacak, orada ebedi kalmanızı sağlayacak hidayete çağırmama karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Sizden bir karşılık beklemiyorum. Akrabalarım olarak size duyduğum sevgi, beni size yol göstermeye ve bu nimetlere ulaştırmak için çabalamaya yöneltti."
Bu yorum, yüce Allah'ın, davet ve hidayet yolunda Peygamber (s.a.v.) için belirlediği yetki sınırlarıyla uyuşmuyor. Çünkü yüce Allah Kur'an'ın birçok yerinde insanları hidayete erdirme yetkisinin kendisine ait olduğunu, bu hususta Peygamberin (s.a.v.) bir yetkisinin olmadığını belirtmiştir. Bu yüzden insanların inkar etmelerinden, davetini reddetmelerinden dolayı üzülmemesini, görevinin, açıkça duyurmaktan, tebliğ etmekten başka bir şey olmadığını vurgulamıştır. Dolayısıyla, Hz. Peygamberin (s.a.v.), akrabalık sevgisinden dolayı birini hidayete erdirmek, bir başkasını da buğzettiği veya istemediği için hidayetten yoksun bırakmak gibi bir yetkisi yoktur.
Bütün bunlar ortada dururken, yüce Allah'ın: "De ki… istemiyorum" ifadesiyle Peygamberden, Kureyş kafirlerine, kendilerini davet etmesini, hidayete ermeleri için çalışmasını gerektiren şeyin, kendilerinden ücret talebi değil, kendilerine yönelik akrabalıktan kaynaklanan sevgi olduğunu haber vermesini istediğini ileri sürmek hangi mantığa sığar?
4- Bazılarına göre bundan maksat, kişilerin akrabalarını sevmesidir. Hitap da Kureyş'e veya bütün insanlara yöneliktir. Dolayısıyla kast edilen anlam şudur: "Size yönelttiğim çağrı karşılığında, akrabalarınızı sevmenizden başka bir ücret istemiyorum." Şu kadarı var ki, mutlak olarak herkesin akrabasını sevmesi İslam'ın teşvik ettiği bir şey değildir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Allah'a ve ahiret gününe inanan bir toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da olsa- Allah'a ve Resulü'ne düşman olanlarla dostluk ettiğin göremezsin. İşte onların kalbine Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir." (Mücadele, 22).
Bu ayetin bağlamı "akrabalık sevgisi" ifadesinin genelliğini veya mutlağını tahsis edici veya kayıtlandırıcı bir içeriğe sahip olmasına elverişli değildir. Dolayısıyla ayetten,( Şûra, 23) risaletin ücreti olarak mü'min akrabaların sevilmesi şeklinde bir anlamı çıkaramayız. Kaldı ki, söylendiği türden bir özel sevgi de Kureyş'e veya bütün insanlara yönelik bir hitapla örtüşmez. Bilakis, İslam'ın teşvik ettiği şey, insanların Allah için birbirlerini sevmeleridir. Bu bağlamda akrabalığın bir özelliği olamaz. Akrabalığa ve sıla-i rahme büyük bir önem verildiği doğrudur; ancak bu, sıla-i rahim ve mal sevgisine rağmen akrabalara vermek niteliğindedir.
Akrabaları sevme adına belirginleşen bir husus değildir. Çünkü sadece Allah için sevmek vardır. Dolayısıyla, "ayette geçen akrabalık sevgisi, akrabalarla ilişkileri sürdürmekten, mal vermek suretiyle onlara iyilik etmekten kinayedir" demenin mantıklı bir dayanağı yoktur. Çünkü ayette, bununla, İslam'ın teşvik ettiği Allah için sevmeye aykırı da olsa, ifadenin gerçek anlamının kastedilmesini engelleyen bir husus söz konusu değildir." (devam edecek…)
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020