Hz. Fatıma’nın hutbeleri -4-
Hz. Fâtıma (a.s.) hayatının son günlerinde Kendisini ziyarete gelen Muhacir ve Ensar’ın kadınlarına karşı şu hutbeyi irad etmiştir
06.09.2023 08:10:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Hz. Fâtıma (a.s.) hayatının son günlerinde Kendisini ziyarete gelen Muhacir ve Ensar'ın kadınlarına karşı şu hutbeyi irad etmiştir:
Hz. Fâtıma (a.s.), Allah'a hamd ettikten ve Babasına salat ve selam gönderdikten sonra şöyle buyurdu:
"Allah'a yemin ederim ki, dünyanızdan tiksinerek, kocalarınıza öfke duyarak sabahladım. Onları denedikten sonra tutup attım. Onları sınadıktan sonra onlara buğzettim.
Ne çirkin bir şeydir kılıçların kırılması, (ciddiyetten sonra oyun), hasımların elinde birer oyuncağa dönüşmek, mızrakların kırılması, görüşlerin karmaşık (ve çelişkili) bir görüntü arz etmesi.
Nefislerinin önceden hazırladığı şey ne kötüdür! Bu yüzden Allah onlara gazap etti ve onlar ebediyen azaba uğrayacaklardır.
Hiç kuşkusuz, onun (hilafetin, Fedek'i veya Ehl-i Beyt'in haklarını gasp etmenin) günahını onların boynuna geçirdim. Ağırlığını onlara yükledim. Sonuçlarını onların üzerlerine serptim.
Zâlimler topluluğunun burunları kopsun! Boğazları dert görsün! kahrolsunlar!
Yuh olsun onlara! Nasıl da bunu; risâlet dağlarından, nübüvvet ve yol göstericilik temellerinden, emin vahyin indiği topluluktan, din ve dünya işlerinin bilge yol göstericilerinden uzaklaştırdılar.
Haberiniz olsun! İşte apaçık hüsran budur. Neden Ebu'l- Hasan'dan intikam aldılar? Allah'a yemin ederim ki, sırf kılıcının kötülere karşı çekilmesinden (ölüme aldırış etmeden inkarcıların üzerine gitmesinden), karşı konulmaz darbeler indirmesinden, savaşta düşmanı tepeleyen hücumları gerçekleştirmesinden, Allah için savaşırken hiçbir gâileyi hesaba katmamasından dolayı O'ndan intikam aldılar.
Allah'a yemin ederim ki, eğer Resûlullah'ın (s.a.v.) O'na yüklediği sorumluluğu O'na verecek olsalardı, Ali (a.s.) o sorumluluğu sever ve onları kolaylıkla yola getirirdi.
Öyle ki, izleyicisini yumuşak bir şekilde, yaralamadan, (yormadan) hırpalamadan ve dosdoğru bir şekilde maksadına eriştirirdi. Sonunda onları besleyici, susuzluğu giderici bir tatlı su kaynağına ulaştırırdı.
Bir kaynak ki, alabildiğine geniş ve iki yakasına kadar su ile doludur. (Bu suyun iki tarafı çer çöple kirlenip kokuşmaz) içtik-lerinde karınları şişmez. (Gizli açık onlara öğüt verirdi) ki bu su, çevrelerinde bir girdap gibi dönüyordu ama onlar bundan gereği gibi yararlanamadılar.
(Ali, dünyadan herhangi bir pay almamıştı) sadece bir yudum su almıştı, çok susamış kimsenin aldığı küçük bir yudum. (Eğer Resûlullah (s.a.v.)'in kendilerine yüklediği sorumluluğu hatırlasalardı) dünyadan uzaklaşan ile dünyanın peşinden gideni; doğru söyleyen ile yalan söyleyeni, birbirinden ayırırlardı.
O zaman göklerin ve yerin bereketleri üzerlerine yağardı. Ama Allah kendi elleri ile işleyip kazandıkları amellerinden dolayı onları sorgulayıp, hesaba çekecektir.
Gel ve dinle! Sen yaşadıkça, zaman, daha sana neler gösterecektir! Eğer şaşırıyorsan, mutlaka bir hadisedir seni şaşırtan. (Âh keşke bilseydim) hangi dayanağa dayandılar, kime güvenip yaslandılar, hangi kulba sarıldılar (hangi zürriyete koşup etrafında toplandılar) (gerçek ve âdil imamın dışında seçilenler ne kötü dost, ne kötü yarendirler! Zâlimlerin tercihi ne kötüdür).
Başların yerine kuyrukları, olgun kimsenin yerine düşkün kimseyi tercih ettiler. Bu durumlarıyla güzel bir şey yaptıklarını sanan topluluğun burunları sürtülecektir. Haberiniz olsun, asıl bozguncular kendileridir, ama bunun farkında değildirler.
(Yuh olsun onlara!) 'Hakka ileten mi uyulmaya daha layıktır; yoksa hidayet verilmedikçe kendi kendine doğru yolu bulamayan mı? Size ne oluyor? Nasıl hükmediyorsunuz?'
Ömrüm hakkı için, onların bu davranışları bir gelişmeye gebedir ki, sonuç vermesi çok yakındır. Sonra taze kan dolu kadehi, acı bir zehiri (sabır) içeceksiniz.
İşte o zaman bâtıl ehli olanlar hüsrana uğrayacaklardır. Ve sonradan gelenler, öncekilerin başlattıkları uygulamaların âkıbetini bileceklerdir.
O zaman dünyanızda huzur içinde mutlu olun, kalplerinizi fitnelerin inmesini hazırlayın. Keskin bir kılıcın tepenizde sallanacağını birbirinize müjdeleyin.
(Zâlim ve azgın bir egemenliği) her tarafı kaplayan bir kargaşayı ve zâlimlerin istibdadını sevinçle karşılayın! Bu zâlim iktidar tarafından, elinize geçen ganimetin bir küçük lokma kadar olmasına, ekinlerinizin onlar tarafından biçilmesine hazır olun.
Yazık size çok yazık! Artık hidayeti bulmanız ne mümkün; değil mi ki kaybolup gitmiş, sizden uzaklaşmıştır. Siz hidayetten hoşlanmadığınız halde, sizi zorla mı ona ileteceğiz?" (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Fatıma eserinden)
Hz. Fâtıma (a.s.), Allah'a hamd ettikten ve Babasına salat ve selam gönderdikten sonra şöyle buyurdu:
"Allah'a yemin ederim ki, dünyanızdan tiksinerek, kocalarınıza öfke duyarak sabahladım. Onları denedikten sonra tutup attım. Onları sınadıktan sonra onlara buğzettim.
Ne çirkin bir şeydir kılıçların kırılması, (ciddiyetten sonra oyun), hasımların elinde birer oyuncağa dönüşmek, mızrakların kırılması, görüşlerin karmaşık (ve çelişkili) bir görüntü arz etmesi.
Nefislerinin önceden hazırladığı şey ne kötüdür! Bu yüzden Allah onlara gazap etti ve onlar ebediyen azaba uğrayacaklardır.
Hiç kuşkusuz, onun (hilafetin, Fedek'i veya Ehl-i Beyt'in haklarını gasp etmenin) günahını onların boynuna geçirdim. Ağırlığını onlara yükledim. Sonuçlarını onların üzerlerine serptim.
Zâlimler topluluğunun burunları kopsun! Boğazları dert görsün! kahrolsunlar!
Yuh olsun onlara! Nasıl da bunu; risâlet dağlarından, nübüvvet ve yol göstericilik temellerinden, emin vahyin indiği topluluktan, din ve dünya işlerinin bilge yol göstericilerinden uzaklaştırdılar.
Haberiniz olsun! İşte apaçık hüsran budur. Neden Ebu'l- Hasan'dan intikam aldılar? Allah'a yemin ederim ki, sırf kılıcının kötülere karşı çekilmesinden (ölüme aldırış etmeden inkarcıların üzerine gitmesinden), karşı konulmaz darbeler indirmesinden, savaşta düşmanı tepeleyen hücumları gerçekleştirmesinden, Allah için savaşırken hiçbir gâileyi hesaba katmamasından dolayı O'ndan intikam aldılar.
Allah'a yemin ederim ki, eğer Resûlullah'ın (s.a.v.) O'na yüklediği sorumluluğu O'na verecek olsalardı, Ali (a.s.) o sorumluluğu sever ve onları kolaylıkla yola getirirdi.
Öyle ki, izleyicisini yumuşak bir şekilde, yaralamadan, (yormadan) hırpalamadan ve dosdoğru bir şekilde maksadına eriştirirdi. Sonunda onları besleyici, susuzluğu giderici bir tatlı su kaynağına ulaştırırdı.
Bir kaynak ki, alabildiğine geniş ve iki yakasına kadar su ile doludur. (Bu suyun iki tarafı çer çöple kirlenip kokuşmaz) içtik-lerinde karınları şişmez. (Gizli açık onlara öğüt verirdi) ki bu su, çevrelerinde bir girdap gibi dönüyordu ama onlar bundan gereği gibi yararlanamadılar.
(Ali, dünyadan herhangi bir pay almamıştı) sadece bir yudum su almıştı, çok susamış kimsenin aldığı küçük bir yudum. (Eğer Resûlullah (s.a.v.)'in kendilerine yüklediği sorumluluğu hatırlasalardı) dünyadan uzaklaşan ile dünyanın peşinden gideni; doğru söyleyen ile yalan söyleyeni, birbirinden ayırırlardı.
O zaman göklerin ve yerin bereketleri üzerlerine yağardı. Ama Allah kendi elleri ile işleyip kazandıkları amellerinden dolayı onları sorgulayıp, hesaba çekecektir.
Gel ve dinle! Sen yaşadıkça, zaman, daha sana neler gösterecektir! Eğer şaşırıyorsan, mutlaka bir hadisedir seni şaşırtan. (Âh keşke bilseydim) hangi dayanağa dayandılar, kime güvenip yaslandılar, hangi kulba sarıldılar (hangi zürriyete koşup etrafında toplandılar) (gerçek ve âdil imamın dışında seçilenler ne kötü dost, ne kötü yarendirler! Zâlimlerin tercihi ne kötüdür).
Başların yerine kuyrukları, olgun kimsenin yerine düşkün kimseyi tercih ettiler. Bu durumlarıyla güzel bir şey yaptıklarını sanan topluluğun burunları sürtülecektir. Haberiniz olsun, asıl bozguncular kendileridir, ama bunun farkında değildirler.
(Yuh olsun onlara!) 'Hakka ileten mi uyulmaya daha layıktır; yoksa hidayet verilmedikçe kendi kendine doğru yolu bulamayan mı? Size ne oluyor? Nasıl hükmediyorsunuz?'
Ömrüm hakkı için, onların bu davranışları bir gelişmeye gebedir ki, sonuç vermesi çok yakındır. Sonra taze kan dolu kadehi, acı bir zehiri (sabır) içeceksiniz.
İşte o zaman bâtıl ehli olanlar hüsrana uğrayacaklardır. Ve sonradan gelenler, öncekilerin başlattıkları uygulamaların âkıbetini bileceklerdir.
O zaman dünyanızda huzur içinde mutlu olun, kalplerinizi fitnelerin inmesini hazırlayın. Keskin bir kılıcın tepenizde sallanacağını birbirinize müjdeleyin.
(Zâlim ve azgın bir egemenliği) her tarafı kaplayan bir kargaşayı ve zâlimlerin istibdadını sevinçle karşılayın! Bu zâlim iktidar tarafından, elinize geçen ganimetin bir küçük lokma kadar olmasına, ekinlerinizin onlar tarafından biçilmesine hazır olun.
Yazık size çok yazık! Artık hidayeti bulmanız ne mümkün; değil mi ki kaybolup gitmiş, sizden uzaklaşmıştır. Siz hidayetten hoşlanmadığınız halde, sizi zorla mı ona ileteceğiz?" (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Fatıma eserinden)