Attığım başlık, BTP lideri Hüseyin Baş'ın, yaşanan 3 Mart krizi sonrasında yaptığı açıklamanın içinde geçen dikkat çeken bir tespite ait.
6 Şubat'ta yaşanan büyük deprem felaketini konuşurken, birdenbire gündeme düşen 3 Mart siyaset depremini herkes kendi bakış açısına göre farklı farklı analiz ediyor.
Şüphesiz asıl konuşulması ve çözüm bulunması gereken temel konu, büyük can kayıplarımızın yaşandığı deprem meselesidir.
Bir an önce henüz daha çadır imkânına bile erişemeyen insanlarımızın tamamına 'devlet' eliyle konutları yapılıp, ücretsiz olarak verilmelidir!
Bu konuyu çok detaylı yazdığım için tekrara düşmek istemiyorum.
Öncelikle İYİ Parti lideri Meral Akşener'in 6'lı Masa'yı terk ettiğine ilişkin yapılan bilinçli spekülasyonların gerçeği yansıtmadığını, BTP lideri Hüseyin Baş'ın açıklamalarından öğrenmiş olduk.
Baş, yaptığı açıklamasında; "Sayın Meral Akşener masayı terk etmedi, masadan itildi" şeklinde bir tespitte bulunmuştu.
Aynı açıklamasında Hüseyin Baş Bey, "Masanın dağılmasıyla hükümetin istediği olmadı, hükümetin korktuğu şey oldu" demişti.
Büyük resmi görmek, böyle bir şey sanırım.
Zira Meral Akşener, masanın kurulduğu günden bu tarafa hep aynı noktadaydı.
Aynı şeyleri söylüyordu.
Masaya da bu görüşlerini sürekli olarak yansıtıyor, kendi içinde tutmuyordu.
Sürekli halkın arasında dolaşan Akşener, halkın kimi Cumhurbaşkanı olarak görmek istediğini birinci ağızlardan duyuyor ve not ediyordu.
Duyduğu isimlerin başında iki isim sürekli ön plana çıkıyordu.
Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu.
Halkın bu isimler üzerinde ittifak etmesine, elbette ki Akşener de kayıtsız kalamazdı ve bunu masanın bileşenlerine de iletmesi gerekiyordu.
Akşener de bunu yaptı.
Bunun neresinde bir gariplik ve anlaşılmazlık vardır.
Söz konusu olan 'milli irade' ise, halk bu isimler üzerinde ittifak etmişti.
Ve yine mesele Erdoğan'ı yenecek bir isimse, yani kazanacak adaysa, en doğru isimler yine Akşener'in masaya sunduğu isimlerdi.
Yani, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu.
Bu iki isim, adaylık konusuna ister yeşil ışık yaksın veya yakmasın, halk nezdinde fotoğraf buydu.
Siyasetin tozu dumana kattığı bu ortamdan çıkıp, biraz yukarıdan manzarayı seyrettiğimizde olayları daha şeffaf görebiliriz diye düşünüyorum.
Küresel manada bu gelişmelere hangi ellerin müdahil olduğu veya gerçekten de olup olmadığı gibi konular ilgili çevrelerce illa ki konuşulur.
Benim bu konuda net bir öngörüm var ama bu koşullarda açıklamayı uygun bulmuyorum!
Ancak şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki, hiç kimse İYİ Parti ve Meral Akşener'in, Atatürkçülüğünü, ulusalcı ve milli çizgide olmasını sorgulayamaz.
Masada kalan diğer 5 bileşen için aynı netlikte görüş belirtmem, gerçeklerle çeliştiği için çok mümkün görülmüyor.
Atatürk'ün fabrika ayarlarına dönüş ve çağdaş bir Türkiye özlemi ve hatta vurgusu, İYİ Parti ve Meral Akşener tarafından çokça dile getiriliyor.
Demem o ki, İYİ Parti üzerinde küresel güçlerin etkili olabilmesi bu özelliklerinden dolayı çok mümkün gözükmüyor.
Yani işin özü ve özeti, Akşener'in masaya getirdiği isimler üzerinde ittifak eden, bizzat vatandaşların kendisidir.
Buralarda spekülasyon yapanlar varsa, boşa kürek çekerler.
İktidar kanadının bu olayları kaygısız veya büyük bir sevinçle karşıladığını düşünenler veya söyleyenler varsa oldukça yanılıyorlar.
Oluşan defakto durum, aslında hükümeti bir kat daha telaşlandırmış olmalıdır.
Siz bakmayın yapılan klişe açıklamalara. Muhalefet bloğunun içerisinde yer alan ve oy kullanacak seçmen açısından bakıldığında seçenekler daha da artmış ve heyecan uyandırılmıştır.
Sonucun ikinci tura kalacağı konusunda hemen herkes hem fikir gibi gözükse de, beklenmeyen çok ciddi bir sürpriz de yaşanabilir.
Yani muhalefet bloğu farklı bir şekilde, birinci turda seçimi tamamlayabilir.
Yaşanacak olan sürprize etki edeceğini düşündüğüm konu, ekonomide yaşanan büyük krizi ortadan kaldıracak çözümler olacaktır.
Hali hazırda mevcut sistemle bu işlerin halledilemeyeceği ve seçmen üzerinde de bir heyecan oluşturamayacağı ve yepyeni bir sistemin devreye sokulması gerektiği bir zorunluluk olarak öne çıkıyor.
Böyle bir sistemin ise sadece BTP'de olduğunu, bütün dünya biliyor.
Prof. Dr. Haydar Baş'a ait "Milli Ekonomi Modeli" tezi, bu seçimlerde ve seçmen üzerinde heyecan oluşturacak, tek argüman olarak öne çıkıyor.
Dolayısıyla, BTP lideri Hüseyin Baş'ın, gerek 13 milyon genç seçmen üzerindeki etkisi ve gerekse partisinin dünya çapındaki ekonomiye dair projeleri, bu seçimlerde çok ama çok önemli bir yere sahip olacak.
Örneğin bu seçimlerde, BTP'nin "MEM" projeleri ile rahatlıkla şunlar sıralanabilir:
-Depremzedelerin tamamına, devlet eliyle yapılacak konutlar, bedava teslim edilecektir.
-Depremzedelerin tamamının tüm borçları, devlet tarafından ödenecektir.
-Depremzedelerin tamamına, hane halkı olarak, 500'er bin TL para verilecek.
-Yıkılan tüm şehirler, tek bir kuruş borç almadan ve vergi toplama yoluna gidilmeden, modern şehirciliğin gerekleri gözetilerek inşa edilecektir.
İşte bu seçimlerde dikkate alınacak ve heyecan uyandıracak projeler ancak bu şekilde olursa beklenmeyen sürprizler birinci turda yaşanabilir.
Krizlerden kurtuluşun yolunu, inanın başkaca hiç kimse tarif edemez.
- Türkiye devleti değil, TÜRK devleti! / 16.04.2025
- İslam düşmanı Muaviye, ABD’ye ilham oldu! / 15.04.2025
- Haydar Baş’ı anmak ve anlamak / 14.04.2025
- Kıbrıs Türk’ün tapulu malıdır / 13.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 10.04.2025
- Boykotu bırak satılanlara bak! / 08.04.2025
- ‘Selçuklu ve Osmanlı’yı tarikatlar batırdı’ / 07.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 06.04.2025
- “Kürt sorunu” ifadesi ‘SEVR’ in ürünüdür! / 02.04.2025