Bu hükümetin usta bir mizansenin kurgusu eşliğinde iş yaptığına hiç şüphe yok!
Görüyorsunuz işte önce barajın kapaklarını açıyorlar, sel ortalığı kasıp kavuruyor ondan sonra da ara ki bir yetkiliyi bulabilesin. Sanki burası Patogonya, onlar da Patogonya'nın Başbakanı ve Dışişleri Bakanı... Yetkililer sanki, işin içinde hiç yokmuş gibi, ya da içinde olmasalar dahi hiçbir sorumlulukları yokmuş gibi davranıyorlar.
Dönüp bakın şimdi. Ülke yangın yerine döndürülmüş, fitne almış başını gidiyor, PKK 4'e bölündü iddiaları dört bin yanı kaplamış millet birbirine düşürülüyor ama hükümetten tıss yok.
Bildikleri tek şey Avrupa Birliği ve 3 Ekim!
Ortada bir proje yok, fitneyi ortadan kaldıracak bir söylem yok, bir sağduyu çağrısı yok, bir yürek cümlesi yok!
Sadece izliyor ve seyrediyorlar.
Tabii bu izleme ve seyirlik fotoğrafın, Diyarbakır'da PKK'dan özür dileme konuşmasının ardından geldiğini hepimiz biliyoruz. Ama ne olursa olsun Başbakan'ın çıkıp da kanın gövdeyi götürmek istediği şu vasat için 3 - 5 sağlıklı, adam gibi ve Allah için bir şey söylenmesi gerekmiyor mu?
Hayır onlar bunu yapmıyorlar. Yapmıyorlar çünkü bu günlerin hazırlayıcısı olarak iktidarda bulunduklarını biliyorlar. Bunu da dosta düşmana ispat etmekle meşguller!
Alın size Ermeni soykırım yalanları...
Malum medya sazı eline aldı. Eylül ayında toplanacak uluslararası konferans için tam bir hazırlık içinde.
Konferans televizyondan canlı yayınlanıyor önerisine kadar herşey var işin içinde. Artık biz bu tartışmaları yapacağız, detayları konuşacağız ve de soykırım yapıp yapmadığımıza kendi evimizde, yabancı akademisyenler karar verecek!
Peki bu gündem bombasını içimize kim attı?
Başbakan ve Dışişleri Bakanı...
Adalet Bakanı'nın "bu konferansı düzenleyenler vatan hainidir" dediği için ertelenen toplantıyı Dışişleri Bakanı ve Başbakan bizzat tertip ettiriyor, Rektörleri telefonla arayarak cesaretlendiriyor.
Şimdi biz ve malum medya bu büyük fotoğrafı görmeden başlayacağız soykırım tartışmalarına. Yok şöyleydi, yok böyleydi demeye. Sanki bunun bir anlamı var gibi!
İşte size düşmanın yapmadığını, dost yapar atasözüne film çektirecek bir örnek!
Dahası bu örnek şimdi 6 - 7 Eylül iddialarıyla da iyice ön alıyor.
Dikkat etmişsinizdir bu sene 6 - 7 Eylül olayları gazetelerimizin sadece manşetleri değil, neredeyse spor sayfalarını bile süsledi. Hani bir gizli el start vermiş gibi tüm gazeteler, bu konuyu Yunanlı - Rum dostlarının (!) ağzından yazı dizileriyle okuyucularına duyuracaklar!
Hangisi doğru - hangisi yanlış tebrik edebilene aşk olsun. Öyle bir bombardıman var, önüne geçebilmek, cevap ulaştırabilmek mümkün değil!
Özetle ve bir cümleyle ve de karşı konulamaz bir şekilde dedikleri şey şu:
"Ey Türkler siz Rumları soykırıma tabii tuttunuz. Siz barbarsınız"
Eeee... Eesi belli madem ki bizim gemimizde bir barbarlık var, soykırım yapma isnadı var. O zaman yeter artık bu suçumuzu kabul edelim de bu iş olsun bitsin artık!
Peki bu ince (gerçekten ince mi acaba) oyun ne zaman sahneye konuluyor ve şuuraltımız soykırımla dolduruluyor?
Ermeni soykırım iddialarını İstanbul'da tartışacağımız Uluslararası konferansa günler kala, buyurun size zurnanın zırt dediği nokta. Başbakan tıpkı Osmanlı'nın son döneminde olduğu gibi bir azınlık soykırım meselesini, hem de İstanbul'da bir Uluslararası konferansa dönüştürüyor. Türkiye en iyi ihtimalle savunma pozisyonuna çekiyor.
Sonra 6 -7 Eylül olayları bayraklaştırıyor. Ve de ardından biz gözümüzün önündeki kibritten çıkan alevi konuşacağız. Orman'daki büyük yangını başlatanları değil!
PKK terörü de 2. kez böyle başlamamış mıydı?
Suskunlara, susarken konuşanlara dikkat!
Görüyorsunuz işte önce barajın kapaklarını açıyorlar, sel ortalığı kasıp kavuruyor ondan sonra da ara ki bir yetkiliyi bulabilesin. Sanki burası Patogonya, onlar da Patogonya'nın Başbakanı ve Dışişleri Bakanı... Yetkililer sanki, işin içinde hiç yokmuş gibi, ya da içinde olmasalar dahi hiçbir sorumlulukları yokmuş gibi davranıyorlar.
Dönüp bakın şimdi. Ülke yangın yerine döndürülmüş, fitne almış başını gidiyor, PKK 4'e bölündü iddiaları dört bin yanı kaplamış millet birbirine düşürülüyor ama hükümetten tıss yok.
Bildikleri tek şey Avrupa Birliği ve 3 Ekim!
Ortada bir proje yok, fitneyi ortadan kaldıracak bir söylem yok, bir sağduyu çağrısı yok, bir yürek cümlesi yok!
Sadece izliyor ve seyrediyorlar.
Tabii bu izleme ve seyirlik fotoğrafın, Diyarbakır'da PKK'dan özür dileme konuşmasının ardından geldiğini hepimiz biliyoruz. Ama ne olursa olsun Başbakan'ın çıkıp da kanın gövdeyi götürmek istediği şu vasat için 3 - 5 sağlıklı, adam gibi ve Allah için bir şey söylenmesi gerekmiyor mu?
Hayır onlar bunu yapmıyorlar. Yapmıyorlar çünkü bu günlerin hazırlayıcısı olarak iktidarda bulunduklarını biliyorlar. Bunu da dosta düşmana ispat etmekle meşguller!
Alın size Ermeni soykırım yalanları...
Malum medya sazı eline aldı. Eylül ayında toplanacak uluslararası konferans için tam bir hazırlık içinde.
Konferans televizyondan canlı yayınlanıyor önerisine kadar herşey var işin içinde. Artık biz bu tartışmaları yapacağız, detayları konuşacağız ve de soykırım yapıp yapmadığımıza kendi evimizde, yabancı akademisyenler karar verecek!
Peki bu gündem bombasını içimize kim attı?
Başbakan ve Dışişleri Bakanı...
Adalet Bakanı'nın "bu konferansı düzenleyenler vatan hainidir" dediği için ertelenen toplantıyı Dışişleri Bakanı ve Başbakan bizzat tertip ettiriyor, Rektörleri telefonla arayarak cesaretlendiriyor.
Şimdi biz ve malum medya bu büyük fotoğrafı görmeden başlayacağız soykırım tartışmalarına. Yok şöyleydi, yok böyleydi demeye. Sanki bunun bir anlamı var gibi!
İşte size düşmanın yapmadığını, dost yapar atasözüne film çektirecek bir örnek!
Dahası bu örnek şimdi 6 - 7 Eylül iddialarıyla da iyice ön alıyor.
Dikkat etmişsinizdir bu sene 6 - 7 Eylül olayları gazetelerimizin sadece manşetleri değil, neredeyse spor sayfalarını bile süsledi. Hani bir gizli el start vermiş gibi tüm gazeteler, bu konuyu Yunanlı - Rum dostlarının (!) ağzından yazı dizileriyle okuyucularına duyuracaklar!
Hangisi doğru - hangisi yanlış tebrik edebilene aşk olsun. Öyle bir bombardıman var, önüne geçebilmek, cevap ulaştırabilmek mümkün değil!
Özetle ve bir cümleyle ve de karşı konulamaz bir şekilde dedikleri şey şu:
"Ey Türkler siz Rumları soykırıma tabii tuttunuz. Siz barbarsınız"
Eeee... Eesi belli madem ki bizim gemimizde bir barbarlık var, soykırım yapma isnadı var. O zaman yeter artık bu suçumuzu kabul edelim de bu iş olsun bitsin artık!
Peki bu ince (gerçekten ince mi acaba) oyun ne zaman sahneye konuluyor ve şuuraltımız soykırımla dolduruluyor?
Ermeni soykırım iddialarını İstanbul'da tartışacağımız Uluslararası konferansa günler kala, buyurun size zurnanın zırt dediği nokta. Başbakan tıpkı Osmanlı'nın son döneminde olduğu gibi bir azınlık soykırım meselesini, hem de İstanbul'da bir Uluslararası konferansa dönüştürüyor. Türkiye en iyi ihtimalle savunma pozisyonuna çekiyor.
Sonra 6 -7 Eylül olayları bayraklaştırıyor. Ve de ardından biz gözümüzün önündeki kibritten çıkan alevi konuşacağız. Orman'daki büyük yangını başlatanları değil!
PKK terörü de 2. kez böyle başlamamış mıydı?
Suskunlara, susarken konuşanlara dikkat!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014