1985 yılından bu tarafa değişik dergilerde ve çıktığı günden bugüne de aralıklarla Yeni Mesaj Gazetesi'nde yazılar yazdım. Mesaj ve Meltem TV'de Haber Müdürlüğü yaptım. Cumhurbaşkanları Özal ve Demirel, başbakanlar, bakanlar ve binlerce kişiyle röportaj imkanı buldum; sayısız habere imza attım.
Ama hiçbir zaman ve hiç kimseyi ya da kurumu "iddia adı altında istismar etmedim".
Olayı kısaca baştan anlatayım.
Mayıs ayının başında İstanbul'da İETT otobüsüne binip basın kartımı gösterince arabayı kullanan ve araçta bulunan iki şoför başladılar sitem etmeye...
"Dertlerimizle ilgilenmiyorsunuz. Gelip çilemizi görüyorsunuz ama bizimkiler patronlarınızla işi bağlıyor ve bizimle ilgili haberler yayınlanmıyor."
Otobüsün son durağına kadar hep onlar konuştular. Merkeze gidince sayıları giderek arttı.
Olayın ilginç tarafı hemen hepsi aynı şikayette bulundular.
"Bize sahip çıkacak mercii yok. Sendika savaşları yüzünden toplu sözleşme masasına oturamıyoruz. Emeklerimizin karşılığını alamıyoruz. Maaşlarımız zamanında ödenmiyor. Kaza yapsak karakola geliyorlar, arabayı alıp gidiyorlar. Ama bize bakan yok...vs."
Ben de bu ve benzeri şikayetleri 8 Mayıs 2003 tarihli Yeni Mesaj'da yayınladım.
Bunun üzerine İETT Basın Müşavirliği 14 Mayıs'ta bir açıklama gönderdi.
Bu da 16 Mayıs'ta aynen yayınlandı.
Açıklamada şoförlerle ilgili bölümler onları ilgilendirir.
Ancak gelen yazıda "kimlikleri saklı tuttuğumuz" belirtiliyor.
Bir yazar olarak kaynaklarımı yazmak durumunda değilim. Ama adını yazacağım çok sayıda şoför var İETT'de.. Ayrıca bu bilgileri verenler yakında bir özel televizyon kanalına da konuşacaklar.
Hatta istenirse tarafların bir canlı yayında karşı karşıya gelmeleri de mümkün.
"Kimlikleri saklı tuttuğunuz" cümlesi "yazılanlar hayal mahsulü, uydurmadır" anlamına geliyorsa; hemen belirteyim; "benim İETT'ye ne gibi bir düşmanlığım olabilir. Ne genel müdürü tanırım ne de ondan bir beklentim var. Anlattığım olay ayniyle vakidir. Hiçbir İETT şoförüyle önceden bir tanışıklığım yoktur."
Yine gelen açıklamada "iddia adı altında istismar" yapıldığı belirtiliyor.
Bunun cevabı için yazının giriş bölümleri bir kez daha okunmalı..
Aslında açıklamanın son cümlesi önemli. Şöyle yazıyor:
"Bütün bunlar değerlendirildiğinde yazınızda beyan ile iddia olunan hususların gerçek dışı veya abartılmış oldukları ortaya çıkmaktadır."
Ben yazdıklarıma hiçbir şey eklemiş değilim. Ama "abartı"nın olduğu yerde "gerçek" de var demektir.
Konunun takipçisi olmayı sürdüreceğiz.
Ama hiçbir zaman ve hiç kimseyi ya da kurumu "iddia adı altında istismar etmedim".
Olayı kısaca baştan anlatayım.
Mayıs ayının başında İstanbul'da İETT otobüsüne binip basın kartımı gösterince arabayı kullanan ve araçta bulunan iki şoför başladılar sitem etmeye...
"Dertlerimizle ilgilenmiyorsunuz. Gelip çilemizi görüyorsunuz ama bizimkiler patronlarınızla işi bağlıyor ve bizimle ilgili haberler yayınlanmıyor."
Otobüsün son durağına kadar hep onlar konuştular. Merkeze gidince sayıları giderek arttı.
Olayın ilginç tarafı hemen hepsi aynı şikayette bulundular.
"Bize sahip çıkacak mercii yok. Sendika savaşları yüzünden toplu sözleşme masasına oturamıyoruz. Emeklerimizin karşılığını alamıyoruz. Maaşlarımız zamanında ödenmiyor. Kaza yapsak karakola geliyorlar, arabayı alıp gidiyorlar. Ama bize bakan yok...vs."
Ben de bu ve benzeri şikayetleri 8 Mayıs 2003 tarihli Yeni Mesaj'da yayınladım.
Bunun üzerine İETT Basın Müşavirliği 14 Mayıs'ta bir açıklama gönderdi.
Bu da 16 Mayıs'ta aynen yayınlandı.
Açıklamada şoförlerle ilgili bölümler onları ilgilendirir.
Ancak gelen yazıda "kimlikleri saklı tuttuğumuz" belirtiliyor.
Bir yazar olarak kaynaklarımı yazmak durumunda değilim. Ama adını yazacağım çok sayıda şoför var İETT'de.. Ayrıca bu bilgileri verenler yakında bir özel televizyon kanalına da konuşacaklar.
Hatta istenirse tarafların bir canlı yayında karşı karşıya gelmeleri de mümkün.
"Kimlikleri saklı tuttuğunuz" cümlesi "yazılanlar hayal mahsulü, uydurmadır" anlamına geliyorsa; hemen belirteyim; "benim İETT'ye ne gibi bir düşmanlığım olabilir. Ne genel müdürü tanırım ne de ondan bir beklentim var. Anlattığım olay ayniyle vakidir. Hiçbir İETT şoförüyle önceden bir tanışıklığım yoktur."
Yine gelen açıklamada "iddia adı altında istismar" yapıldığı belirtiliyor.
Bunun cevabı için yazının giriş bölümleri bir kez daha okunmalı..
Aslında açıklamanın son cümlesi önemli. Şöyle yazıyor:
"Bütün bunlar değerlendirildiğinde yazınızda beyan ile iddia olunan hususların gerçek dışı veya abartılmış oldukları ortaya çıkmaktadır."
Ben yazdıklarıma hiçbir şey eklemiş değilim. Ama "abartı"nın olduğu yerde "gerçek" de var demektir.
Konunun takipçisi olmayı sürdüreceğiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005