Her konuda bir hutbe kampanyası

Uyum timsali koalisyonun iki sene gibi bir zaman diliminde "hâk ile yeksan"/yerle bir ettiği TL'yi enkaz halinden çıkartıp mamur hale getirmeye soyunan Ankaralı Mimar Sinan -Kayserili hakiki Mimar Sinan'la karıştırmayın lütfen- hummalı bir çalışma içinde.

Öncekilerin hakkını da inkar etmeden, bu koalisyonla tamamen çöken TL'nin Ankaralı Mimar Sinan sayesinde tekrar mamur hale geleceğine benim gibi toplumda pek inanç olmasa da, o, hergün elinde klasorü, arkasında ustabaşından çırağına, kalfadan çarkçıbaşına bir grup arkadaşıyla TL enkazının kaldırılması ve inşanın hemen başlaması için yoğun bir ziyaret trafiğinde.

Tıpkı, kiminden çimento, kiminden demir, kiminden kum-çakıl ve kiminden de nakti yardım toplayıp bir hayır kurumunun inşaatına başlamak gibi, Ankaralı Mimar Sinan, bütün odalardan, modalardan, adalardan ve İstinye, Vaniköy, Çengelköy sahillerinden medet umuyor.

Ankaralı Mimar Sinan'a, TL'nin yeniden inşasında en büyük destek Diyanet'ten geldi. Her yıl hac adaylarından aylar önce alınıp bankalara kaybolmaması için yatırılan paraları sadece dolar cinsinden alan Diyanet, TL'nin itibarının iadesi için geçen Cuma hutbe bile okuttu. Milyonları etkileyecek bir inandırıcılığa sahip bu teşkilatımızın sayesinde hutbe biter bitmez dolar dibe vurdu, TL ise amuda kalktı.

Müslüman Türk insanının dini ihtiyaçlarını yerine getirmek için kurulmuş bir teşklilattan da bu etki beklenirdi.

Kurulduğu tarihten bu yana bu kadar karizmatik bir kişilikte ikinci bir başkana sahip olamayan Diyanet, altın yıllarını yaşıyor.

Kanunla belirlenmiş kuruluş amacının dışında her işte var.

En son olarak da Enerji Bakanlığı hutbe siparişi vermiş.

TL'ye itibar hutbesinin toplum üzerinde bıraktığı derin tesirden etkilenen Enerji Bakanlığı yetkilileri hep bir ağızdan; "hani bana, hani bana" diye tempo tutmaya başlamışlar.

Bu karşı konulmaz isteğe daha fazla dayanamayan yetkililer son çare olarak Diyanet'ten bir de enerji konusunda hutbe irat buyurmasını istemişler.

Hemen kolları sıvayan, bacakları badanalayan yetkililer bu konuda bir hutbe yazmaya başladılar bile.

İlim heyetinde bulunan bir alimin(!) toplantı sürerken düğme altlarında yazılı bulunan; "Lüzumsuz ise söndür" vecizesine hadis olabilir demesi üzerine bir anda elektrikler kesildi.

Bu olsa olsa mevzu hadis olabilir kararı üzerine elektrikler yeniden geri geldi.

Her konuda, ama her konuda hutbeler hazırlanıyor.

Bu yıl patlayan turizm kazara seneye bir sorun yaşarsa bu sorunun da hutbe ile aşılması karara bağlandı.

Sıkışan kurum, alacaklarını tahsil edemeyen bakanlık, batan banka, hortumlanan KİT, Diyanet'e müracaat edip hutbe siparişi verebilecek.

İzdiham yaşanmaması için randevu alınmasını isteyen yetkililerin, herkese ve her keseye uygun hutbenin bulunduğunu, bunun için aracı kişi, veya kuruma gerek olmadığını söylediler.

Bunların yanında vatandaşların, abdest, namaz, gusül, oruç, hac, zekat, nikah ve benzeri konulardaki sorularını; en yakın ayakkabı tamircisine, yoksa mahalle berberine, o da yoksa altılı ganyan bayiine sorarak çözüme kavuşturmaları, bu tip gereksiz şeylerle kurumu bu yoğun günde fazla meşgul etmemelerini istediler.

Haksız da sayılmazlar.

Bozulan ahlaki yapının düzelmesi,

Kaybolan milli değerlerin kazanılması,

Milli bütünlüğümüzü tehdit eden şeyler,

Boşalan camilerin tekrar cemaatle dolması için,

Kısaca dini ve milli değerlerin yeniden kazanılması için hutbelere ne gerek var?

1400 sene önce; "Dere kenarında bile abdest alıyor olsanız suyu israf etmeden kullanın" hadisini buyuran Hz. Peygamber (as)'ı ve O'nun getirdiği ölçüleri çağın gerisinde bulanların şimdi de o dinden medet ummaları komik olsa da hoş bir gelişme.

Ama bu din ne TL'ye itibar, ne enerji tasarrufu, ne ağaç dikme, ne çimleri koruma için gelmiştir.

Bu din ideal insan tipini yetiştirmek için gelmiştir.

İslam'ın hedeflediği ideal insan tipi yetişince hutbe okunan konuların yaşanması söz konusu bile olmaz.

Ey yetkililer! Siz önce o insan tipini yetiştirmeyi hedefleyin.