Şefkat ve merhameti herşeyi kapsayan Allah Resulu (sav), devamlı tebessüm eden bir insan değildi. Kızması gereken yerde kızar, susması gereken yerde susar, üzülmesi gereken yerde üzülürdü. Bütün bunları nefsinden değil, her an Allah ile olmanın şuuruyla yaptığından, değişik her haliyle de insanları irşad ederdi.Birgün, hüçresini gözetleyen birisini görerek hiddetle dışarı çıkmış; ashabına: "O, evimi seyredeni yakalasaydım, gözlerini oyacaktım" buyurmuşlardır. Resulullah Efendimiz, bu tavrıyla namus meselesinin ehemniyetini öğretmişlerdir.Diğer taraftan; birgün, kendisine bir genç gelerek zina yapmayı istediğini söylediğinde, ashaptan bazıları gencin üzerine yürüdüler. Resulullah ise, onlara durmalarını işaret ederek genci yanına aldı ve büyük bir sevecenlikle: "Sen annenle zina yapılmasına razı olur musun?" dedi. Genç: "Nasıl olur ya Resulallah?" dedi. Resulullah: "İşte senin zina yapmak istediğin kimse de, birisinin annesidir" dedi ve devam etti: "Kızkardeşinle zina yapılmasını ister misin?". Genç: ""Nasıl isterim ya Resulallah?" deyince, Allah Resulu (sav): "İşte senin zina yahacağın kişi de, mutlaka birinin kızkardeşidir" buyurdu. Bu şekilde; halası, teyzesi için de aynı soruyu yöneltip aynı cevabı aldı. Genç, hatasını anlamıştı. Huzurla Resulullah'ın yanından ayrılırken, Peygamber Efendimiz (sav) de, kendisini iffetli kılması yolunda Allah'a dua etmişlerdi. Rivayetlere göre bu genç, Medine'nin iffet ve haya yönünden en üstün genci olmuştur. Dikkat edilirse, Resulullah'ın tavrı farklıdır fakat, öğrettiği şeyde elde edilen netice aynıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.