Uzun ve akademik yazıları ne okuyan ve ne de anlayan var.
O bakımdan demek istediğimi çok kısa özetleyerek sizi sıkmamaya çalışacağım.
Bugün İsrail ile Gazze arasında bir savaş falan yaşanmıyor.
Bugün olan ve yaşanan şey, İsrail'in soykırım yaptığıdır.
Ancak bu soykırıma gerekçe olarak gösterilen 7 Ekim'deki Hamas saldırısı, tam anlamıyla bir İsrail-ABD projesidir.
Bu ve bundan sonra yaşanacak olan insanlık dramının odak noktası Gazze gibi görülse de, asıl ve nihai hedef Türkiye'dir.
İsrail'in bu bölgede kurmayı bir amentü safsatası olarak kafasına koyduğu 'Büyük İsrail Devleti' projesi, Türkiye'nin içini karıştırmadan veya bir oldubitti ile savaşa sokmadan yapılamayacağı ortadadır.
Bunu en iyi İsrail ve can simidi ABD bilmektedir.
İşte bu yüzden 40 yıldır Türk ordusuna PKK ve türevlerini musallat ettiler.
İşte tam bu yüzdendir ki, Irak ve Suriye'yi istikrarsızlaştırıp, Türkiye'yi terör çemberi içine almaya çalıştılar ve başardılar.
Yine bu projeye hizmet etmek amacıyla, Yunanistan'da 6 ABD üssü kurdular ve en son teknolojik silahları Türkiye'nin 23 km yakınına kadar soktular.
Yetmedi…
İşte bu büyük ideale hizmet etmek maksadına münhasıran, kripto terör hücreleri oluştursun diye, 10 milyon kadar ne olduğu belirsiz insanları muhacir ambalajı ile içimize soktular.
70 bin PYD-PKK bilimum her neyse terör örgütünü, Suriye'nin Türkiye sınırına konuşlandırdılar.
Her fırsatta Hamas için, 'devlet dışı aktör' bandajını yapıştıran bizdeki tuhaf akademisyenler, aynı sözü Suriye'nin içerisindeki bu yapılar için hiçbir zaman kullanmadılar!
Büyük lokma Türkiye'dir.
Asıl hedef Türkiye'dir.
Bir anda ABD tanklarının düğmeye basılmışçasına Edirne'den topraklarımıza girdiğine ilişkin son dakika KJ'lerini okursanız, Allah korusun ama geçmiş olsun artık!
Eş zamanlı olarak Suriye'deki ABD beslemesi terör gurupları, bir gece vakti ansızın sınırımızdan geçmek isteyebilir!
Buraya dikkat!..
Aynı zaman diliminde içimizdeki "Muhacirler" askeri noktalara ve güzergâhlara saldırıda bulunabilir!
Siz şimdi baktığınızda sadece Gazze'yi görüyorsunuz.
Türk ordusu bütün bu olasılıkları varsayım bile olsa muhakkak değerlendirmeli ve gereğini mutlaka yapmalıdır.
Bu konuda yapılması gereken ilk hamle, Suriye ile eskiden olduğundan daha fazla işbirliğine gidilmesidir.
Zira Türkiye'nin güvenliği Suriye'den başlar.
Ayrıca Türkiye şu kapris ve komplekslerinden bir an önce kurtulmalıdır.
İran ve diğer Ortadoğu ülkeleri ile yapılan anlaşmalar ve ortak kültürel değerler gereği iyi ilişkilerde bulunulmasına yönelik atılan adımlar sonrası, acaba ABD ve Batı dünyası ne der paronayasından artık vazgeçilmelidir.
Türkiye giderse, İran kalmaz!
İran giderse, Türkiye de gider!
Rusya, Çin ve Kore gibi nükleer silaha sahip ülkelerle Türkiye'nin daha sıcak ve samimi ilişkilerde bulunmasının hiçbir mahsuru olmaz, bilakis Türkiye'nin yararına olur.
Peki, bugün zaten bu ilişkiler yok mu, diyecek olursanız bunun için tamamen dostlar alışverişte görsün türünden ve derinliksiz ve stratejik dayanaklarından yoksun birliktelikler diyebiliriz.
Bütün bu kapsayıcı analizleri yapabilme kabiliyetine sahip çok yetkin emekli askerlerimiz var.
Bu konuda kendilerine kalıcı ve etkin faaliyetlerde bulunma imkânları sağlanmalıdır.
Devletin bekasını en iyi bilen ve koruyacak olanlar, şüphesiz ki askerlerdir.
Tam bağımsız Türkiye olmaya karar verilmişse, bunu atılacak adımlardan ve uygulamalardan çok rahat görme imkânımız olur.
Tam bağımsız Türkiye olmaya karar vermek için yeter ve gerek şart, ancak ve ancak tam bağımsız bir "Milli Ekonomi Modeli" ile mümkün olacaktır.
Eğer bu ayak eksik olursa, yukarıda yazdıklarımın hiçbir hükmü yoktur!
- Türkiye devleti değil, TÜRK devleti! / 16.04.2025
- İslam düşmanı Muaviye, ABD’ye ilham oldu! / 15.04.2025
- Haydar Baş’ı anmak ve anlamak / 14.04.2025
- Kıbrıs Türk’ün tapulu malıdır / 13.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 10.04.2025
- Boykotu bırak satılanlara bak! / 08.04.2025
- ‘Selçuklu ve Osmanlı’yı tarikatlar batırdı’ / 07.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 06.04.2025
- “Kürt sorunu” ifadesi ‘SEVR’ in ürünüdür! / 02.04.2025