Yazının başlığını koyup kalemi elime aldığım zaman, bazen kar taneciklerin havada uçuşması gibi kelimeler uçuşmaya başlıyor. Hangisini yakalayıp kağıdın üzerine konduracağım noktasında uzun uzun durup tereddütler yaşıyorum.
Başlık yaptığım cümle hiç de abartı değil, mizah değil. Geçtiğimiz hafalarda okunan ve Tevhid inancının esaslarını ortaya koyan "Allah katında din ancak ve ancak İslam'dır" fermanı ilan edilen, "Kim İslam'dan başka bir din ararsa ondan asla ve asla kabul edilmeyecektir" temel ölçüsünü koyan hutbe, Amerikalı, Avrupalı dostlarımızı rahatsız etmiş ve o hutbeyi şimdilerde dillerine dolamışlar.
Haçlı dünyası etrafımızdaki çemberi hergün biraz daha daraltıyor. Yine onların dayatması ile kullanımı yasaklanan "Mü'min, münafık, kafir, şehid, şehadet, istiklal" gibi kelimeleri hatırlayalım. Şimdi, Cuma günleri camilerde okunan hutbelerin konusunu da AB ya da ABD belirleyecek noktasına doğru gidiyoruz.
Bizim Cuma hutbemizden rahatsız olan, diyalog sürecine zarar verir diye beyanatlar veren Haçlılar, kendi milletvekillerini, büyükelçilerini Diyarbakır'a gönderip hem de Nevruz bayramında, ayrılıkçı örgüt lehinde, otuzbin insanımızın katilinin lehinde slogan attırıyor, halay çektiriyor, zılgıt talimi yaptırıyor.
Bizim hutbemizde Tevhid inancının esaslarını belirleyen ayet ve hadislerin okunmasından rahatsız oluyorlar ve bu rahatsızlıklarını açık açık dile getiriyorlar da, onlar tarafından sergilenen, bölücü, yıkıcı, istiklalimize kastedici ihanet davranışlarını biz gündem etmiyoruz. Hükümet yetkilileri, kolluk kuvvetleri, Diyarbakır'da teröristbaşı lehine slogan atan boynu Haçlı küstahları yakalayıp, beş-on saat gözaltında tutsaydı, yaptıklarının hesabı ayak üstü de olsa sorulsaydı; siz o zaman, Amerikalısı ile, Avrupalısı ile tüm Haçlı dünyasının feveranlarını, feryatlarını görseydiniz.
Onlar bizim hutbemize kadar el-dil uzatacaklar, biz onların bölücü faaliyetlerini dahi sineye çekeceğiz.
Diyalog dedikleri bu olsa gerek!
Başlık yaptığım cümle hiç de abartı değil, mizah değil. Geçtiğimiz hafalarda okunan ve Tevhid inancının esaslarını ortaya koyan "Allah katında din ancak ve ancak İslam'dır" fermanı ilan edilen, "Kim İslam'dan başka bir din ararsa ondan asla ve asla kabul edilmeyecektir" temel ölçüsünü koyan hutbe, Amerikalı, Avrupalı dostlarımızı rahatsız etmiş ve o hutbeyi şimdilerde dillerine dolamışlar.
Haçlı dünyası etrafımızdaki çemberi hergün biraz daha daraltıyor. Yine onların dayatması ile kullanımı yasaklanan "Mü'min, münafık, kafir, şehid, şehadet, istiklal" gibi kelimeleri hatırlayalım. Şimdi, Cuma günleri camilerde okunan hutbelerin konusunu da AB ya da ABD belirleyecek noktasına doğru gidiyoruz.
Bizim Cuma hutbemizden rahatsız olan, diyalog sürecine zarar verir diye beyanatlar veren Haçlılar, kendi milletvekillerini, büyükelçilerini Diyarbakır'a gönderip hem de Nevruz bayramında, ayrılıkçı örgüt lehinde, otuzbin insanımızın katilinin lehinde slogan attırıyor, halay çektiriyor, zılgıt talimi yaptırıyor.
Bizim hutbemizde Tevhid inancının esaslarını belirleyen ayet ve hadislerin okunmasından rahatsız oluyorlar ve bu rahatsızlıklarını açık açık dile getiriyorlar da, onlar tarafından sergilenen, bölücü, yıkıcı, istiklalimize kastedici ihanet davranışlarını biz gündem etmiyoruz. Hükümet yetkilileri, kolluk kuvvetleri, Diyarbakır'da teröristbaşı lehine slogan atan boynu Haçlı küstahları yakalayıp, beş-on saat gözaltında tutsaydı, yaptıklarının hesabı ayak üstü de olsa sorulsaydı; siz o zaman, Amerikalısı ile, Avrupalısı ile tüm Haçlı dünyasının feveranlarını, feryatlarını görseydiniz.
Onlar bizim hutbemize kadar el-dil uzatacaklar, biz onların bölücü faaliyetlerini dahi sineye çekeceğiz.
Diyalog dedikleri bu olsa gerek!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025