Kaknüs Yayınları'ndan çıkan "Yaylaktan Kışlağa" Mustafa Hayri Önay imzalı bir inceleme araştırma kitabı. Önay pek çok televizyon programı ve özellikle belgeseller hazırlamış bir isim. Kitap, belgesel çalışmaları esnasında metne dökülen gözlemlerden oluşuyor. Önay Sunuş'ta Yaylaktan Kışlağa/Hayattan Lügate diyor ve devam ediyor: "Yaşadığımız hayat, birdenbire ortaya çıkan Hüda-yı Nabit değildir. Hep değişse de değişerek devam eder ve köklerinde bin yılların, yüzyılların toplumsal ve tarihi tecrübesi vardır.
Konuştuğumuz kelimeler, deyimler ve atasözleri lafızdan ibaret değildir. Onların arkasında geniş bir dünya saklıdır.
Taşlara, kağıtlara, kitaplara hepsinden de önemlisi halkın ölmez hafızasına yazılmış; sürekli genişleyen ve yenilenen, ama eksenini hiç kaybetmeyen bir dünya.
HAYATIN HER ALANINDAKİ İMZAMIZ
Giydiğimiz elbisede, yediğimiz yemekte, oynadığımız oyunda, söylediğimiz türküde, yaktığımız ağıtta, kısaca; doğumda, düğünde, bayramda ve ölümde kullandığımız; inancın, üretimin, ticaretin, yardımlaşmanın velhasıl hayatın kendisi olan kelimelerin insanı nasıl çepeçevre kuşattığının hikayesi.
Kâh lügatten günümüze kâh günümüzden lügate giden bir çalışma;
Hayat gibi, kelimeler gibi.
Yaylakta; çadırda, ağılda, otlakta, kışlakta; evde, işte, çarşıda, pazarda, camide, kahvede, düğünde, cenazede geçer günlerimiz.
Hep kışlayanlar olsak ne gam, hayat devam ediyor!
HEM YAŞARIZ HEM YAZARIZ
Biz kelimelerle sevinir, kelimelerle ağlar, kelimelerle konuşur, kelimelerle düşünürüz.
Biz önce söyler veya yazar, sonra yaşarız.
Biz önce yaşar, sonra söyler veya yazarız.
Yaşadığımız müddetçe söylemeden veya yazmadan yapamayız.
Ama neyi ne zaman yapar, neyi ne zaman söyleriz?
Ettiklerimiz, yaptıklarımız, dinlediklerimiz, söylediklerimiz neyin nesidir?
İşte bütün bunların hikayesi.
Kültürden kelimelere, kelimelerden kültüre giden bir çalışma.
Mustafa Nadir Önay önce objektifle görsel belgeseller için, sonra bu kitapta toplanan yazılarıyla Türkçe'nin sihirli dünyasına girdi.
Annenin ninnisi, aşığın deyişi, garibin duası, çocuğun tekerlemesi olarak tarihin dehlizlerinden geçip bir çeyiz sandığı gibi günümüze ulaşan dili ve toplumsal yansımalarını Anadolu'nun yaylaklarında, kışlaklarında buldu".
Konuştuğumuz kelimeler, deyimler ve atasözleri lafızdan ibaret değildir. Onların arkasında geniş bir dünya saklıdır.
Taşlara, kağıtlara, kitaplara hepsinden de önemlisi halkın ölmez hafızasına yazılmış; sürekli genişleyen ve yenilenen, ama eksenini hiç kaybetmeyen bir dünya.
HAYATIN HER ALANINDAKİ İMZAMIZ
Giydiğimiz elbisede, yediğimiz yemekte, oynadığımız oyunda, söylediğimiz türküde, yaktığımız ağıtta, kısaca; doğumda, düğünde, bayramda ve ölümde kullandığımız; inancın, üretimin, ticaretin, yardımlaşmanın velhasıl hayatın kendisi olan kelimelerin insanı nasıl çepeçevre kuşattığının hikayesi.
Kâh lügatten günümüze kâh günümüzden lügate giden bir çalışma;
Hayat gibi, kelimeler gibi.
Yaylakta; çadırda, ağılda, otlakta, kışlakta; evde, işte, çarşıda, pazarda, camide, kahvede, düğünde, cenazede geçer günlerimiz.
Hep kışlayanlar olsak ne gam, hayat devam ediyor!
HEM YAŞARIZ HEM YAZARIZ
Biz kelimelerle sevinir, kelimelerle ağlar, kelimelerle konuşur, kelimelerle düşünürüz.
Biz önce söyler veya yazar, sonra yaşarız.
Biz önce yaşar, sonra söyler veya yazarız.
Yaşadığımız müddetçe söylemeden veya yazmadan yapamayız.
Ama neyi ne zaman yapar, neyi ne zaman söyleriz?
Ettiklerimiz, yaptıklarımız, dinlediklerimiz, söylediklerimiz neyin nesidir?
İşte bütün bunların hikayesi.
Kültürden kelimelere, kelimelerden kültüre giden bir çalışma.
Mustafa Nadir Önay önce objektifle görsel belgeseller için, sonra bu kitapta toplanan yazılarıyla Türkçe'nin sihirli dünyasına girdi.
Annenin ninnisi, aşığın deyişi, garibin duası, çocuğun tekerlemesi olarak tarihin dehlizlerinden geçip bir çeyiz sandığı gibi günümüze ulaşan dili ve toplumsal yansımalarını Anadolu'nun yaylaklarında, kışlaklarında buldu".
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.