Güneydoğu Asya'yı vuran 9 şiddetindeki depremin bilançosu gittikçe kabarıyor. Yaklaşık 30 bin insan yaşamını yitirmiş bulunuyor. Resmi açıklamalar üstüste yapılırken ülkelerin değişik merkezlerinden gelen yeni ölüm ve kayıp haberleri yürekleri sızlatıyor.
Türkiye olarak bizler depremin acılarını yeni yeni unutmak ve bir taraftan etkili önlemler almak için bir telaş sergilerken bu son sarsıntı bizi yenibaştan düşünmeye sevketti.
Yakın zamanda İran ve ardından Pakistan ve Yunanistan'da şahit olduğumuz ölümcül depremler sonrası Güneydoğu Asya depreminin bizleri ne derece etkileyeceği üzerinde kafa yormaya başladık.
Endonezya, Bangladeş, Sri Lanka, Maldiv Adaları ve Hindistan'ı vuran depremlerin oluşturduğu dev dalgalar onbinlerce ölüyü ardında bırakırken uluslararası yardım örgütleri de yardım için kolları sıvadılar.
Kızılhaç ve Birleşmiş Milletler bünyesindeki yardım kuruluşları bölge için seferber oldu. Ancak Birleşmiş Milletler'in donanım ve hazırlık olarak yetersiz bulunması yeni bir eleştiri konusu oldu.
Asya ve Avrupa'dan Amerikan alt kıtasına kadar tüm ülkeler kendi güçleri paralelinde Güney Asya'daki drama yardım eli uzatmaya başladılar. Türkiye ve Yunanistan'ın maruz kaldığı depremden sonra Pakistan ve Hindistan arasında sürdürülen deprem diplomasisinin geri planda da olsa Güney Asya için de sürmesi umutları filizlendirilmeli.
İnsanlığın karşı karşıya kaldığı doğal şiddet aynı zamanda ülkelerin ikili sorunlarına da yeni bir kapı aralıyor.
Buzullar erirken, iklimlerde dengesizlikler yaşanırken, yangınlar ve sellerle boğuşulurken son yaşanan deprem korkusu bu düşünceyi daha da tırmandırıyor.
Yıllardan beri Ortadoğu ve Balkanlar'dan sonra en sorunlu bölge olarak bilinen Güney Asya'nın maruz kaldığı felakette yaralar sarılmaya çalışılırken insanlık adına da gelişmeler beklenmekte.
Endonezya'dan Filipinler ve Hindistan eteklerine kadar kan ve gözyaşının akıtıldığı coğrafyadaki Tsunami etkisi siyasal ve ekonomik bağlamda da domino etkisi yapacak.
Ne ekonomik rekabet, ne siyasal çatışma...
İnsanlık doğal şiddetle mücadele içerisinde.
Güney Asya'da yeni bir dram yeni bir başlangıç olmalı.
Dünyamız her geçen gün tükenmeye devam ediyor.
Türkiye olarak bizler depremin acılarını yeni yeni unutmak ve bir taraftan etkili önlemler almak için bir telaş sergilerken bu son sarsıntı bizi yenibaştan düşünmeye sevketti.
Yakın zamanda İran ve ardından Pakistan ve Yunanistan'da şahit olduğumuz ölümcül depremler sonrası Güneydoğu Asya depreminin bizleri ne derece etkileyeceği üzerinde kafa yormaya başladık.
Endonezya, Bangladeş, Sri Lanka, Maldiv Adaları ve Hindistan'ı vuran depremlerin oluşturduğu dev dalgalar onbinlerce ölüyü ardında bırakırken uluslararası yardım örgütleri de yardım için kolları sıvadılar.
Kızılhaç ve Birleşmiş Milletler bünyesindeki yardım kuruluşları bölge için seferber oldu. Ancak Birleşmiş Milletler'in donanım ve hazırlık olarak yetersiz bulunması yeni bir eleştiri konusu oldu.
Asya ve Avrupa'dan Amerikan alt kıtasına kadar tüm ülkeler kendi güçleri paralelinde Güney Asya'daki drama yardım eli uzatmaya başladılar. Türkiye ve Yunanistan'ın maruz kaldığı depremden sonra Pakistan ve Hindistan arasında sürdürülen deprem diplomasisinin geri planda da olsa Güney Asya için de sürmesi umutları filizlendirilmeli.
İnsanlığın karşı karşıya kaldığı doğal şiddet aynı zamanda ülkelerin ikili sorunlarına da yeni bir kapı aralıyor.
Buzullar erirken, iklimlerde dengesizlikler yaşanırken, yangınlar ve sellerle boğuşulurken son yaşanan deprem korkusu bu düşünceyi daha da tırmandırıyor.
Yıllardan beri Ortadoğu ve Balkanlar'dan sonra en sorunlu bölge olarak bilinen Güney Asya'nın maruz kaldığı felakette yaralar sarılmaya çalışılırken insanlık adına da gelişmeler beklenmekte.
Endonezya'dan Filipinler ve Hindistan eteklerine kadar kan ve gözyaşının akıtıldığı coğrafyadaki Tsunami etkisi siyasal ve ekonomik bağlamda da domino etkisi yapacak.
Ne ekonomik rekabet, ne siyasal çatışma...
İnsanlık doğal şiddetle mücadele içerisinde.
Güney Asya'da yeni bir dram yeni bir başlangıç olmalı.
Dünyamız her geçen gün tükenmeye devam ediyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005