ÖYKÜ / Cazibe IRMAK
Ebru Çiğdem hanıma sordu:
-Önder'in konuşmasındaki gecikmenin nedeni ne olabilir?
-Bazı ateşli hastalıklar, kalıtım gibi nedenleri olduğunu söylüyor uzmanlar. Ayrıca çocukların geçirdikleri kazalar, ani korkular da kekemelik nedenleri arasında sayılabilir.
-Kardeşim okulda başarılı olabilecek mi?
-Allah'ın izniyle elbette olacak. Önder, kendi özelliklerine uygun, özenli, sevgi dolu bir eğitim ile bu düzeye ulaştı. Verdiğimiz çaba, ilgi olmasaydı bu gelişmeleri göremezdik.
-Evet Çiğdem abla, bizim kocaman bir sevgimiz var. Önder'in, kollarını açarak bana doğru koşarken anlatmak istediği gibi. Belki daha büyük, güven ve huzur verip yücelen bir sevgi.
-Ne mutlu bize ki sevgimizi; özveri, sabır, hoşgörü, yardımseverlik gibi değerlerimizle destekleyip, bilgilerimizin doğrultusunda bilinçli olarak sunabiliyoruz.
-Bu durumda sevgi sözcüğü yalnız dilimizde değil yüreğimizde yaşamalı; değil mi Çiğdem abla?
-Yüreğimizde ve zihnimizde olacak ki sevgimizin yararı olsun. Örneğin sevdiğimiz bir kimse hastalandı diyelim. Sözkonusu hastalıkla ilgili, bilmediğimiz için yanlış ilaç ya da benzeri uygulama önerirsek yardım değil zarar vermiş oluruz karşımızdakine.
-Burdan bilgi edinmeyi de sevmemiz gerektiği sonucunu çıkarabilir miyiz?
-Evet Ebru, bilgiye tutkun olacağız. Eğitimden sağlığa ve daha pek çok konuda bilgimizi kullanarak insanlara yararlı olmalıyız ki; sevgimizin anlamı olsun.
***
Bir öğretim yılının daha sonuna yaklaşmışlardı. O hafta sonu Ebru, okulun düzenlediği geziye katılmak için hazırlanıyordu. O sırada annesi:
-Dün akşam pikniğe götürmen için yiyecek bir şeyler hazırladım. Giderken yanına almayı unutma Ebrucuğum, dedi.
-Teşekkür ederim anneciğim, ama benim için yorulduğuna üzüldüm. İşyerinde gün boyu çalıştıktan sonra bir de bizimle uğraşıyorsun.
-Önemli değil Ebru; sizi sağlıklı, neşeli görünce yorgunluğumu unutuveriyorum, dedikten sonra telefonu açtı.
Konuşması bitince, Ebru merakla sordu:
-Kiminle görüştün anneciğim?
-Anneannen hastalanmış, beni çağırıyor.
-Üzüldüm. Çabuk iyileşir inşallah.
-Tansiyonu yükselmiş, ilaçlarını kullanıp dinlenirse sağlığına kavuşur kısa sürede.
-Önder yanınızdayken dinlenmesi olanaksız.
-Doğru söylüyorsun Ebru. Bağırarak atlayıp zıplayarak rahatsız edecek. Ancak Çiğdem hanım bugün izinli olduğu için, Önder'i götürmek durumundayım.
-Önder, şu günlerde konuşmaya başlamanın heyecanı içinde. İsteklerini, duygularını anlatmaya çalışarak rahatlıyor. Onun azarlanıp susturulması doğru olmaz. Bunları Çiğdem abla söyledi bana dedi ve pikniğe gitmeyip, evde Önder'le ilgilenirim, diye ekledi.
-Olur mu öyle şey; gezmek senin de hakkın Ebrucuğum.
Daha sonra Nurten hanım annesine gitmek üzere evden çıktı. Ebru da annesini uğurladıktan sonra odaya girdi. Karşısında Önder'i yüzü ve elleri rengarenk boyanmış olarak görünce gülümseyerek:
-Annemle konuşurken, bizim ressam işini bitirmiş. Haydi gel önce aynaya bak; güzel olmuş musun? Sonra da elini yüzünü yıkayalım, dedi Önder'e.
Karşılıklı saygı, sevgi, özveri, sabır ve hoşgörüydü aile yuvasının temelini sağlam tutan. Sorumluluk bilinciyle birlikte her geçen gün gelişen Ebru, üzerine düşeni en iyi biçimde yerine getirmeye çalışıyordu. Yakınlarının sağlık ve huzuruydu onu mutlu eden.
Devamı Yarın...
Ebru Çiğdem hanıma sordu:
-Önder'in konuşmasındaki gecikmenin nedeni ne olabilir?
-Bazı ateşli hastalıklar, kalıtım gibi nedenleri olduğunu söylüyor uzmanlar. Ayrıca çocukların geçirdikleri kazalar, ani korkular da kekemelik nedenleri arasında sayılabilir.
-Kardeşim okulda başarılı olabilecek mi?
-Allah'ın izniyle elbette olacak. Önder, kendi özelliklerine uygun, özenli, sevgi dolu bir eğitim ile bu düzeye ulaştı. Verdiğimiz çaba, ilgi olmasaydı bu gelişmeleri göremezdik.
-Evet Çiğdem abla, bizim kocaman bir sevgimiz var. Önder'in, kollarını açarak bana doğru koşarken anlatmak istediği gibi. Belki daha büyük, güven ve huzur verip yücelen bir sevgi.
-Ne mutlu bize ki sevgimizi; özveri, sabır, hoşgörü, yardımseverlik gibi değerlerimizle destekleyip, bilgilerimizin doğrultusunda bilinçli olarak sunabiliyoruz.
-Bu durumda sevgi sözcüğü yalnız dilimizde değil yüreğimizde yaşamalı; değil mi Çiğdem abla?
-Yüreğimizde ve zihnimizde olacak ki sevgimizin yararı olsun. Örneğin sevdiğimiz bir kimse hastalandı diyelim. Sözkonusu hastalıkla ilgili, bilmediğimiz için yanlış ilaç ya da benzeri uygulama önerirsek yardım değil zarar vermiş oluruz karşımızdakine.
-Burdan bilgi edinmeyi de sevmemiz gerektiği sonucunu çıkarabilir miyiz?
-Evet Ebru, bilgiye tutkun olacağız. Eğitimden sağlığa ve daha pek çok konuda bilgimizi kullanarak insanlara yararlı olmalıyız ki; sevgimizin anlamı olsun.
***
Bir öğretim yılının daha sonuna yaklaşmışlardı. O hafta sonu Ebru, okulun düzenlediği geziye katılmak için hazırlanıyordu. O sırada annesi:
-Dün akşam pikniğe götürmen için yiyecek bir şeyler hazırladım. Giderken yanına almayı unutma Ebrucuğum, dedi.
-Teşekkür ederim anneciğim, ama benim için yorulduğuna üzüldüm. İşyerinde gün boyu çalıştıktan sonra bir de bizimle uğraşıyorsun.
-Önemli değil Ebru; sizi sağlıklı, neşeli görünce yorgunluğumu unutuveriyorum, dedikten sonra telefonu açtı.
Konuşması bitince, Ebru merakla sordu:
-Kiminle görüştün anneciğim?
-Anneannen hastalanmış, beni çağırıyor.
-Üzüldüm. Çabuk iyileşir inşallah.
-Tansiyonu yükselmiş, ilaçlarını kullanıp dinlenirse sağlığına kavuşur kısa sürede.
-Önder yanınızdayken dinlenmesi olanaksız.
-Doğru söylüyorsun Ebru. Bağırarak atlayıp zıplayarak rahatsız edecek. Ancak Çiğdem hanım bugün izinli olduğu için, Önder'i götürmek durumundayım.
-Önder, şu günlerde konuşmaya başlamanın heyecanı içinde. İsteklerini, duygularını anlatmaya çalışarak rahatlıyor. Onun azarlanıp susturulması doğru olmaz. Bunları Çiğdem abla söyledi bana dedi ve pikniğe gitmeyip, evde Önder'le ilgilenirim, diye ekledi.
-Olur mu öyle şey; gezmek senin de hakkın Ebrucuğum.
Daha sonra Nurten hanım annesine gitmek üzere evden çıktı. Ebru da annesini uğurladıktan sonra odaya girdi. Karşısında Önder'i yüzü ve elleri rengarenk boyanmış olarak görünce gülümseyerek:
-Annemle konuşurken, bizim ressam işini bitirmiş. Haydi gel önce aynaya bak; güzel olmuş musun? Sonra da elini yüzünü yıkayalım, dedi Önder'e.
Karşılıklı saygı, sevgi, özveri, sabır ve hoşgörüydü aile yuvasının temelini sağlam tutan. Sorumluluk bilinciyle birlikte her geçen gün gelişen Ebru, üzerine düşeni en iyi biçimde yerine getirmeye çalışıyordu. Yakınlarının sağlık ve huzuruydu onu mutlu eden.
Devamı Yarın...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.