İnsan sadece hücrelerden, nöronlardan ibaret değil biz sevgiden yaratıldık. Kalp taşıyan, gönül dünyasına sahip bir varlığın tüm hayatını zaruri yaşam koşullarını sağlamak için harcaması ne kadar acımasız geliyor?
Halbuki Yaratıcı, kulluk edebilsin diye gerekli tüm şartların bulunduğu dünyayı, insanın hizmetine sunmuştur. Ömrünü geçimine adamak zorunda kalan insan kulluk yapabilir mi? İbadetine, kendini geliştirmeye, ailesine, çocuklarına, çevresine, dünyanın helal zevklerine vakit ayıramayan kişi ruhen ne kadar sağlıklı olabilir?
Aklını ve kalbini tatmin edemeyen insanın topluma faydası olamayacağı gibi zarar vermesi oldukça muhtemeldir. İnsanoğlu barış, huzur ve refah içinde yaşamak istiyorsa evvela kendi fıtratına göre düzen oluşturmalıdır.
İnsanı tarif edecek yegane varlık onu yaratandır. Öyleyse olması gereken düzeni de ancak O'na yakın biri oluşturabilir. Zira imtihan sırrı için verilen nefs kuvvetine sahip sıradan bir insan, fıtrata göre değil nefsine göre düzen oluşturur. Tarihte uygulanan bütün 'izm'ler fıtrata ters olduğundan dünyada barış ve huzur sağlayamamıştır.
Günümüzde ise kapitalizm uygulanmakta. Schopenhauer bir kitabında mutluluktan bahsederken, "yaşamak için çalışmak zorunda olan insanı mutluluk kriterlerini değerlendirirken konu dışı bırakıyorum" der. Çünkü bu insan özgür bir birey değildir ve değerlendirme içine alınmaya değmez.
İnsanların kendilerine vakit ayıramadan, yaşamı anlayamadan ve anlamlandıramadan bu dünyadan göçüp gitmelerine sebep olmak ne büyük bir vebal, ne büyük bir zulüm.
Daha da kötüsü var. Yaşlanınca emeklilik ve uzun çalışma saatleri sistemsel olarak öylesine doğal geliyor ki herkese "bu hayattaki amacım nedir" sorusu akıllara bile gelmiyor. Kapitalist sistem 20 saat çalışmaya zorlasa dahi temel gereksinimleri karşılayabilmek için seve seve yapabilecek duruma gelinmiş. Fazla çalışmayı övmek, çalışma delisi olmak, mesai dışında bile iş konuşmak, fazla mesaiye kalmak, çalışma saatlerini arttırmak için kulis yapmak tamamen doğal karşılanıyor.
Çoğu işçinin psikolojisinde şu durum mevcut: Patronundan azar yemezse, eve gelince zombi halinde olmazsa çalışmadığını düşünüyor. Verimli çalışmak ne demek onu bile bilmiyor, köle gibi çalışıp bunu milletin gözüne sokarak kendini iyi hissediyor. İşveren ona "5 dk geç kaldın görmedim sanma" deyince iyice gaza geliyor, ters motivasyonla yönlendirilmeye alışmış. Sen bu adama ya da kadına diyorsun ki "verimli çalış kendini öldürme", adam sana "tembel" diyor.
Herkeste emekli olmuş bir tüccar kafası var ve bu tarz argümanlara şöyle karşılık veriyorlar; "çalışmasan ne yapacaan yeğenim."
Hani hobiler? Hani sanat? Hani sosyal hayat? Daha doğru soru şu: Gerçek hayatın hani? Bir ev veya araba almak için senelerce kredi ödemeye mi geldin dünyaya?
Esaretin Bedeli adlı filmi izleyenler bilir. Filmdeki "kurumsallaşmak" meselesi tam olarak bu işte. Başka bir yaşam tarzı hayal edemeyecek duruma gelmişler ve alışılmışın dışında bir şey düşünmek bu tarz insanlara çok yanlış bir durum gibi geliyor. Halbuki insan çalışarak ödün verdiği en önemli şey olan ve asla geri çevrilemeyecek değerli varlığı "zaman"ı kaybetmek için bu kadar can atıyor olamaz, olmamalı. Önemli olan çok çalışmaktan öte verimli çalışmak olmalı. Böylelikle toplumda oluşan gerginlik son bulur. İnsanların yorgun, somurtkan ifadeleri değişir. Ailesine, kendisine ayıracağı zaman arttıkça psikolojiler de ciddi anlamda düzelir.
(devam edecek…)
- BURHAN BORAN: Deprem / 27.02.2025
- FATİH HAYDAR GÜNER - Maarif yüzyılı mı, masallar yüzyılı mı? / 20.02.2025
- FATİH HAYDAR GÜNER - Parayı kim basarsa düzeni o kurar / 19.02.2025
- FATİH HAYDAR GÜNER - Petro-Dolar Tuzağından Kurtuluş: Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Vizyonu / 18.02.2025
- AYŞE ZIVALI: Hoca Atatürk / 08.02.2025
- OZANCAN DERNEK /Efendi kim, köle kim? / 17.01.2025
- MELEK KERESTECİ: Birlik ve beraberlik üzerine / 23.12.2024
- AV. AHMET HAYDAR İLİK: Türk gençliğine verilen büyük vazife / 26.11.2024
- HAYDAR NECMEDDİN KAZANCI / Çözümsüz vaatler / 24.11.2024