Selâhaddîn Uşâkî Hz.
Selâhaddîn Uşâkî'nin çocuğu olduktan bir süre sonra, hocası ve kayınpederi O'nu evden çıkararak; "Al hanımını evimden ayrıl! Bundan sonra kendi geçimini temin et" dedi. Selâhaddîn Uşâkî; "Peki hocam, başüstüne!" diyerek hanımı ve çocuğu ile beraber, hocasının evinden ayrıldı. Eğrikapı'dan, Fatih Camii civarında Aşıkpaşa mevkiinde bulunan, Horhor çeşmesine doğru yürürken bir evin kenarında durakladı. Kış günüydü ve kar yağıyordu. Yolun karşı tarafında bulunan Tahir Ağa onları görünce evine davet etmek için yanlarına birini gönderdi. Tahir Ağa, Selâhaddîn Uşâkî'yi, evine götürdü. Ona, "Siz kimlerdensiniz? Kış gününde neden bu hale düşüp sokak kenarında kimsesiz garibler gibi duruyorsunuz?" diye sordu. Selâhaddîn Uşâkî, "Batınî hükümdarın celaline tutuldum" dedi. Tahir Ağa da, "Ben de zâhiri hükümdarın celaline tutuldum" deyince, Selâhaddîn Uşâkî sebebini sordu. Tahir Ağa, "Sarayda kıymetli bir kılıç vardı. Kılıç kayboldu. Padişah, Üçüncü Sultan Mustafa bana, "Bu kılıcı kırk güne kadar bul! Bulamazsan seni en ağır şekilde cezalandırırım" dedi. "Bu kılıcı bulmağa imkan olmadı. Otuz beş gün geçti. Ömrümün son günlerini yaşıyorum" dedi. Selâhaddîn Uşâkî bir süre tefekküre daldı. Sonra başını kaldırıp Tahir Ağaya, "Kılıç, sarayın falanca yerine düşmüş. Üzerini de kağıt parçaları örtmüş. Adamlarını gönder oraya bir baksınlar" dedi. Tahir Ağa hemen adamlarından birini oraya gönderdi. Giden kişi tarif edilen yerde kılıcı bularak, Tahir Ağaya getirdi. Padişah, Tahir Ağa'nın suçu olmadığını anlayarak, ona kırk gün izin verdi. Tahir Ağa, Selâhaddîn Uşâkî'ye, "Efendim, siz benim dar günümde Hızır gibi yetiştiniz. Siz de halinizi bana anlatın" diye ricada bulundu. Selâhaddîn Uşâkî de halini Tahir Ağaya anlattı. Tahir Ağa onları bir süre evinde misafir etti. O semtte bir ev alarak evin bütün ihtiyaçlarını temin etti. Bir gün Selâhaddîn Uşâkî'ye, "Ailenizle filan eve gidelim" dedi. Birlikte satın aldığı eve varınca, Tahir Ağa, "Bu ev size bizim hediyemizdir" diyerek kabul buyurmasını rica etti. Selâhaddîn Uşâkî ve hanımı bu eve yerleştiler. Daha sonra Selâhaddîn Uşâkî, Tahir Ağa dergahına şeyh olarak tayin edildi. Bir gün Selâhaddîn Uşâkî, hanımını ve çocuğunu alarak hocası ve kayınpederi Cemâleddîn Uşâkî'nin evine gitti. Hocası ona; "O celâlim sebebiyle bu ikrama kavuştun!" buyurdu.
Selâhaddîn Uşâkî'nin çocuğu olduktan bir süre sonra, hocası ve kayınpederi O'nu evden çıkararak; "Al hanımını evimden ayrıl! Bundan sonra kendi geçimini temin et" dedi. Selâhaddîn Uşâkî; "Peki hocam, başüstüne!" diyerek hanımı ve çocuğu ile beraber, hocasının evinden ayrıldı. Eğrikapı'dan, Fatih Camii civarında Aşıkpaşa mevkiinde bulunan, Horhor çeşmesine doğru yürürken bir evin kenarında durakladı. Kış günüydü ve kar yağıyordu. Yolun karşı tarafında bulunan Tahir Ağa onları görünce evine davet etmek için yanlarına birini gönderdi. Tahir Ağa, Selâhaddîn Uşâkî'yi, evine götürdü. Ona, "Siz kimlerdensiniz? Kış gününde neden bu hale düşüp sokak kenarında kimsesiz garibler gibi duruyorsunuz?" diye sordu. Selâhaddîn Uşâkî, "Batınî hükümdarın celaline tutuldum" dedi. Tahir Ağa da, "Ben de zâhiri hükümdarın celaline tutuldum" deyince, Selâhaddîn Uşâkî sebebini sordu. Tahir Ağa, "Sarayda kıymetli bir kılıç vardı. Kılıç kayboldu. Padişah, Üçüncü Sultan Mustafa bana, "Bu kılıcı kırk güne kadar bul! Bulamazsan seni en ağır şekilde cezalandırırım" dedi. "Bu kılıcı bulmağa imkan olmadı. Otuz beş gün geçti. Ömrümün son günlerini yaşıyorum" dedi. Selâhaddîn Uşâkî bir süre tefekküre daldı. Sonra başını kaldırıp Tahir Ağaya, "Kılıç, sarayın falanca yerine düşmüş. Üzerini de kağıt parçaları örtmüş. Adamlarını gönder oraya bir baksınlar" dedi. Tahir Ağa hemen adamlarından birini oraya gönderdi. Giden kişi tarif edilen yerde kılıcı bularak, Tahir Ağaya getirdi. Padişah, Tahir Ağa'nın suçu olmadığını anlayarak, ona kırk gün izin verdi. Tahir Ağa, Selâhaddîn Uşâkî'ye, "Efendim, siz benim dar günümde Hızır gibi yetiştiniz. Siz de halinizi bana anlatın" diye ricada bulundu. Selâhaddîn Uşâkî de halini Tahir Ağaya anlattı. Tahir Ağa onları bir süre evinde misafir etti. O semtte bir ev alarak evin bütün ihtiyaçlarını temin etti. Bir gün Selâhaddîn Uşâkî'ye, "Ailenizle filan eve gidelim" dedi. Birlikte satın aldığı eve varınca, Tahir Ağa, "Bu ev size bizim hediyemizdir" diyerek kabul buyurmasını rica etti. Selâhaddîn Uşâkî ve hanımı bu eve yerleştiler. Daha sonra Selâhaddîn Uşâkî, Tahir Ağa dergahına şeyh olarak tayin edildi. Bir gün Selâhaddîn Uşâkî, hanımını ve çocuğunu alarak hocası ve kayınpederi Cemâleddîn Uşâkî'nin evine gitti. Hocası ona; "O celâlim sebebiyle bu ikrama kavuştun!" buyurdu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.