Peygamberimizin kalbine ve engin rahmetine en yakın olanlar, fakir ve kimsesiz insanlardı. Onları devamlı korur, diğerleri ile eşit davranırdı.
İslâmın ilk devirlerinde Müslümanların çoğunu fakir, kimsesiz ve köleler teşkil ediyordu. Kureyşliler onları hor görüp aşağılarken, Peygamberimiz onları yanına almış, hak dini onların yardımıyla duyurmaya başlamıştı. Peygamberimizin kalbine ve engin rahmetine en yakın olanlar, fakir ve kimsesiz insanlardı. Onları devamlı korur, diğerleri ile eşit davranırdı. Bununla da kalmaz; fakirlere, fakirliğin bütün ezikliğini ve zilletini unutturacak şekilde yakınlık gösterirdi. Zaten Peygamberimizin aile hayâtı ve şahsi yaşayışı da onlardan farklı değildi. O hep sade ve basit yaşamayı tercih ederdi. Dualarında da Allah'tan böyle bir hayât isterdi. "Allah'ım, beni fakir yaşat. Hayâttan fakir olarak ayrılayım. Beni mahşerde fakirler arasında haşret" diye dua ediyordu. Bir gün Peygamberimiz otururken bir adam geçti. Yanındakine sordu: "Bu adamı nasıl bilirsin?" Şöyle cevap verdi: "Bu zengin ve etkin birisidir. Ne derse yaparım." Peygamberimiz bir şey demedi. Az sonra birisi daha geçti. Peygamberimiz aynı soruyu bunun hakkında da sordu ve şu cevabı aldı: "Bu adam fakir Müslümanlardan birisidir. Ona ne kızımı verir, ne de dediğini yaparım." Böyle bir sözü hoş karşılamayan Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: "Dünyanın bir tarafı az önce geçen zengin kişilerle doldurulsa, bir tarafına da bu fakir adam konulsa, fakir adam onların hepsinden daha ağır gelir ve onlardan daha hayırlıdır."
İslâmın ilk devirlerinde Müslümanların çoğunu fakir, kimsesiz ve köleler teşkil ediyordu. Kureyşliler onları hor görüp aşağılarken, Peygamberimiz onları yanına almış, hak dini onların yardımıyla duyurmaya başlamıştı. Peygamberimizin kalbine ve engin rahmetine en yakın olanlar, fakir ve kimsesiz insanlardı. Onları devamlı korur, diğerleri ile eşit davranırdı. Bununla da kalmaz; fakirlere, fakirliğin bütün ezikliğini ve zilletini unutturacak şekilde yakınlık gösterirdi. Zaten Peygamberimizin aile hayâtı ve şahsi yaşayışı da onlardan farklı değildi. O hep sade ve basit yaşamayı tercih ederdi. Dualarında da Allah'tan böyle bir hayât isterdi. "Allah'ım, beni fakir yaşat. Hayâttan fakir olarak ayrılayım. Beni mahşerde fakirler arasında haşret" diye dua ediyordu. Bir gün Peygamberimiz otururken bir adam geçti. Yanındakine sordu: "Bu adamı nasıl bilirsin?" Şöyle cevap verdi: "Bu zengin ve etkin birisidir. Ne derse yaparım." Peygamberimiz bir şey demedi. Az sonra birisi daha geçti. Peygamberimiz aynı soruyu bunun hakkında da sordu ve şu cevabı aldı: "Bu adam fakir Müslümanlardan birisidir. Ona ne kızımı verir, ne de dediğini yaparım." Böyle bir sözü hoş karşılamayan Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: "Dünyanın bir tarafı az önce geçen zengin kişilerle doldurulsa, bir tarafına da bu fakir adam konulsa, fakir adam onların hepsinden daha ağır gelir ve onlardan daha hayırlıdır."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.