Yapıp-ettiklerimiz, yediklerimiz ve dediklerimiz bir bir kaydedildiğine göre, günün birinde tekmili birden karşımıza dikilecekleri muhakkaktır.
Hem ölümden sonraki hayata, hesaba-kitaba, tartıya-teraziye inandığını iddia etmek hem de hesapsız-kitapsız işlere imza atmak akıl alır gibi değil.
Yüce Yaratıcının sınırsız ilminden hiçbir şeyi, hiçbir eylemi ve hiçbir söylemi gizlemek mümkün olmadığına göre, hem Allah'a inandığını iddia edip hem de bin bir çeşit yalanlara ve talanlara imza atanlar hayatlarındaki bu yaman çelişkiyi nasıl izah edecekler?
Bu kubbede bir hoş seda bırakmak niyetiyle yola çıkıp yolda yan çizenler, yolda sekiz çizerek ilerleyenler, zoru görünce yolda çamura yatanlar ve haramilerin yollarına sapanlar, kendilerinden sonra hangi hoş sedaların kalacağını ummaktadırlar?
Şeytanın ve şeytanlaşmış insanların izlerini sürmeyi bırakmadan arkada hoş sedalar bırakmak mümkün müdür?
Kamu malına göz dikmeyi, bin bir fırıldaklar çevirerek halkın malına çökmeyi bırakmadan bu kubbede hoş seda bırakmayı hayal etmek, aşırı hayalperestlikten de öte bir şey olsa gerek.
Çakallarla aynı vadilerde dolaşarak bu kubbede bir hoş seda bırakmanın asla mümkün olmayacağını ne zaman anlayacağız?
Tüyü bitmemiş yetimlerin, bir lokmaya muhtaç yoksulların haklarını boca ederek, mal toplamada hiçbir sınır tanımadan Karun olma yolunda dev adımlarla ilerleyerek sık sık dillendirilen hoş sedalara nasıl erişilecektir?
Daha önce bu gökkubbenin altında hayat sürmüş, nice üstün yetkiler kullanarak halkın hakkına-hukukuna çökenlerin ibretlik akıbetlerinden neden ibret almıyoruz?
Bin bir çeşit hile ve desiselerle, şeytanı bile hayrete düşürecek derecede fırıldaklar çevirerek yüksek yüksek tepelere köşkler konduranların, saraylar kuranların varisleri kimler olmuştur, bir bakmak gerekmiyor mu?
Kamunun hakkı olan ormanı, ağacı, denizi ve her çeşit kaynağı, zaten ülkenin kaymağını yemekte olan üç-beş zenginin hizmetine vermek için ısrarla inatlaşanlar, gelecek kuşaklar tarafından nasıl yad edileceklerini beklemektedirler?
Şahsi servetlerini kat kat artırmak için kılı kırk yaranlar ama kamuya ait kaynakları adeta saçıp-savuranlar, hiç olmazsa milletin zekâsıyla alay edercesine gökkubbede hoş seda bırakmayı dillerine dolamasalar.
Dilin kemiği yok diye, elleriyle yaptıklarının tam zıddını dile söyleterek zavallı dile de zulmetmiş oluyorlar.
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025