İnsanımızdan, ailemizden ve cemiyetimizden tefekkür melekesi gitti gideli, yediği tokatları, düştüğü tuzakları, kaybettiği maddi ve manevi hazineleri sayamaz hale geldi.İçine düştüğü ya da düşürüldüğü tekebbür hali, kibirlilik durumu ise zaten yediği tokatların, düştüğü tuzakların farkına varmasına engel oluyor.Burnu bulutlardan su içercesine başı hep yukarılarda olanların bir engele dolaşıp tepe taklak gitmeleri ya da bir derin çukuru boylamaları an meselesidir.Aşırı politize olmasından ötürü, televizyon dizilerinin peşinde sürüklenmesinden ötürü tefekküre elveda demiş bir toplum, gelişmekte olan olayların, atılan nutukların, atılan imzaların, verilen sözlerin, yayınlanan taziye mesajlarının aleyhinde mi yoksa lehinde mi olduğunu nasıl fark edecek, zararda mıyız yoksa karda mıyız ne bilecek?İnsan bir kez başını eğmeli, bakışlarını içine doğru çevirmeli, derin derin tefekküre dalmalı, ben neyim ve bu hal neyin nesi diyebilmeli ki zararın bir yerinden dönebilsin, günah defterini kalınlaştırmadan tevbeye sarılabilsin.İbrahim Suresinin 42 ile 43. ayetlerinde zalimlerin kıyamet gününde görecekleri azabın dehşetinden gözlerinin dışarıya fırlayacağı ve mahşer yerine giderken alacakları acıklı vaziyetleri anlatılır:"Sen, o zalimlerin işlediklerinden, sakın Rabbinin habersiz olduğunu zannetme! O, sadece onları, dehşetinden gözlerinin donup kalacağı bir güne ertelemektedir.""Başlarını dikerek koşarlar, nazarları kendilerine dönmez, ve yüreklerinin içi bom boş hevâ kesilmiştir."Kerim Kitabımızda yapılan bu tasvir daha kıyamet kopmadan, bu hayatı yaşarken sanki nice kitlelere uygun düşmektedir.Başlarını dikerek koşmak? Nazarlarının kendilerine dönmemesi ve gönüllerin bomboş olması?Bu halin yanına bir de tekebbür eklendiği zaman, "her şeyi biliyorum, bizim gurup, bizim parti çok güçlü, yanlış yapmaz, sırtı yere gelmez" tarzındaki kibir kapladığı zaman bu tiplere gerçekleri anlatmak çok zaman mümkün olmuyor.Kibirden dolayı başları hep yukarıda, tefekkürden uzak ve tekebbür bataklığında gönülleri bomboş kitleler, nice on yıllardan beri kendisine atılan tokatları, kendi özüne ve medeniyetine kurulan tuzakları görmekten aciz olduğu için, her yeni günde, her yeni haftada, her yeni ayda ve her yeni yılda yeni yeni tuzaklara düşmekte, yeni yeni düşüşler ve kırılmalar yaşamaktadır. En son şahit olduğumuz düşüş, kırılma ve tuzak, ilk kez bir başbakanın ağzından hem de bir 23 Nisan gününde ecdadımızı katleden Ermenilerin torunlarına taziye mesajının yayınlanması oldu.Gitti altın tefekkür geldi mangır tekebbür, o yüzden iki yakamız bir araya gelmiyor uzun zamandır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025