Gerçek suçlu / Akın Aydın

Teknolojinin baş döndüren gelişimi, hayat şartlarında ki iyileşmeler insanların sorunlarını çözmeye yetmediği gibi bu imkânlardan kazancına göre faydalanma mantığı da insanlarda bir güven sorunu meydana getirdi. Bir esir insan düşünün? Çevresindeki küçük azınlık hayatın bütün imkânlarını ihtiyaçlarının ötesinde ihtiraslarını tatmin etmek için har vurup, harman savuruyor, diğer tarafta temel ihtiyaçlarını karşılayamayan mutsuz çoğunluk ve daha ilginci o mutlu azınlığı izleyerek mutlu olmaya çalışan insan kümeleri? Evet, onları izleyerek mutlu olanlar diyorum. Çünkü kendimizi yaşamayı unuttuk. Birileri ne aldı, ne giydi, ne konuştu, hangi model arabaya bindi, şu dizide ne oldu vs gibi sanal gündemlerle ihtiraslarımızı tatmin ederek, kendimizi unuttuk?Gün geçtikçe bu insanlar için ihtiraslarını tatmin etmek de yetmez oldu ve o imkânlara ulaşmak gaye oldu ve de daha tehlikelisi o gayeye ulaşmak için de her türlü yol meşru oldu. Bu insanlar da çok iyi biliyorlardı ki bu kapitalist sistemde halkına bırak iyi yaşamayı temel ihtiyaçlarını bile sağlayamayacaklar. Bu umutsuzluk buhranı içerisinde manevi eğitimi de zayıf olan bir insandan potansiyel bir suç makinesi meydana çıkmış oluyor.Toplumsal paylaşımdaki adaletsizlik insanların birbirine olan güvenini kaybettirdiği gibi insanların suça düşmesinde de birinci etken olduğu kanaatindeyim. Yazılı ve görsel medya cinayet, hırsızlık, fuhuş, organ mafyası, yolsuzluk, dolandırıcılık vs. haberlerle dolu. Bu olayların görünen failleri bizim aramızda yaşıyor. Belki otobüste yan yana oturduğun kişi? Düşünebiliyor musunuz bir evlat bilezikleri için nasıl annesini öldürebilir. Para için bir çocuk nasıl kaçırılıp, organları pazarlanabilir? Hırsızlık sıradanlaşmış, dolandırıcılık övünülecek bir şey olmuş? Yolsuzluklara adı karışmış, mazisi kirli insanlar "beyefendi" diye itibar görür olmuş?Varoşlarda yaşayıp, kuralsız hayat süren sözde mutlu azınlığa özenen ve onlar gibi yaşama gayreti içine giren insanların fuhuş, içki, eroin, cinayet vb. çukurlarına sürüklenmeleri kaçınılmazdır. Bu profilde hemen o kişi veya kişileri suçlamak basitliktir, pasifliktir. Su yoları kesilmeyen bir bataklım kurutulabilir mi? Bu bataklığın suyu kapitalist sistem ve onun uygulayıcısı olan siyasetçilerdir. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, ben anlayışı ve kuralsız kazanma arzusu, toplum yapısına aykırı bir siyaset ve halkına yabacı siyasetçiler? Sonuç ortada? Başta da dediğim gibi asıl suçlu, suça iştirak edenler değil bence. Asıl suçlu suçun önündeki engelleri kaldıran, insanlara çözüm yerine çözümsüzlüğü aşılayan siyaset ve siyasetçilerdir.Düşünsenize bir insan yeme, içme, barınma, eğitim, sağlık gibi temel hak ve ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir ortam bulamıyorsa, gelecek için bir umudu da kalmamışsa ve de manevi eğitiminde de eksiklik varsa bu insanın illegal yollara sapması, suça düşmesi kaçınılmaz olur?Artık bu tabloyu değiştirelim. Gerek birey olarak, gerek toplum olarak, gerekse de yönetici bazında kendimize gelip, özümüze dönüp, milli ve manevi değerlerimizi hayatımıza yansıtarak bu sorunları çözebiliriz. Yıllardır ülkemizde bir arabesk siyaset ve siyasetçi mantığı var. Her iktidara gelen ağlıyor, kendini mağdur gösteriyor, geçmişi suçluyor. Ama şimdi siyaset sahnesinde öyle bir isim var ki, duruşuyla, yaşantısıyla, ilmiyle ve projeleriyle sadece bizi değil, insanlığı bu sömürü düzeninde kurtarıp, özgürlüğünü sağlayacak biri. Prof. Dr. Haydar Baş? Sorunları sebepleriyle tespit edip, çözümleri kaynaklarıyla açıklayan tek lider. Toplumun yaşam düzeyini standartlara yükseltmek için hazırladığı projelerden bazılarının başlıklarını hatırlayalım.1-Asgari ücret 3000 lira2-Vatandaşlık maaşı   3-Ev hanımlarına maaş   4-Çocuklara maaş   5-Sınavsız üniversite   5-Sağlık hizmetlerinin bedava olması ve aile hekimliği uygulaması    6-Tarım kesimine faizsiz kredi, ürün teminatı, pazar oluşturma? Artık Türkiye'nin tüm sorunlarını Prof. Dr. Haydar Baş'ın çözebileceğini anlamamız lazım. Çünkü akıl anlamadan göz görmüyor. Gözü görmeyen ise her an bir çukura yuvarlanabilir?