Ekonomi alanında finans öne çıkarılmış, reel sektör geri plâna atılmıştır. O nedenle ekonomi denilince, akla ilk finans gelmekte ve "ekonomi parayı yönetmektir" anlayışı yaygınlaşmaktadır. Dahası, reel sektörle finans arasındaki ilişki tamamen kopmuştur. Onun içindir ki, finansal krizleri ayrı ele almak ve değerlendirmek gerekmektedir. Finansal krizlerin sıkça yaşanmasının asıl nedeni, milli devletlerin küresel finans piyasalarıyla bütünleşmek için yaptıkları yasal değişikliklerdir. Ne yazık ki, Türkiye de bu ülkelerden biridir. Türkiye, küresel finans piyasalarına, 11 Ağustos 1989 tarihinde 32 sayılı kararname ile kapılarını açmıştır. Söz konusu kararname ile döviz alım satımı, sermaye ve servet transferi gibi konularda tüm kısıtlamalar kaldırılmıştır. Bunu gerçekleştirenler şöyle diyorlardı: "Türkiye, yatırım yapmak için dış kaynağa ihtiyaç duyan bir ülkedir. Paranın önündeki engelleri kaldırdık ki, ülkemize düşük faizle para girsin ve verimli yatırımlar finanse edilsin." Ne var ki, bu söylenenlerin hiçbiri gerçekleşmedi. Dış kaynaklı para girişleri yatırımlara değil, finansal kazançlara yöneldi. Bir başka deyişle, finansal serbesti, yatırımlar için olumlu bir katkı sağlamadı. Tam aksine, ülkemiz sıcak paranın akınına uğradı. Saniyelerle ölçülebilen sürelerde el değiştiren paralar, finansal krizlerin doğmasına neden oldu ve böylece finansal serbesti ile küresel finansörlerin eline büyük bir silâh verildi. Graciela L. Kamisky ve Caren Reinhard adlı iki akademisyen yaptıklarını kapsamlı bir araştırma sonucunda şu hükme varmışlardır : "Finansal krizlerin ana nedeni neo-liberal modeldir. Bu modelin öngördüğü biçimde finansın kısa sürelerde ülkelere girip çıkması, milli ekonomilerde dengesizliğe ve finansal krizlere yol açmaktadır." Bankacılıkta yaşanan krizlerin nedeni de finansal serbestidir. Evet, milli devletler bazı yasal tedbirler alıyor, ancak hiçbir ülkede yasalar tam anlamıyla uygulanmıyor, gerekli denetimler yapılmıyor ve yolsuzluklar önlenemiyor. Michael Gavin ve Ricardo Hausman, "Bankacılık Krizlerinin Kökleri: Makroekonomik Kapsam" başlıklı çalışmada, bu gerçeği dile getirmişler ve şöyle demişlerdir: "Kredi verme konusunda bankalar gevşek davranmış ve kredilerin bir kısmı geri dönmemiştir."Görülen o ki, neo-liberal model uygulandığı sürece, finansal krizler sona ermeyecek ve zaman zaman tekrarlanacaktır. Çünkü finansa dayalı büyümenin ve zenginliğin bir kısmı sanaldır, ekonomistlerin deyimiyle köpüktür. Bu giderilmedikçe, yani ekonomi reel sektör üzerine bina edilmedikçe, finansal krizlerin ardı arkası kesilmeyecektir.ABD gibi bir ülkenin de finansal krizler kervanına katılması gerçekten düşündürücüdür. Bundan anlaşılan odur ki, hiçbir ülke, finansal krizler açısından güvende değildir. Ama gel gör ki, AKP hükümeti, tüm ekonomik kırılganlığa rağmen, finansal krizlerden emin lâflar etmektedir. ABD, 2008 yılında finansal krize düşmüş ve yıllarca o krizle boğuşmuştur. Kimilerine göre, ABD hâlâ finansal krizi tam olarak atlatamamıştır. ABD'nin finansal krizi, az veya çok her ülkeyi etkilemiştir. Türkiye'yi idare edenler, bu krizin etkilerini görmezden gelerek, "kriz ülkemizi teğet geçmiştir" diyerek övünmüşlerdir. Lâfla peynir gemisi yürümüyor. Maalesef Türkiye, ekonomisi en kırılgan ülkeler arasındadır. Çünkü ekonomimiz, dış finansal kaynaklara bağlıdır. Döviz akışı durduğu veya çıktığı an, ülkemizde finansal kriz kaçınılmazdır.Hükümetimiz, gerçekten finansal krizlerden emin olmak istiyorsa, bu sağlıksız ve temelsiz ekonomik yapıdan kurtulması ve 'Milli Ekonomi Modeli'ne dönmesi şarttır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
































































































