15 Temmuz'dan bugüne bir 'siyasi ayak' tartışmasıdır gidiyor. Parti liderleri futbol maçlarındaki tribün liderleri gibi her gün yeni bir slogan, yeni bir iddia ile kalabalıkları galeyana getiriyor. Kalabalıklarda, tribün liderleri ne derse onu tekrar ediyor.
'Siyasi ayak' söylemleriyle kamplaşmalar, kindarlaşmalar, restleşmeler, küfürleşmeler gırla gidiyor. Tabloya bakınca! "Kardeşim ne ayaksınız" diye soruyorum.
Ayağı, mayağı geçin! FETÖ'nün bütün organlarını açıklayalım mı? Açıklayalım;
Fetullah Gülen ve çetesi 1998 yılında İslam dinine karşı başlattığı darbeyi görüp, bilip, uyarıldığı halde susan, destek verenler FETÖ'nün ayağıdır, koludur, gözüdür, kalbidir, beynidir, midesidir...
İsim mi istiyorsunuz? Hepsi dedim ya! Amma da yaptın, diyen olabilir. Yok, kardeşim. Az bile söyledim.
Hep yazdık, tarih, saat isim verdik. FETÖ'nün, İslam'a karşı başlattığı darbe girişimine karşı bugün Türk siyasetindeki bütün parti ve liderlerine, medyaya, diyanete, sivil toplum örgütlerine Prof. Dr. Haydar Baş tarafında heyetler gönderildi. Amaçları, hedefleri, devlet ve milletimizi bekleyen ve hızla gelen tehlike anlatıldı.
Ne oldu? Bak şu parti, şu lider demiyorum. Hepsi, Gülen ve hareketine yaranma, övgü, göze girme, her istediklerini verme, bildiklerini saklama yarışına girdiler.
Aslında buradaki göze girme sümüklü bir vaizin takdiri alma gayreti değildi. Çünkü hepsi çok iyi biliyordu ki, Gülen hareketinin mimarı ve arkasındaki güç ABD'dir, AB'dir, Vatikan'dır.
Bu mealde ya asıl onların (ABD, Vatikan) gözüne girme, takdirleri alma ya da onların hedefi olmaktan kaçınmak için Gülen hareketinin eli, ayağı, gözü, kulağı, hafızası oldular.
Eğer bugün o meşhur siyasi ayaklar ortaya çıkartılmıyorsa bunun nedeni o kirli geçmişleri ve ABD, AB, Vatikan'ın celallenmesinden korkmalarındandır.
Gelelim şu siyasi ayak tartışmalarına.
FETÖ ile samimiyetle mücadele edildiğine inanmayan birisiyim. Bu siyasi ayak tartışmaları da tıkanmış siyasetin, çözümsüz iktidar ve muhalefetin gündemi sıcak tutarak ülke sorunlarını gizleme ve halkı malayani cümlelerle galeyana getirip, tabanlarını tatmin gayretidir.
Bakın! 15 Temmuz ihanetinin ardından zoraki bir meclis araştırma komisyonu kuruldu. Komisyonun başına atanan isim ise hala tartışılıyor.
Komisyon bu süreçte çok önemli isimleri dinlememesine rağmen şöyle-böyle bir rapor hazırladı ve o raporu 12 Temmuz 2017'de dönemin TBMM Başkanı İsmail Kahraman'a sundu. Ancak rapor Meclis'te okunmadı ve tartışmaya açılmadı. Neden?
Zaman geçti. Meclis başkanları değişti ama FETÖ tartışmaları bitmedi. Meclis'in hazırladığı FETÖ raporu son Meclis Başkanı Mustafa Şentop'a soruldu.
Ne dedi Sayın Şentop biliyor musunuz?
"TBMM Başkanlığı tarafından İçtüzük hükümlerine göre 'Meclis Araştırması Komisyonu Raporu' olarak kabul edilebilecek, İçtüzük'te öngörülen hukuki süreçleri tamamlamış bir rapor bulunmuyor."
Rapor yok ortada rapor. Sonra FETÖ ile mücadele ediyoruz, öyle mi?
CHP Genel Başkanı, 'FETÖ'nün siyasi ayağını' açıklayacağım, dedi ve ertesi gün 20 madde sıraladı.
Biz de zannettik ki, Sayın Kılıçdaroğlu belgeli, imzalı bir şey açıklayacak. Nerde? 15 Temmuz'dan önce gazetemizin bütün yazarlarının yüzlerce kez yazdığı gerçekleri Sayın Kılıçdaroğlu bugün açıklıyor.
Sayın Erdoğan'da karşı atağa kalkıyor ve FETÖ'nün siyasi ayağını birde benden dinleyin, diyerek malum cümleleri kuruyor.
En son dün Sayın Erdoğan; "Türkiye'de FETÖ'nün büyümesinde, serpilmesinde herkesin payı olabilir. Ama FETÖ'yü terör örgütü ilan edip ona savaş açan şahsım ve AK Parti'dir" dedi.
İster istemez insanın aklına şu sorular geliyor;
FETÖ'nün büyüyüp, serpilmesinde ne gibi bir payınız oldu? Bu büyüme ve serpilme alanlarını açıklar mısınız?
Diğer taraftan 15 Temmuz günü Sayın Erdoğan Marmaris'teydi. Çok iyi eğitim almış bordo bereli FETÖ'cü hainler gelmeden 20 dakika önce otelden ayrıldı ve İstanbul'a uçtu.
Şimdi görüyoruz ki, Sayın Erdoğan'ı Marmaris'te koruyan polis FETÖ mensubu. Uçağın pilotu FETÖ mensubu. Uçağı koruyan, eskortluk yapan F-16'nın pilotu da FETÖ'den içerde.
Dönemin MİT başkanı hala görevde. Dönemin Genelkurmay başkanı ise AKP safında Bakanlığa atandı. Peki, Sayın Erdoğan darbeyi kimden öğrenmişti? Eniştesinden.
Neyse! Köre yol tarif etmek daha kolay…
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025