Çoğu medyanın arşivlerinden utandığı ve silmeye çalıştığı günlerden geçiyoruz. Malumunuz Fetullah Gülen ve Dinlerarası Diyalog konusunda hemen hemen tüm medya sabıkalı durumda.
Mensubu olmaktan gurur duyduğum Yeni Mesaj gazetesi hariç.
Bildiğiniz gibi Fetullah Gülen'in Vatikan ziyareti 1998 yılında gerçekleşmişti. Bu ziyarette, Dinlerarası Diyalog çalışmalarına ne şekilde katkı sunabilecekleri dönemin Papa'sı ll. Jean Paul'e bizzat Gülen tarafından elden verilen bir mektupla bildirilmişti.
Bu tarihten itibaren Türkiye'de büyük bir kampanya başlatıldı!
Neydi bu kampanya?
Milletin dini ve milli değerlerinin içini boşaltma kampanyası.
Medyasından iş dünyasına, siyasilerden akademisyenlerine kadar herkes bu projeye hizmet etmeye başlamıştı.
Türkiye'de bu denli geniş kesimler tarafından birden bire Dinlerarası Diyalog kampanyasının başlatılması tabiî ki Fetullah Gülen'i aşan bir konudur.
Dinlerarası Diyalog veya diğer ismiyle Medeniyetler Arası İttifak bir Vatikan projesiydi. Projenin bu kadar etkili olmasının sebebi de buydu.
En dindar görünen siyasilerden medyasına kadar herkes hatta cemaatler bile bu projenin mutlaka bir yerinde yer aldı. Herkes bir şekilde menfaat peşinde koştu. Çok az sayıda insan dışında hiç kimse bu işin hem milli hem de dini bütünlüğümüze yönelik bir tehdit olduğunu görmek istemedi.
Fetullah Gülen'in Vatikan ziyareti Türkiye için bir dönüm noktasıdır.
Burada asıl fail 'Vatikan'.
Bu tespit yapılmadığı ve bu konunun üzerine gidilmediği müddetçe FETÖ'yle mücadele etkili bir şekilde yürütülmüş olmaz.
Kanunlarımız, müfredatımız, dini yayınlarımız hep bu etkinin altında bırakıldı. İnsanların beyni yıllarca Vatikan'ın bu projesiyle yıkandı. Türk insanı öyle bir hale getirildi ki; ilk önce Türkiye'de yapılan kiliseleri ve misyonerlik faaliyetlerini savunur oldular. Sonra tam tersi ayetler olmasına rağmen Hıristiyan ve Yahudilerin de cennete gireceklerini iddia etmeye başladılar. Daha sonra Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ABD Müslümanları katlederken Türkiye'nin de bu projede yer alması gerektiğini savundular. Sonuç olarak Türkiye bir ölüm kalım savaşı verdi ve halen vermeye devam ediyor?
Son derece masum gibi görünen, hoşgörü motifleriyle süslü Dinlerarası Diyalog fitnesi, gerçek manasıyla millete tanıtılmadığı sürece, başımıza gelenler konusunda hiç kimse hiçbir şey anlamamış sayılır.
Sokaktaki vatandaştan medyasına kadar herkes gerçek sorunun etrafında dönüp duruyor ama kimse asıl sorunun kaynağına hala inmiyor.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın, Dinlerarası Diyalog projesinin "Milli ve dini bütünlüğümüze yönelik bir tehdit" olarak görmesinin üzerinden tam 18 yıl geçti. Haklı olduğu maalesef 18 yıl sonra ancak anlaşılabildi. Fakat problemin kaynağını gösteren Sayın Baş halen milletten gizlenmeye çalışılıyor.
FETÖ sorununun asıl kaynağına halen inilmemesi ve sorunun asıl kaynağını taa 18 yıl öncesinden gösteren Sayın Baş'ın dikkatlerden kaçırılması, Türkiye için endişelenmemiz gerektiğine dair bize apaçık ipuçları veriyor.
Yeni Mesaj'ın arşivlerini karıştırırken 1998 yılında gazetemizin, "Milli ve Dini Bütünlük Kurultayı"nı düzenlemiş olduğunu gördüm.
Yani Yeni Mesaj gazetesi tam 18 yıl önce "Milli ve Dini Bütünlük Kurultayı"nı organize etmiş. Tabiî ki Sayın Prof. Dr. Haydar Baş'ın öngörüsü sayesinde.
İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre Sarayı'nda 17-18 Ekim 1998 tarihlerinde organize edilen "Milli ve Dini Bütünlük Kurultayı 21 tebliğ 5 oturum ile gerçekleştirilmişti.
Prof. Dr. Haydar Baş tarihi kapanış konuşmayla Kurultay'a damgasını vurmuştu.
Sayın Haydar Baş ve kadrosu Türkiye'de bu mücadeleyi verirken diğerleri el ele kol kola ülkemizi bugünkü karanlık günlere taşıdı.
Dolayısıyla asıl milat 17-25 Aralık 2013 değil, 1998 tarihidir.
O tarihte verdiği mücadelede yalnız bırakılan Sayın Haydar Baş bugün de yalnız bırakılıyor. O gün verdiği mücadeleyi engellemeye çalışanlar bugün de aynısını yapıyor. Sonuç olarak Türkiye kaybediyor.
Ne diyelim, Prof. Dr. Haydar Baş'ı gizledikçe ülkemiz kaybediyor. Kazanan ise kripto FETÖ'cüler ve ağababası oluyor?
Mensubu olmaktan gurur duyduğum Yeni Mesaj gazetesi hariç.
Bildiğiniz gibi Fetullah Gülen'in Vatikan ziyareti 1998 yılında gerçekleşmişti. Bu ziyarette, Dinlerarası Diyalog çalışmalarına ne şekilde katkı sunabilecekleri dönemin Papa'sı ll. Jean Paul'e bizzat Gülen tarafından elden verilen bir mektupla bildirilmişti.
Bu tarihten itibaren Türkiye'de büyük bir kampanya başlatıldı!
Neydi bu kampanya?
Milletin dini ve milli değerlerinin içini boşaltma kampanyası.
Medyasından iş dünyasına, siyasilerden akademisyenlerine kadar herkes bu projeye hizmet etmeye başlamıştı.
Türkiye'de bu denli geniş kesimler tarafından birden bire Dinlerarası Diyalog kampanyasının başlatılması tabiî ki Fetullah Gülen'i aşan bir konudur.
Dinlerarası Diyalog veya diğer ismiyle Medeniyetler Arası İttifak bir Vatikan projesiydi. Projenin bu kadar etkili olmasının sebebi de buydu.
En dindar görünen siyasilerden medyasına kadar herkes hatta cemaatler bile bu projenin mutlaka bir yerinde yer aldı. Herkes bir şekilde menfaat peşinde koştu. Çok az sayıda insan dışında hiç kimse bu işin hem milli hem de dini bütünlüğümüze yönelik bir tehdit olduğunu görmek istemedi.
Fetullah Gülen'in Vatikan ziyareti Türkiye için bir dönüm noktasıdır.
Burada asıl fail 'Vatikan'.
Bu tespit yapılmadığı ve bu konunun üzerine gidilmediği müddetçe FETÖ'yle mücadele etkili bir şekilde yürütülmüş olmaz.
Kanunlarımız, müfredatımız, dini yayınlarımız hep bu etkinin altında bırakıldı. İnsanların beyni yıllarca Vatikan'ın bu projesiyle yıkandı. Türk insanı öyle bir hale getirildi ki; ilk önce Türkiye'de yapılan kiliseleri ve misyonerlik faaliyetlerini savunur oldular. Sonra tam tersi ayetler olmasına rağmen Hıristiyan ve Yahudilerin de cennete gireceklerini iddia etmeye başladılar. Daha sonra Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ABD Müslümanları katlederken Türkiye'nin de bu projede yer alması gerektiğini savundular. Sonuç olarak Türkiye bir ölüm kalım savaşı verdi ve halen vermeye devam ediyor?
Son derece masum gibi görünen, hoşgörü motifleriyle süslü Dinlerarası Diyalog fitnesi, gerçek manasıyla millete tanıtılmadığı sürece, başımıza gelenler konusunda hiç kimse hiçbir şey anlamamış sayılır.
Sokaktaki vatandaştan medyasına kadar herkes gerçek sorunun etrafında dönüp duruyor ama kimse asıl sorunun kaynağına hala inmiyor.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın, Dinlerarası Diyalog projesinin "Milli ve dini bütünlüğümüze yönelik bir tehdit" olarak görmesinin üzerinden tam 18 yıl geçti. Haklı olduğu maalesef 18 yıl sonra ancak anlaşılabildi. Fakat problemin kaynağını gösteren Sayın Baş halen milletten gizlenmeye çalışılıyor.
FETÖ sorununun asıl kaynağına halen inilmemesi ve sorunun asıl kaynağını taa 18 yıl öncesinden gösteren Sayın Baş'ın dikkatlerden kaçırılması, Türkiye için endişelenmemiz gerektiğine dair bize apaçık ipuçları veriyor.
Yeni Mesaj'ın arşivlerini karıştırırken 1998 yılında gazetemizin, "Milli ve Dini Bütünlük Kurultayı"nı düzenlemiş olduğunu gördüm.
Yani Yeni Mesaj gazetesi tam 18 yıl önce "Milli ve Dini Bütünlük Kurultayı"nı organize etmiş. Tabiî ki Sayın Prof. Dr. Haydar Baş'ın öngörüsü sayesinde.
İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre Sarayı'nda 17-18 Ekim 1998 tarihlerinde organize edilen "Milli ve Dini Bütünlük Kurultayı 21 tebliğ 5 oturum ile gerçekleştirilmişti.
Prof. Dr. Haydar Baş tarihi kapanış konuşmayla Kurultay'a damgasını vurmuştu.
Sayın Haydar Baş ve kadrosu Türkiye'de bu mücadeleyi verirken diğerleri el ele kol kola ülkemizi bugünkü karanlık günlere taşıdı.
Dolayısıyla asıl milat 17-25 Aralık 2013 değil, 1998 tarihidir.
O tarihte verdiği mücadelede yalnız bırakılan Sayın Haydar Baş bugün de yalnız bırakılıyor. O gün verdiği mücadeleyi engellemeye çalışanlar bugün de aynısını yapıyor. Sonuç olarak Türkiye kaybediyor.
Ne diyelim, Prof. Dr. Haydar Baş'ı gizledikçe ülkemiz kaybediyor. Kazanan ise kripto FETÖ'cüler ve ağababası oluyor?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Eyüp Kabil / diğer yazıları
- Kötü kopya / 06.07.2023
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022