Ekonomiyi bilmeyen ve işin kötü tarafı kitabını yazdığını söyleyecek kadar ekonomiyi çok iyi bildiğini zanneden siyasilerin yol açtığı ekonomik krizle milletçe boğuşuyoruz.
İhracatçısından, sanayicisine, çiftçisinden, esnafına tüm vatandaşlar, acaba bugün, hatta bu saat ne olacak, nasıl bir ekonomik darbe yiyeceğiz diye kara kara düşünüyorlar.
Siyasiler tutturmuşlar bir Yeni Ekonomik Model, ihracatı artıracağız, cari açığı kapatacağız söylemleriyle dolara rekorlar kırdırtan adımlara imza atıyorlar.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın dikkat çektiği gibi, "Faiz enflasyon için sebep de, dolar kurundaki artışlar değil mi?"
Faiz elbette ki bir enflasyon sebebidir ama tek başına değildir.
Ülkemiz finans olarak dolara bağımlıdır. Serbest piyasa ekonomisi olarak bizlere yutturulan model, ülkemize borçla ya da farklı yöntemlerle giren dolar karşısında TL'mizi basmamızı öngörmektedir. Bu sebeple Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifadesiyle, "Cebimizde bulunan TL, ABD dolarının tercümesidir."
Ayrıca ülkemiz hammadde ve enerji konusunda da ithalata bağımlıdır. Dahası, ülkemizde özel şirketler tarafından üretilen ve "yerli" denilen enerji fiyatları bile dolar kuru üzerinden belirlenmektedir. Aynen yap-işlet-devret modeliyle üretilmiş köprülerin geçiş fiyatlarının dolar kuru üzerinden belirlendiği gibi...
Yani her şeyimiz dolara endeksli...
BTP Lideri'nin dediği gibi, tüm finans ve üretim maliyetlerinin dolara endekslendiği bir ekonomide, en az faiz kadar dolar kuru da bir maliyet unsurudur, enflasyon sebebidir.
Siyasiler, Yeni Ekonomik Model adını verdikleri ihracat modelinin temel amacının yatırımı, üretimi ve ihracatı cazip hale getirmek olduğunu söylüyorlar.
Şimdi siz söyleyin, dolar kurunun sürekli rekor kırdığı "dolara bağımlı" bir ekonomide yatırım, üretim nasıl cazip olacak?
Başlangıçta dolar kurunun artması ihracat için cazip gözükmektedir ama gerçekte böyle değildir. Çünkü bu ihracatı yapabilmek için gerekli üretimi ithal hammadde ve enerji ile yapıyoruz. Üretim maliyetlerinin, rekor kıran dolar kuru ile rekor kıracağı muhakkaktır. İhracatçı artan maliyetler sebebiyle ihraç ettiği ürünün yerine ürün koyamamaktadır.
Ayrıca, dünya piyasaları, nasıl biz döviz kurlarını her gün takip ediyorsak, onlar da TL'yi takip etmektedir. Görüştüğüm ihracatçı işadamları bana, dolar kuru artışı sebebiyle müşterilerinin fiyat indirimi talep ettiklerini söylediler. Yani üretici dolar kuru artışıyla maliyeti artarken, satış fiyatında indirime gittiği için yine darboğaza girmektedir.
Bir diğer husus ise, dolar kurunda düzenli bir artış yok. Nihayetinde artıyor ama sürekli dalgalanma içinde. Kurdaki dalgalanmalar ve yarının belirsizliği, üreticilerin fiyat belirleyememesine neden olmaktadır. Fiyat belirleyememe, doğal olarak stokçuluğu beraberinde getirir. Mevcut şartlarda stokçuluğun sorumlusu işadamları değildir, uygulanan yanlış ekonomi politikasının doğurduğu belirsizlik ortamıdır. Her işadamı malını satmak için üretir, stoğa atmak için değil. Üretip stoğa atıyorsa, fiyat belirleyemediği içindir.
Siyasiler, düşük faizle yatırımları canlandırmayı hedeflediklerini söylüyorlar. Merkez Bankası dün son toplantısında yüzde 15 olan politika faizini yüzde 14'e düşürdü. Peki, düşmüş haliyle yüzde 14 olan bankalar arası faiz sizce düşük mü? Bu haliyle bile dünyanın en yüksek faiz oranlarına sahip ülkelerinden birisiyiz. Üstelik politika faizindeki indirim vatandaşa, işletmelere faiz indirimi olarak da yansımamaktadır.
Faiz iddia edildiği gibi düşük değil ama faiz indirimi söylemleri ve 1-2 puanlık indirimlerle dolar 15 liranın üzerine çıkartıldı. Yazımı yazdığım sıralarda dolar kuru 15.52 lira seviyesine çıkarak yeni rekorunu tazeledi.
Üretici maliyetleri, nakliye giderleri bu yeni kura bağlı olarak artacak, onlar da bu maliyetleri mecburi olarak ürün fiyatlarına yansıtacak. İşte size enflasyon...
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün yaptığı açıklamada asgari ücreti 4 bin 250 lira olarak açıkladı. 15.52 liralık dolar kuruna bunu böldüğümüzde 274 dolar tutuyor. Ocak 2021'de asgari ücret 383 dolardı. Yani yeni açıklanan asgari ücret yüksekmiş gibi Cumhurbaşkanı tarafından açıklanırken, aslında Ocak ayındaki satın alma gücüne sahip değil. Sadece Ocak ayındaki alım gücünü koruyabilmesi için 5 bin 944 lira olması gerekiyordu.
Hükümetin Yeni Ekonomik Model'i dolar kurunu fırlatıyor, maliyetleri artırıyor, üretimin cazibesi kalmıyor, vatandaşın alım gücünü daraltıyor. Nerede fayda?
Devletiyle, şirketleriyle, milletiyle gerçek anlamda fayda göreceğimiz tek model vardır, o da Prof. Dr. Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'dir. MEM, dünyadaki tek kazan-kazan modelidir.
Tercihlerimizi doğru yapalım, demode olmuş kapitalizmin farklı makyajlı versiyonlarını pişirip pişirip önümüze koyanları değil, Milli Ekonomi Modeli'ni ülkemizde uygulayacak olan BTP kadrolarını ve Lideri Hüseyin Baş'ı baş tacı edelim, her gününü endişeyle geçiren değil, geleceğine umutla bakan güçlü ve lider bir millet olalım.
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025