Peygamberimizin taşıdığı en mükemmel ahlak unsurlarından birini de şecaati ve heybeti idi. Resulullah Efendimiz (sav), insanların en cesuru, en yüreklisi, en kahramanı ve en yiğidi idi. Bedir, Uhud, Hendek, Huneyn vs. en zor savaülarda dahi Onu ön planda görüyoruz. Gençliğinden itibaren hayâtının bütün devrelerinde şecaat manasındaki cesaret, Peygamberimizde çok yüksek bir şekilde görülüyordu. Peygamberimiz ömrünün gençlik yıllarında da eşsiz cesaret ve kahramanlıklar göstererek yiğitliği ve gözünün pekliğiyle çevresinin takdir ve hayranlığını kazanmıştı. Çocuk denecek yaştaydı. Kavmi putlardan medet bekliyor, onlara tapıyorlardı. Peygamberimiz onların bu hareketini çok manasız buluyor, bazen putları küçük düşürücü ifadeler kullanıyordu. Onlara nefretini açıkça gösteriyordu. Kendisinden "Lât ve Uzza hakkı için" diyerek bir şey istedikleri zaman, böyle bir yemin şeklinden rahatsız oluyor ve şöyle diyordu: "Onlar adına benden bir şey istemeyin. Vallahi, onlardan nefret ettiğim kadar hiçbir şeyden nefret duymuyorum." On yedi yaşında iken amcalarıyla birlikte Yemen seferine çıkmıştı. Yolları bir vadiye düştü. Azıp kaçmış, vahşi bir deveyle karşılaştılar. Kimse cesaret edip de devenin yanına yaklaşmıyordu. Peygamberimiz ileri atıldı, devenin önüne geçti, yularından tutarak yakaladı, getirdi. Deve de zaten Peygamberimizi görünce uysallaşmıştı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.