Bugün Türkiye'nin en önemli meselesi, Atatürk'ten sonraki siyasetçilerin neredeyse tamamının Avrupa ve Amerika'ya bağımlı politikalarla ilerleyebileceğimizi zannetmiş olmalarıdır. 21 Kasım 1911'de kurulan, Mütareke, Millî Mücadele dönemlerinde Damat Feritlerin başbakanlık yaptığı, Cumhuriyetle birlikte yok olup giden Hürriyet ve İtilaf Partisi, dış siyasette İngilizci, iç siyasette kavmiyetçi idi. Allah'a, kendilerine ve Türk milletine güvenmeyen, teslimiyetçi ruhlu bir takım kişilerin toplandığı bu parti, o dönemin bir bakıma süper gücü olan İngiltere'ye bağlılık ve teslimiyetçiliği dış siyasetinin temel direği haline getirmişti. Bu partinin bazı temsilcileri, tam bir köle ruhuyla İngilizlere mecburiyet ve mahkûmiyetlerini zavallı bir şekilde şöyle ifade etmişlerdi:Rıza Nur: "Bu mülkün (devletin) âtisi (geleceği) ve hâli (şimdisi) İngiliz dostluğu ile temin olunabilecektir." (Rıza Nur, "Said Paşa Muvaffak Olacak mı?", Zühre, Nu: 110, 22 Teşrin-i Evvel 1327, s.1)Nüzhet Sabit: "Sen İngiltere! Senin mukadderatını (kaderini), İslamların ve Türklerin mukadderatından kim ayırabilir. Milyonlarla Müslümanın kim ne derse desin saadet-i müstakbelesini (gelecek mutluluğunu), refah ve saadetini temin vazife-i tarihiyyesi (tarihî görevi) senindir. Sen bu tarihî vazifeyi elbette ifa edeceksin. Ey medeniyetin mümessilleri (temsilcileri), cihan medeniyetine yeni bir devre açmaya çalışırken hak ve zulmün bîtaraf (tarafsız) bir hâkimi olun!" (Vazife-i İsyan, İstanbul 1334, s.2)Mehmet Kadri: "Türkiye'ye bunca iyilikleri sebk etmiş (geçmiş) olan İngiltere'nin muaveneti (yardımı) olmazsa yaşayamaz, ciddi hiçbir iş yapamazdı. En iyisi Anadolu'ya İngiliz'i getirip nasihatları üzere işlerimizi yavaş yavaş düzeltmeliyiz. Himmet ve dirayetine muâvenet (yardım) etmeliyiz. Başka çaremiz kalmadı. Hem en sağlam çaremiz budur. İngiliz Mısır'ı ıslah ettiği gibi bizim Anadolu'muzu da ıslah edip terakki ettirirse daha ne isteyebiliriz? Sonra Allah kerim ilerisi Allah'a malum. Biz adam olalım da sonra her şey kolaylaşır. Ben Mısır'da bulundum, işlerini güzel gördüm. Herkeste para var, ticaret yolunda, ziraat ilerliyor, fellahlar kazanıyor, yüzleri gülüyor. İngilizler sayesinde biz Türkler Mısırlıları her şeyden çabuk çabuk ve kolay geçeriz." (Serayih, Paris, 1912, s.283-284, 312)Mehmet Kadri gibi bu türlü emperyalist Haçlı Batıya teslim olmuş zavallılara karşı Mehmet Akif ve Atatürk gibi istiklâlci Türk beyleri, şahsiyetli bir tavır ortaya koyuyorlardı. Mesela Atatürk, tam da Mehmet Kadri'nin sözlerine açıkça cevap verir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 1922'de yaptığı tarihî bir konuşmada şöyle der:"Efendiler, Avrupa'nın bütün ilerlemesine yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre uygun yapmak, yürümek, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal vardır ki ecnebilerin (yabancıların) nasihatiyle, ecnebilerin planlarıyla yükseltilebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir. Tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır. İşte Türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür." Akif, 25 Kasım 1920'de yayınlanan ve Nasrullah Camii'nde verdiği vaazında şöyle diyor:"Şimdi bir mühim mesele var. Onu inceleyelim. Neden İngilizler bizim mahvımızı temin için bu kadar uğraşıyorlar? Ey cemaat-i Müslimîn! İngilizin asıl düşmanlığı bizedir. Çünkü biz asırlardan beri hilafeti elimizde tutuyoruz. Asırlardan beri İslâm âleminin başında olarak Haçlı ordularıyla çarpışıyoruz. Dünyanın bütün Müslümanları selametlerini, kurtuluşlarını yıllardan beri âşık oldukları istiklallerini bizden bekliyorlar."Bu son zamanlarda Y-CHP yönetiminin Amerika'ya gidip gelmeleri, Amerika'nın Ankara büyükelçisiyle görüşmeleri, Amerika'ya bağlı bir siyaset takip etmeleri, Amerika'ya: "Ben sizin Türkiye ve Orta Doğu ile ilgili projelerinizi uygulamada AKP'den daha güvenilir ve aktif olurum" mesajını verdiği izlenimini bırakmıştır. Bu tutum, istiklalci Türk beyi Atatürk'ün partisinin ne duruma düşürüldüğünün bir göstergesidir. Bugünün Y-CHP'si Atatürk'le, Atatürk'ün temel ilkelerinden biri olan "Milliyetçilik" ilkesi ile hiçbir alakası kalmamış kozmopolit bir partidir. Y-CHP, AKP'nin laikçi ve seküler türevidir. Y-CHP'nin yönetim ve karar mekanizmalarında Atatürk milliyetçileri tamamen etkisiz hale getirilmiştir. Seçim kazanmak, iktidar olmak, başbakan olmak için görücüye çıkılan Amerika'nın ne olduğunu kendi sözleriyle ortaya koyalım:1912 yılında Amerikan Başkanı Woodrow Wilson, şöyle diyor: "Amerikan kapitalizminin temel hedefi, zayıf ülkelerin hammaddelerini ve millî pazarlarını açık birer kapı olarak tutmaktır. Bunun için diplomasi ve gerekirse zor kullanılmalıdır..."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015