‘Eli ensesine bağlı olarak gelir’
Peygamber Efendimiz şöyle buyurur: “Halkın vergi ve diğer işlerini idareye memur hiçbir vali yoktur ki, kıyamet günü eli ensesine bağlı olarak gelmesin. Orada, adaleti varsa bağlarını çözer, zulüm etmiş ise, cezasını çeker”
15.09.2023 21:00:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş





İmam Gazali Hazretleri buyuruyor ki:
Bilesin ki, her şeyin aslı ihlâsa dayanır. İhlâs, gizli de, aşikâre de aynı olmaktır.
Sahabinin biri şöyle buyurdu: "Size alenî amel gerekir."
Bunun nasıl ve ne olduğu sorulunca da, şu şekilde açıkladı: "Sizden birinin yaptığı gizli işi meydana çıkınca utanmaya..."
Peygamber Efendimiz, bazı hatalı işleri kastederek şöyle buyurdu: "Bir kimse, şu kazurat nevinden bir hata işlerse, Allah Teâlâ'nın kerem sıfatına itimat ederek gizlesin."
Sonra bir insan, şahsına ait bir hatanın açığa vurulmasını sevmediği gibi, başkalarına ait hatanın meydana çıkmasını da iste- memelidir.
Riya olur korkusu ile ibadeti bırakmanın caiz olmadığı konusunda ise sözümüz şudur: İlk başta bir riya yoktur. Fakat ibadet esnasında, riya arız olacak korkusu ile terk edilir. Böyle bir halde lâyık olan ibadeti terk etmemektir, terk edildiği takdirde şeytanın arzusu yerine getirilmiş olur. Bilâkis böyle korkuyu akıldan atıp, ibadete geçmeli... Riyayı da, daha önce zikri geçen çarelere başvurarak def etmeli...
Bazıları der ki: "Asıl riya, halk görecek diye ibadeti terktir. Halk görsün diye, ibadet etmek ise, nifak sayılır."
İmamlık, ders okutmak ve vaaz etmek bahislerine gelince.
Yukarıda sözü geçen vazifeler ibadet sayılır. Peygamber Efendimizin bu işleri över mahiyette buyurduğu bir hadis-i şerifini zikredelim: "Adil bir imamın bir günü, insanın tek başına altmış yıl ibadet etmesinden hayırlıdır."
Şunu da bil ki; birçok makam sahibi kimseler, bu gibi vazifelerden kaçmıştır. Çünkü bu vazifelerde birçok büyük tehlike vardır. Çünkü insanın iç sıfatları, şöhret, mal ve diğer zararlı şeylerle kaynaşmaya başlar. Bu sebepledir ki, Peygamber Efendimiz şöyle buyurur: "Halkın vergi ve diğer işlerini idareye memur hiçbir vali yoktur ki, kıyamet günü eli ensesine bağlı olarak gelmesin. Orada, adaleti varsa bağlarını çözer, zulüm etmiş ise, cezasını çeker."
Bu durumda akıllıya düşen, bu gibi tehlikeli işlerden kaçmaktır.
Böyle bir vazife teklifi karşısında kalan kimse, baksın; şöhret, şeref, şan değil de, manevî kazancı arzuluyorsa o işe girsin. Yoksa bıraksın... Böyle bir niyetin varlığının delili de şudur: O vazifeyi kendisinden devralacak kimse ile yetinecek ve bu gibi birini bir nevi ganimet bilecek... Saltanatını, vazifesini elinden aldı diye ona kin tutup kızmayacak...
Anla, ganimet bul. Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
Bilesin ki, her şeyin aslı ihlâsa dayanır. İhlâs, gizli de, aşikâre de aynı olmaktır.
Sahabinin biri şöyle buyurdu: "Size alenî amel gerekir."
Bunun nasıl ve ne olduğu sorulunca da, şu şekilde açıkladı: "Sizden birinin yaptığı gizli işi meydana çıkınca utanmaya..."
Peygamber Efendimiz, bazı hatalı işleri kastederek şöyle buyurdu: "Bir kimse, şu kazurat nevinden bir hata işlerse, Allah Teâlâ'nın kerem sıfatına itimat ederek gizlesin."
Sonra bir insan, şahsına ait bir hatanın açığa vurulmasını sevmediği gibi, başkalarına ait hatanın meydana çıkmasını da iste- memelidir.
Riya olur korkusu ile ibadeti bırakmanın caiz olmadığı konusunda ise sözümüz şudur: İlk başta bir riya yoktur. Fakat ibadet esnasında, riya arız olacak korkusu ile terk edilir. Böyle bir halde lâyık olan ibadeti terk etmemektir, terk edildiği takdirde şeytanın arzusu yerine getirilmiş olur. Bilâkis böyle korkuyu akıldan atıp, ibadete geçmeli... Riyayı da, daha önce zikri geçen çarelere başvurarak def etmeli...
Bazıları der ki: "Asıl riya, halk görecek diye ibadeti terktir. Halk görsün diye, ibadet etmek ise, nifak sayılır."
İmamlık, ders okutmak ve vaaz etmek bahislerine gelince.
Yukarıda sözü geçen vazifeler ibadet sayılır. Peygamber Efendimizin bu işleri över mahiyette buyurduğu bir hadis-i şerifini zikredelim: "Adil bir imamın bir günü, insanın tek başına altmış yıl ibadet etmesinden hayırlıdır."
Şunu da bil ki; birçok makam sahibi kimseler, bu gibi vazifelerden kaçmıştır. Çünkü bu vazifelerde birçok büyük tehlike vardır. Çünkü insanın iç sıfatları, şöhret, mal ve diğer zararlı şeylerle kaynaşmaya başlar. Bu sebepledir ki, Peygamber Efendimiz şöyle buyurur: "Halkın vergi ve diğer işlerini idareye memur hiçbir vali yoktur ki, kıyamet günü eli ensesine bağlı olarak gelmesin. Orada, adaleti varsa bağlarını çözer, zulüm etmiş ise, cezasını çeker."
Bu durumda akıllıya düşen, bu gibi tehlikeli işlerden kaçmaktır.
Böyle bir vazife teklifi karşısında kalan kimse, baksın; şöhret, şeref, şan değil de, manevî kazancı arzuluyorsa o işe girsin. Yoksa bıraksın... Böyle bir niyetin varlığının delili de şudur: O vazifeyi kendisinden devralacak kimse ile yetinecek ve bu gibi birini bir nevi ganimet bilecek... Saltanatını, vazifesini elinden aldı diye ona kin tutup kızmayacak...
Anla, ganimet bul. Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.