Son yıllarda en çok kullanılan bir kavram: Ekonominin gereği. Hükümet zam yapar, vergi salar, halk feryat edince, bir yetkili çıkar, gayet pişkince açıklama yapar: "Bunlar ekonomimin gereğidir". İşin özünü ve esasını bilmeyenler de, bu açıklama ile tatmin olur, sesi soluğu çıkarmadan bekler. Bekle babam bekle, ekonominin gereği, bir türlü halkın yararına tecelli etmez. "Ekonominin gereği" diyerek, halkı ezen kararları alanlar, ekonominin karşı konulamaza kanunlarını olduğuna, halkı inandırmaya çalışırlar. Gerçekten böyle birşey var mı? Bunu anlamak için ilk nönce ekonomi nedir, ne değildir, onu bilmek, ondan sonra da, kanunlarını incelemek gerekir.
Bir kere şunun altını hemen çizelim. Ekonomide tek tercih yoktur, olamaz da. Ekonomide, her zaman çeşitli alternatifler arasından birisini tercih etmek söz konusudur. Bundan dolayıdır ki, bazı ekonomistler, ekonomiyi 'tercih bilimi' olarak tanımlamışlardır. Gerçekten ekonomi, bir tercih bilimidir. Tercihinizi doğru veya yanlış baştan yaparsanız, ekonomi de tercihinize göre şekillenir. Hal böyle iken, bazıları ekonomiyi öyle anlatıyor ki, sanki ekonomi, insanın iradesinin dışında cereyan eden tabiat kanunları gibi birşey. Hayır, ekonomi o değildir.
Ekonomi, karşı konulamaz, değiştirilemez konunlardan ibaret değildir. Ekonomi, siyasetin bir şubesidir. Siyasi tercihlere göre, o da şekillenir. "Ekonomiyi siyasetten ayıralım" tezini ileri sürenler, "milletin ekonomik tercihini sormayalım" diyenlerdir. Milletin tercihini sormayarcaklar ki, ekonomimizi, küresel ekonominin bir şubesi haline getirebilsinler. Aksi halde millet tercihini, milli ekonomiden yana koyacaktır.
Sorabilirsiniz, "ekonominin boyun eğilmesi gereken mutlak kanunları yok mu?" diye. Evet. ekonominin mutlak kanunları olduğu gibi, nisbi kanunları da vardır. Başka bir deyişle, ekonominin insan iradesinden değil, tabiatın kendisinden kaynaklanan kanunları da mevcuttur. Bu kanunlar, belirli bir sosyal veya fikri ortama bağlı kalmazlar. Örneğin üretimin arazi ve arazi kapsamına bağlı olması gibi. Bu tabii kanunun gereğidir, zamana, mekana, uygulanan ekonomik modele göre değişmez. Ekonominin, bir de insanın iradesine bağlı kanunları vardır. İnsan iradesi ekonomik hayata müdahele edince, bu kanunlar devreye girer. İnsanın iradesine, inancına, kültürüne, ahlakına, tutum ve davranışına göre ekonomi boyut kazanır.
Bazı aklı evveller bu gerçeği değiştirmeye çalışıyor. Kendi tercihlerine göre şekillenen ekonomik kanunları, mutlak kanunlar gibi takdim ederek milleti aldatıyorlar. Dedikleri şu: "Dünyada tek geçerli olan ekonomik model, liberal modeldir". Güya bütün dünya, birçok modeli denemiş en nihayet bu modelde karar kılmış. Hayır, yok yok böyle birşey. Liberalizm, tek ve vazgeçilmez model değildir. Prof. Dr. Arthur Lewis'in de dediği gibi, "Her millet kendi özel durumuna uygun milli bir model ortaya koyabilir". Nitekim Türkiye bunu, Atatürk döneminde dünyaya örnek olabilecek bir şekilde başarmıştır. Atatürk'ün uyguladığı tamamen yerli ve milli olan bir model hakkında H. Laufenburger şöyle der: "Bu model Türkiye'nin ihtiyaçlarından doğmuştur ve bizzat Türkiye'ye özgü bir modeldir". Prof Dr. M. Duverger de, "Türkiye'deki bu modelin az gelişmiş ülkelerin ekonomik kalkınmalarını gerçekleştirmek yolunda kullanacakları en geçerli model olabileceğini" söyler.
Bütün bu gerçekler unutturulmuş, daha doğrusu milletten saklanmıştır. Şimdi bir kısım insan ortaya çıkıyor; "ekonominin gereği" diyerek, milletimizi esarete mahkum etmek istiyor. Fakat buna muvaffak olamayacaklardır. Çünkü BTP Genel Başkanı Prof Dr. Haydar Baş, gerçekleri bütün açıklığıyla meydanlarda haykırıyor. Ekonominin gereğinin zam ve vergi olmadığını, dahası Atatürk'ün milli ekonomi modelini çağımıza uyarlayarak ortaya koyuyor. BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş; sunduğu milli model için şunları söylüyor: "Bu model merhum Atatürk'ün modelidir. Merhum Atatürk 1923 - 1938 yılları arasında bu modeli uygulamıştır. Sonra gelenler bunu defnettiler. Biz ise şimdi onu diriltip, çağa uygun hale getirdik. Bu modelle vergisiz bir Türkiye inşa edeceğiz".
Şimdi söz sırası, "ekonominin gereği zam, vergi ve IMF'ye teslimiyet olamaz" diyenlere gelmiştir. Dileriz bu millet, bu sefer aldanmaz, tercihini doğru kullanılır.
Bir kere şunun altını hemen çizelim. Ekonomide tek tercih yoktur, olamaz da. Ekonomide, her zaman çeşitli alternatifler arasından birisini tercih etmek söz konusudur. Bundan dolayıdır ki, bazı ekonomistler, ekonomiyi 'tercih bilimi' olarak tanımlamışlardır. Gerçekten ekonomi, bir tercih bilimidir. Tercihinizi doğru veya yanlış baştan yaparsanız, ekonomi de tercihinize göre şekillenir. Hal böyle iken, bazıları ekonomiyi öyle anlatıyor ki, sanki ekonomi, insanın iradesinin dışında cereyan eden tabiat kanunları gibi birşey. Hayır, ekonomi o değildir.
Ekonomi, karşı konulamaz, değiştirilemez konunlardan ibaret değildir. Ekonomi, siyasetin bir şubesidir. Siyasi tercihlere göre, o da şekillenir. "Ekonomiyi siyasetten ayıralım" tezini ileri sürenler, "milletin ekonomik tercihini sormayalım" diyenlerdir. Milletin tercihini sormayarcaklar ki, ekonomimizi, küresel ekonominin bir şubesi haline getirebilsinler. Aksi halde millet tercihini, milli ekonomiden yana koyacaktır.
Sorabilirsiniz, "ekonominin boyun eğilmesi gereken mutlak kanunları yok mu?" diye. Evet. ekonominin mutlak kanunları olduğu gibi, nisbi kanunları da vardır. Başka bir deyişle, ekonominin insan iradesinden değil, tabiatın kendisinden kaynaklanan kanunları da mevcuttur. Bu kanunlar, belirli bir sosyal veya fikri ortama bağlı kalmazlar. Örneğin üretimin arazi ve arazi kapsamına bağlı olması gibi. Bu tabii kanunun gereğidir, zamana, mekana, uygulanan ekonomik modele göre değişmez. Ekonominin, bir de insanın iradesine bağlı kanunları vardır. İnsan iradesi ekonomik hayata müdahele edince, bu kanunlar devreye girer. İnsanın iradesine, inancına, kültürüne, ahlakına, tutum ve davranışına göre ekonomi boyut kazanır.
Bazı aklı evveller bu gerçeği değiştirmeye çalışıyor. Kendi tercihlerine göre şekillenen ekonomik kanunları, mutlak kanunlar gibi takdim ederek milleti aldatıyorlar. Dedikleri şu: "Dünyada tek geçerli olan ekonomik model, liberal modeldir". Güya bütün dünya, birçok modeli denemiş en nihayet bu modelde karar kılmış. Hayır, yok yok böyle birşey. Liberalizm, tek ve vazgeçilmez model değildir. Prof. Dr. Arthur Lewis'in de dediği gibi, "Her millet kendi özel durumuna uygun milli bir model ortaya koyabilir". Nitekim Türkiye bunu, Atatürk döneminde dünyaya örnek olabilecek bir şekilde başarmıştır. Atatürk'ün uyguladığı tamamen yerli ve milli olan bir model hakkında H. Laufenburger şöyle der: "Bu model Türkiye'nin ihtiyaçlarından doğmuştur ve bizzat Türkiye'ye özgü bir modeldir". Prof Dr. M. Duverger de, "Türkiye'deki bu modelin az gelişmiş ülkelerin ekonomik kalkınmalarını gerçekleştirmek yolunda kullanacakları en geçerli model olabileceğini" söyler.
Bütün bu gerçekler unutturulmuş, daha doğrusu milletten saklanmıştır. Şimdi bir kısım insan ortaya çıkıyor; "ekonominin gereği" diyerek, milletimizi esarete mahkum etmek istiyor. Fakat buna muvaffak olamayacaklardır. Çünkü BTP Genel Başkanı Prof Dr. Haydar Baş, gerçekleri bütün açıklığıyla meydanlarda haykırıyor. Ekonominin gereğinin zam ve vergi olmadığını, dahası Atatürk'ün milli ekonomi modelini çağımıza uyarlayarak ortaya koyuyor. BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş; sunduğu milli model için şunları söylüyor: "Bu model merhum Atatürk'ün modelidir. Merhum Atatürk 1923 - 1938 yılları arasında bu modeli uygulamıştır. Sonra gelenler bunu defnettiler. Biz ise şimdi onu diriltip, çağa uygun hale getirdik. Bu modelle vergisiz bir Türkiye inşa edeceğiz".
Şimdi söz sırası, "ekonominin gereği zam, vergi ve IMF'ye teslimiyet olamaz" diyenlere gelmiştir. Dileriz bu millet, bu sefer aldanmaz, tercihini doğru kullanılır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018