Milletçe başarıya olan açlığımız herkesin malumudur. Tarihten gelen ezikliğimizden olsa gerek, toplumumuzda kim nasıl yaparsa yapsın başarmışsa onu yere göğe sığdıramayız. Oysa çoğu zaman yenilgi insan hayatında daha öğreticidir; içinde "nefs muhasebesi" barındırır.
Geçen hafta Türkiye ekonomisinin en büyük 500 firması yayınlandı. Toplam cirolarına göre şirketler sıralandı. Ama ekonomi çevreleri iflasını ilan eden binleri, kapanan onbinleri irdelemedi. Yalnızca geçen yıl tam 435 bin 520 işyeri, kapısına kilit vurdu. İşyerini ayakta tutmayı başaran her 4 esnaftan 3'ü de borç denizinde yüzüyor. Bu yıl açılan yeni işyeri sayısı, son 4 yılın en düşük seviyesine inerek 275 bin 622 oldu. Buna karşın, kapanan işyeri sayısı da 10 yıllık AKP iktidarının rekorunu kırdı. İşyerini kapanmaktan kurtaran esnafların sorunu ise prim borçları… Türkiye genelinde bugün itibarıyla toplam esnaf ve sanatkâr sayısı 1 milyon 866 bin 239'a ulaşıyor. Ancak bunların 1 milyon 390 bin 816'sının bugün itibarıyla prim borcu bulunuyor..(21 şubat 2012 tarihli Cumhuriyet )
İstatistiklerde birer rakamdan ibaret olan bu işletmelerin nesnel değerlendirilmesi, mevcut ortamı kavramada emin olun en büyükler listesinden daha önemlidir. Böylelikle; ülke ekonomisinin içinde bulunduğu durum gerçek bir nefs muhasebesiyle daha net anlaşılabilir. Oysa uzunca bir süredir perde gerisini aralamak nedense kriz tellallığı yapmak olarak tanımlanıyor.
Türkiye'de büyümenin ithalata dayalı olduğu, ithalatı dengeleyecek ihracatın bir türlü gerçekleşemediği olgusunun sebeplerinden biri de maliyet enflasyonudur. Firmaların üretim esnasındaki giderleri olan, elektrik, doğalgaz, su, sigorta primi, vergiler gibi kalemler rakip ülkelerinki ile karşılaştırıldığında arada uçurum bulunmaktadır. Hükümet, adeta üreticiyi özellikle yüksek vergilerle cezalandırmakta onu ithalata sevk etmektedir. Bu sebeple geçmişte ihracat yapan birçok firma hâlihazırda uluslararası şirketlerin distribütörü olmuştur.
Daha küçük işletmeler ise (KOBİ) ağır vergiler ve maliyet enflasyonu karşısında ya ticari hayatını noktalamakta ya da bankalardan borçlanarak zaman kazanmaktadır. TESK'e göre Türkiye'deki vergi gelirlerinin büyük bölümünü karşılayan esnaf ve sanatkarlar, 27 ayrı vergi ve harç ödemesi yapmaktadır. Bugünkü verilerle bankaların KOBİ'lere kullandırdığı kredilerin toplam hacmi 170 milyar liraya, bu işletmelerin takibe düşen kredi borçları ise 5.6 milyar liraya ulaştı. Zaten vatandaşın bankalara borcu yüzünden alım gücü çok düşük olduğu için yeterince müşteri bulunamamaktadır.
Bütçeyi oluşturan gelirlerin %80'ini vergiler sağlamaktadır. Bu vergilerin de büyük bir bölümü, esnaf, işçi, memur kesiminden alınmaktadır. Eğer bu kesimler gereği gibi güçlendirilmezse maliye en önemli kaynaktan mahrum kalacaktır. Yani hükümet bindiği dalı kesmektedir.
Sanıyorum amaçlanan; bütün liberal ekonomilerde olduğu gibi küçük balıkların intihar ederek yurtdışı bağlantılı büyük balıklara alan açmasıdır.
Çünkü kirli suda balık yaşayamaz.
Geçen hafta Türkiye ekonomisinin en büyük 500 firması yayınlandı. Toplam cirolarına göre şirketler sıralandı. Ama ekonomi çevreleri iflasını ilan eden binleri, kapanan onbinleri irdelemedi. Yalnızca geçen yıl tam 435 bin 520 işyeri, kapısına kilit vurdu. İşyerini ayakta tutmayı başaran her 4 esnaftan 3'ü de borç denizinde yüzüyor. Bu yıl açılan yeni işyeri sayısı, son 4 yılın en düşük seviyesine inerek 275 bin 622 oldu. Buna karşın, kapanan işyeri sayısı da 10 yıllık AKP iktidarının rekorunu kırdı. İşyerini kapanmaktan kurtaran esnafların sorunu ise prim borçları… Türkiye genelinde bugün itibarıyla toplam esnaf ve sanatkâr sayısı 1 milyon 866 bin 239'a ulaşıyor. Ancak bunların 1 milyon 390 bin 816'sının bugün itibarıyla prim borcu bulunuyor..(21 şubat 2012 tarihli Cumhuriyet )
İstatistiklerde birer rakamdan ibaret olan bu işletmelerin nesnel değerlendirilmesi, mevcut ortamı kavramada emin olun en büyükler listesinden daha önemlidir. Böylelikle; ülke ekonomisinin içinde bulunduğu durum gerçek bir nefs muhasebesiyle daha net anlaşılabilir. Oysa uzunca bir süredir perde gerisini aralamak nedense kriz tellallığı yapmak olarak tanımlanıyor.
Türkiye'de büyümenin ithalata dayalı olduğu, ithalatı dengeleyecek ihracatın bir türlü gerçekleşemediği olgusunun sebeplerinden biri de maliyet enflasyonudur. Firmaların üretim esnasındaki giderleri olan, elektrik, doğalgaz, su, sigorta primi, vergiler gibi kalemler rakip ülkelerinki ile karşılaştırıldığında arada uçurum bulunmaktadır. Hükümet, adeta üreticiyi özellikle yüksek vergilerle cezalandırmakta onu ithalata sevk etmektedir. Bu sebeple geçmişte ihracat yapan birçok firma hâlihazırda uluslararası şirketlerin distribütörü olmuştur.
Daha küçük işletmeler ise (KOBİ) ağır vergiler ve maliyet enflasyonu karşısında ya ticari hayatını noktalamakta ya da bankalardan borçlanarak zaman kazanmaktadır. TESK'e göre Türkiye'deki vergi gelirlerinin büyük bölümünü karşılayan esnaf ve sanatkarlar, 27 ayrı vergi ve harç ödemesi yapmaktadır. Bugünkü verilerle bankaların KOBİ'lere kullandırdığı kredilerin toplam hacmi 170 milyar liraya, bu işletmelerin takibe düşen kredi borçları ise 5.6 milyar liraya ulaştı. Zaten vatandaşın bankalara borcu yüzünden alım gücü çok düşük olduğu için yeterince müşteri bulunamamaktadır.
Bütçeyi oluşturan gelirlerin %80'ini vergiler sağlamaktadır. Bu vergilerin de büyük bir bölümü, esnaf, işçi, memur kesiminden alınmaktadır. Eğer bu kesimler gereği gibi güçlendirilmezse maliye en önemli kaynaktan mahrum kalacaktır. Yani hükümet bindiği dalı kesmektedir.
Sanıyorum amaçlanan; bütün liberal ekonomilerde olduğu gibi küçük balıkların intihar ederek yurtdışı bağlantılı büyük balıklara alan açmasıdır.
Çünkü kirli suda balık yaşayamaz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mehmet Maruf / diğer yazıları
- Akrep kıskacı / 05.12.2019
- NATO "güvenilir" midir? / 15.10.2015
- Düşmanı tanımak / 19.01.2014
- Ajax Operasyonu-II / 14.01.2014
- Ajax Operasyonu-I / 13.01.2014
- Ali Napolyon, Hacı Wilhelm ve diğerleri / 30.11.2013
- Batı bizden korkar mı? / 23.11.2013
- Biz ancak bize benzeriz / 17.11.2013
- Biz kimiz? / 14.11.2013
- Bin yıllık korku / 10.09.2013
- NATO "güvenilir" midir? / 15.10.2015
- Düşmanı tanımak / 19.01.2014
- Ajax Operasyonu-II / 14.01.2014
- Ajax Operasyonu-I / 13.01.2014
- Ali Napolyon, Hacı Wilhelm ve diğerleri / 30.11.2013
- Batı bizden korkar mı? / 23.11.2013
- Biz ancak bize benzeriz / 17.11.2013
- Biz kimiz? / 14.11.2013
- Bin yıllık korku / 10.09.2013