Abdülaziz Dehlevi hazretleri, Tuhfe-i isna aşeriyye kitabında diyor ki:
(Eshab-ı kiram arasında münafıklar vardı. Bunlar önceleri belli değildi. Fakat, Peygamber efendimizin son senelerinde, müminler münafıklardan ayrıldı. Resulullah vefat ettikten az sonra, bu münafıklardan kimse hayatta kalmadı. Âl-i İmran suresinin, (Ey münafıklar! Allah, sizi kendi halinize bırakmaz. Halis müminleri münafıklardan ayırır) mealindeki 179. âyeti ve Buhari'deki (Medine şehri, münafıkları müminlerden ayırır. Demirci ocağı, demiri pasından ayırdığı gibi ayırır) mealindeki hadis-i şerif, münafıklarla kâfirlerin ayrıldığını göstermektedir.
Yine (Tuhfe) kitabında diyor ki:
(Hurufiler, Ehl-i sünnet, Ehl-i beyte düşmandır, diyorlar. Bu sözlerine herkesi inandırmak için, acıklı hikayeler de söylüyorlar. Çirkin hikayelerin hepsi yalan ve iftiradır. Ehl-i sünnet âlimleri sözbirliği ile bildiriyorlar ki, Ehl-i beytin hepsini sevmek, kadın erkek her müslümana farz ve lazımdır. Onları sevmek imanın şartıdır. Ehl-i sünnet âlimleri, Ehl-i beytin üstünlüklerini bildiren çok sayıda kitap yazmışlardır. Ehl-i sünnetin hepsi, her namazlarında, Ehl-i beyte hayır dua etmektedir.
(Benden sonra, size iki rehber bırakıyorum: Allah'ın kitabını ve Ehl-i beytimi bırakıyorum)
hadis-i şerifi gösteriyor ki, Kur'an-ı kerimin bir kısmına inanıp, başka yerlerine inanmamak fayda vermediği gibi, Ehl-i beytin bir kısmına inanıp sevmek, ötekilere lanet edip kötülemek de, ahirette fayda vermez. Kur'an-ı kerimin hepsine iman etmek lazım olduğu gibi, Ehl-i beytin de hepsini sevmek lazımdır. Ehl-i beytin hepsini sevmek de, (Ehl-i sünnet)ten başka hiç kimseye nasip olmamıştır. Çünkü Hariciler, Hz. Ali'ye ve Onun temiz evlatlarına düşman olmak alçaklığına sürüklendiler. Sebeiyye fırkası, müslümanların mübarek anneleri olan Hz. Âişe-i Sıddıka'ya ve Hz. Hafsa'ya ve Resulullahın halasının oğlu Zübeyr bin Avvam'a düşman olmak felaketine yuvarlandılar. Kiramiyye fırkası, Hz.Hasan'ın ve Hz. Hüseyin'in imamlığına inanmadılar. Muhtariyye fırkası da, imam-ı Zeynelabidin'e inanmadılar. İmamiyye fırkası, Zeyd-i şehide inanmadı. İsmailiyye de, imam-ı Musa Kazım'a inanmadı. Bunlar gibi, daha nice fırkalar, Ehl-i beyti sevmekten ve yukarıdaki hadis-i şerife uymaktan mahrum kaldılar. Hiç birini ayırmadan hepsini sevmek Ehl-i sünnete nasip oldu. (H.S.Vesikaları)Bu hâl ile ahirete gitseydin, dinin boşa giderdi
Seyyid Eyyub bin Sıddık, Menakıb-ı Çihar yâr-i güzin kitabında diyor ki:
Küfede Abdülmecid adında bir sapık vardı. İmam-ı Cafer Sadık hazretlerine sordu:
- Eshab arasında, en üstün kimdir?
- Ebu Bekir'dir.
- Ya Cafer, delilin nedir?
-Allahü teâlâ, onun için, (Resulden sonra, ikinci) buyurdu. Bundan üstün şeref olmaz.
- Ali, Resulün yatağında, kâfirlerden korkmadan, yatmadı mı?
- Ebu Bekir bir şeyden korkmadan, Resulullahtan önce mağaraya girdi.
- Ya Cafer, kâfirlerden korkmasaydı, girmezdi. Allah, Resulüne haber verip, Ebu Bekir'e korkma dedi.
- O, Resulullaha bir zarar gelirse diye korktu. Ayağını bir deliğe koydu. Yılan onu kaç kere ısırdı. Acısına katlanıp, Resulü rahatsız etmemek için, ayağını çekmedi. Resulü uyandırmamak için, hiç ses de çıkarmadı. Kendinden korksaydı, zehirlenerek, canını Resule feda etmezdi.
- Maide suresinin (Rükuda iken sadaka verirler) mealindeki 58. âyeti ile övülen Ali'dir.
- Aynı surenin (Allah, mürtedlerle cihad eden bir kavim getirir. Allah bunları sever) mealindeki 54. âyeti, Ebu Bekri Sıddık içindir ve daha çok yükseltmektedir.
- (Mallarını, gece-gündüz, gizli-açık verenler) mealindeki âyet ile övülen Ali değil mi?
(Eshab-ı kiram arasında münafıklar vardı. Bunlar önceleri belli değildi. Fakat, Peygamber efendimizin son senelerinde, müminler münafıklardan ayrıldı. Resulullah vefat ettikten az sonra, bu münafıklardan kimse hayatta kalmadı. Âl-i İmran suresinin, (Ey münafıklar! Allah, sizi kendi halinize bırakmaz. Halis müminleri münafıklardan ayırır) mealindeki 179. âyeti ve Buhari'deki (Medine şehri, münafıkları müminlerden ayırır. Demirci ocağı, demiri pasından ayırdığı gibi ayırır) mealindeki hadis-i şerif, münafıklarla kâfirlerin ayrıldığını göstermektedir.
Yine (Tuhfe) kitabında diyor ki:
(Hurufiler, Ehl-i sünnet, Ehl-i beyte düşmandır, diyorlar. Bu sözlerine herkesi inandırmak için, acıklı hikayeler de söylüyorlar. Çirkin hikayelerin hepsi yalan ve iftiradır. Ehl-i sünnet âlimleri sözbirliği ile bildiriyorlar ki, Ehl-i beytin hepsini sevmek, kadın erkek her müslümana farz ve lazımdır. Onları sevmek imanın şartıdır. Ehl-i sünnet âlimleri, Ehl-i beytin üstünlüklerini bildiren çok sayıda kitap yazmışlardır. Ehl-i sünnetin hepsi, her namazlarında, Ehl-i beyte hayır dua etmektedir.
(Benden sonra, size iki rehber bırakıyorum: Allah'ın kitabını ve Ehl-i beytimi bırakıyorum)
hadis-i şerifi gösteriyor ki, Kur'an-ı kerimin bir kısmına inanıp, başka yerlerine inanmamak fayda vermediği gibi, Ehl-i beytin bir kısmına inanıp sevmek, ötekilere lanet edip kötülemek de, ahirette fayda vermez. Kur'an-ı kerimin hepsine iman etmek lazım olduğu gibi, Ehl-i beytin de hepsini sevmek lazımdır. Ehl-i beytin hepsini sevmek de, (Ehl-i sünnet)ten başka hiç kimseye nasip olmamıştır. Çünkü Hariciler, Hz. Ali'ye ve Onun temiz evlatlarına düşman olmak alçaklığına sürüklendiler. Sebeiyye fırkası, müslümanların mübarek anneleri olan Hz. Âişe-i Sıddıka'ya ve Hz. Hafsa'ya ve Resulullahın halasının oğlu Zübeyr bin Avvam'a düşman olmak felaketine yuvarlandılar. Kiramiyye fırkası, Hz.Hasan'ın ve Hz. Hüseyin'in imamlığına inanmadılar. Muhtariyye fırkası da, imam-ı Zeynelabidin'e inanmadılar. İmamiyye fırkası, Zeyd-i şehide inanmadı. İsmailiyye de, imam-ı Musa Kazım'a inanmadı. Bunlar gibi, daha nice fırkalar, Ehl-i beyti sevmekten ve yukarıdaki hadis-i şerife uymaktan mahrum kaldılar. Hiç birini ayırmadan hepsini sevmek Ehl-i sünnete nasip oldu. (H.S.Vesikaları)Bu hâl ile ahirete gitseydin, dinin boşa giderdi
Seyyid Eyyub bin Sıddık, Menakıb-ı Çihar yâr-i güzin kitabında diyor ki:
Küfede Abdülmecid adında bir sapık vardı. İmam-ı Cafer Sadık hazretlerine sordu:
- Eshab arasında, en üstün kimdir?
- Ebu Bekir'dir.
- Ya Cafer, delilin nedir?
-Allahü teâlâ, onun için, (Resulden sonra, ikinci) buyurdu. Bundan üstün şeref olmaz.
- Ali, Resulün yatağında, kâfirlerden korkmadan, yatmadı mı?
- Ebu Bekir bir şeyden korkmadan, Resulullahtan önce mağaraya girdi.
- Ya Cafer, kâfirlerden korkmasaydı, girmezdi. Allah, Resulüne haber verip, Ebu Bekir'e korkma dedi.
- O, Resulullaha bir zarar gelirse diye korktu. Ayağını bir deliğe koydu. Yılan onu kaç kere ısırdı. Acısına katlanıp, Resulü rahatsız etmemek için, ayağını çekmedi. Resulü uyandırmamak için, hiç ses de çıkarmadı. Kendinden korksaydı, zehirlenerek, canını Resule feda etmezdi.
- Maide suresinin (Rükuda iken sadaka verirler) mealindeki 58. âyeti ile övülen Ali'dir.
- Aynı surenin (Allah, mürtedlerle cihad eden bir kavim getirir. Allah bunları sever) mealindeki 54. âyeti, Ebu Bekri Sıddık içindir ve daha çok yükseltmektedir.
- (Mallarını, gece-gündüz, gizli-açık verenler) mealindeki âyet ile övülen Ali değil mi?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.