"Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyiniz. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, hiç şüphesiz o da onlardandır. Allah zâlimleri doğru yola iletmez. Nitekim kalplerinde hastalık olanların "Ne yapalım, başımıza bir felaket gelmesinden korkuyoruz" diyerek o Yahudi ve Hıristiyanların arasında koşuşturup durduklarını görürsün... Onların bütün yaptıkları boşa çıktı. Zarara uğrayan kimseler oldular". "Onlar ki ellerindeki Tevrat ve İncil'de (ismini) yazılı buldukları o ümmi peygambere, o Resule tâbi olurlar. O (peygamber) kendilerine iyiliği emreder, fenalıkları yasaklar, onlara temiz şeyleri helal, murdar olanları haram kılar. Sırtlarından ağır yüklerini ve üzerlerindeki bağları, zincirleri indirir, atar. İşte ona iman edenler, ona tâzimde bulunanlar, kendisine yardım edenler ve O'nunla indirilen nura tâbi olanlar yok mu? Kurtuluşa erenler bunlardır".
Ehl-i Kitapla ilgili pek çok hadis-i şerif de mevcuttur
"Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin olsun ki eğer Musa peygamber sizin aranızda olsaydı da, O'na tâbi olup beni terk etseydiniz sizler bu halde kesinlikle sapıklardan olurdunuz. Halbuki Musa hayatta olup yaşasaydı O'nun bile bana tâbi olmaktan başka yapacağı bir şey yoktu".
Günümüzde diyalogcuların tabiriyle 'üç büyük semavi din'in mensuplarının yani Hz. Musa ve Hz. İsa'ya tâbi olan ve İslam'a girmeyen Yahudi ve Hıristiyanların da kurtuluşa ermiş oldukları ısrarla vurgulanırken, bizzat Peygamberimiz kendi ifadesiyle bu gibi düşünceleri yalanlıyor ve değil ümmetleri, onların peygamberlerinin bile hayatta olsalar yapacakları tek işin kendisine tâbi olmak, İslam'a girmek olduğunu beyan ediyor.
Aynı hakikati Cenab- Hak Al-i İmran Suresi'nin 81. ve 82. ayetlerinde şöyle ifade etmektedir: "Hani Allah peygamberlerden "Size kitap ve hikmet verdikten sonra nezdimizdekileri tasdik eden bir peygamber geldiğinde ona mutlaka inanıp yardım edeceksiniz" diye söz almış ve "Kabul ettiniz mi?" dediğinde "Kabul ettik" cevabını vermişler, bunun üzerine Allah "O halde şahit olun, ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim" buyurmuştur.
Artık bu misaktan sonra her kim dönerse işte onlar yoldan çıkmışların ta kendisidir".
Tefsirlerde, bu ayette peygamberler tarafından Hz. Muhammed'e inanıp yardım edeceklerine dair Allah'a verilen sözün ümmetleri adına olduğu belirtilmektedir. Peygamberler Hz. Muhammed'e inanmaya ve yardımcı olmaya ümmetleri adına Allah'a (cc) vâdetmişlerdir. "Nitekim Meryem oğlu İsa 'ben, benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek ismi Ahmed olan bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim' demişti" ayet-i kerimesi de Al-i İmran 81. ayet neticesinde nazil olmuştur. Zira burada bütün peygamberlerden ümmetleri adına Hz. Muhammed'e inanacaklarına dair söz alınmıştı. İşte Resulullah "Eğer Musa hayatta olup yaşasaydı onun da bana tâbi olmaktan başka yapacağı bir şey yoktu" buyurmak suretiyle bu Kur'anî hakikatleri özetliyor. "Ümmetimden veya Yahudilerden veya Hıristiyanlardan her kim benim peygamber olduğumu işitip de bana iman etmezse o kişi cennete giremeyecektir".
Ehl-i Kitap'la ilişkiler
Resulullah (sav) Efendimiz hadislerinde adeta bugünkü diyalog çalışmalarına bir cevap olarak Ehl-i Kitap ile fikir alış verişinde, görüş değerlendirmesinde bulunmamalarını ümmetine emrediyor ve bu yapıldığı takdirde doğacak tehlikeyi beyan buyuruyor.
Hz. Muhammed'in geldiğini bilip anladıktan sonra kendi dininde kalmayı tercih edip, O'na iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyanların veya başka gruptan kimselerin cennetlik olmalarının mümkün olmadığı beyan ediliyor.
Ehl-i Kitaba bir şey sormayınız. Çünkü onlar sapıtmış oldukları için sizi hidayete eriştiremezler. Eğer siz böyle yaparsanız ya bâtıl bir sözü doğrular ya da doğru bir sözü yalanlamış olursunuz. Allah'a yemin olsun ki eğer Musa bile hayatta olsaydı, bana uymaktan başka yapacağı bir şey yoktu". Burada Resulullah (sav) Efendimiz adeta bugünkü diyalog çalışmalarına bir cevap olarak Ehl-i Kitap ile fikir alış verişinde, görüş değerlendirmesinde bulunmamalarını ümmetine emrediyor ve bu yapıldığı takdirde doğacak tehlikeyi beyan buyuruyor.
"Muhammed'in nefsi elinde olan Allah'a yemin olsun ki, bu ümmetten hiç kimsenin Yahudi veya Hıristiyan olduğunu duymak istemiyorum. Eğer böyle bir kişi bana inanmadan önce ölürse o cehennemliktir"
Ehl-i Kitapla ilgili pek çok hadis-i şerif de mevcuttur
"Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin olsun ki eğer Musa peygamber sizin aranızda olsaydı da, O'na tâbi olup beni terk etseydiniz sizler bu halde kesinlikle sapıklardan olurdunuz. Halbuki Musa hayatta olup yaşasaydı O'nun bile bana tâbi olmaktan başka yapacağı bir şey yoktu".
Günümüzde diyalogcuların tabiriyle 'üç büyük semavi din'in mensuplarının yani Hz. Musa ve Hz. İsa'ya tâbi olan ve İslam'a girmeyen Yahudi ve Hıristiyanların da kurtuluşa ermiş oldukları ısrarla vurgulanırken, bizzat Peygamberimiz kendi ifadesiyle bu gibi düşünceleri yalanlıyor ve değil ümmetleri, onların peygamberlerinin bile hayatta olsalar yapacakları tek işin kendisine tâbi olmak, İslam'a girmek olduğunu beyan ediyor.
Aynı hakikati Cenab- Hak Al-i İmran Suresi'nin 81. ve 82. ayetlerinde şöyle ifade etmektedir: "Hani Allah peygamberlerden "Size kitap ve hikmet verdikten sonra nezdimizdekileri tasdik eden bir peygamber geldiğinde ona mutlaka inanıp yardım edeceksiniz" diye söz almış ve "Kabul ettiniz mi?" dediğinde "Kabul ettik" cevabını vermişler, bunun üzerine Allah "O halde şahit olun, ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim" buyurmuştur.
Artık bu misaktan sonra her kim dönerse işte onlar yoldan çıkmışların ta kendisidir".
Tefsirlerde, bu ayette peygamberler tarafından Hz. Muhammed'e inanıp yardım edeceklerine dair Allah'a verilen sözün ümmetleri adına olduğu belirtilmektedir. Peygamberler Hz. Muhammed'e inanmaya ve yardımcı olmaya ümmetleri adına Allah'a (cc) vâdetmişlerdir. "Nitekim Meryem oğlu İsa 'ben, benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek ismi Ahmed olan bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim' demişti" ayet-i kerimesi de Al-i İmran 81. ayet neticesinde nazil olmuştur. Zira burada bütün peygamberlerden ümmetleri adına Hz. Muhammed'e inanacaklarına dair söz alınmıştı. İşte Resulullah "Eğer Musa hayatta olup yaşasaydı onun da bana tâbi olmaktan başka yapacağı bir şey yoktu" buyurmak suretiyle bu Kur'anî hakikatleri özetliyor. "Ümmetimden veya Yahudilerden veya Hıristiyanlardan her kim benim peygamber olduğumu işitip de bana iman etmezse o kişi cennete giremeyecektir".
Ehl-i Kitap'la ilişkiler
Resulullah (sav) Efendimiz hadislerinde adeta bugünkü diyalog çalışmalarına bir cevap olarak Ehl-i Kitap ile fikir alış verişinde, görüş değerlendirmesinde bulunmamalarını ümmetine emrediyor ve bu yapıldığı takdirde doğacak tehlikeyi beyan buyuruyor.
Hz. Muhammed'in geldiğini bilip anladıktan sonra kendi dininde kalmayı tercih edip, O'na iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyanların veya başka gruptan kimselerin cennetlik olmalarının mümkün olmadığı beyan ediliyor.
Ehl-i Kitaba bir şey sormayınız. Çünkü onlar sapıtmış oldukları için sizi hidayete eriştiremezler. Eğer siz böyle yaparsanız ya bâtıl bir sözü doğrular ya da doğru bir sözü yalanlamış olursunuz. Allah'a yemin olsun ki eğer Musa bile hayatta olsaydı, bana uymaktan başka yapacağı bir şey yoktu". Burada Resulullah (sav) Efendimiz adeta bugünkü diyalog çalışmalarına bir cevap olarak Ehl-i Kitap ile fikir alış verişinde, görüş değerlendirmesinde bulunmamalarını ümmetine emrediyor ve bu yapıldığı takdirde doğacak tehlikeyi beyan buyuruyor.
"Muhammed'in nefsi elinde olan Allah'a yemin olsun ki, bu ümmetten hiç kimsenin Yahudi veya Hıristiyan olduğunu duymak istemiyorum. Eğer böyle bir kişi bana inanmadan önce ölürse o cehennemliktir"
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.