Ehl-i Beyt’in
Kurtarıcı Nefesine
İhtiyacımız Var - 6
Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır. Bugün yapılması gerekenler birlik ve beraberliğin temini için çalışmaktır. Ünlü Şıkşıkıyye hutbesinde mağdur edilen İmam Ali, “İslam’a ve Müslümanlara yardım etmeyeceğimden, İslam’da bir gedik açılacağından ürktüm” buyurmaktadır. Defalarca kendisine başvuran Hz. Ömer, “Ali olmasaydı Ömer helak olurdu” demiştir.
İmam Hasan, İslam’ı ve Müslümanların birliği zarar görmesin diye uzlaşı yolunu seçmiştir.
İmam Hüseyin, yaşanan onca olumsuzluk karşısında İslam’ın yok olma tehlikesine karşılık bütün Ehl-i Beyt hanedanıyla birlikte kıyam etmiştir.
İmam Zeynel Abidin yapayalnız olmasına rağmen Müslümanların birliği için İslam’ın tebliği için sürekli dua makamındadır. “Sınırdakilere Dua” adıyla tanınan duasında birlik duruşu net olarak görülmektedir. “Allah’ım, Muhammed’e ve Al-i Muhammed’e salâvat gönder. Sen onların (sınırları koruyan Müslüman askerlerin) sayılarını çoğalt, silahlarını keskinleştir, bulundukları yerleri koru, toplulukları düzene koy, işlerini düzüp koşarak ihtiyaçlarını gider; onlara yardım ederek güçlendir, onlara sabır ihsan ederek yardım et, hilelerden koru onları.”
Duanın devamı da manidardır. “Allah’ım, böylece Müslümanların bulundukları yerleri güçlü bir hale getir, ülkelerini koru; mallarını çoğalt, onları savaştan kurtarıp kulluğuna yönelt; düşmanlarla uğraşmaktan kurtar da seninle münacata koyulsunlar; ta ki; yeryüzünde senden başkasına kulluk edilmesin, senden başkasına secde edilerek yere baş konulmasın.”
İmamların hayatına baktığımızda uğradıkları zulüm ve haksızlıklara karşı İslam zarar görmesin Müslümanların birliği bozulmasın diye gayret göstermişlerdir.
Durum böyle olmasına rağmen Ehl-i Beyt aşıkları ötekileştirilmeye ayrılıkçı unsur olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Oysa Ehl-i Beyt öğretisinde Türklerin fikir dünyasına da katkıda bulunan Hacı Bektaş-ı Veli’nin ifadesiyle, “Eline, beline, diline hâkim ol” sözü önemli bir mihenk taşıdır. Yine bu konuda İmam Sadık “Müslüman, kendisi için sevdiği, dilediği şeyi, Müslüman kardeşi için de sever ve diler; kendisi için istemediği şeyi onun için de istemez” buyurmaktadır.
Maalesef İslamiyet’i Ehl-i Beyt elinden ahzeden Türk milletine bile Ehl-i Beyt unutturulmuştur. Üstelik Ehl-i Beyt sevdalıları Şia, Alevi, Caferi, Bektaşi, Nusayri adlarıyla sanki İslam’dan uzak intibası verilmiştir. Yaşadığımız ülkemiz içindeki dışındaki çatışmalarda bütün bunların bir proje kapsamında yapıldığı görülmektedir. Sünni - Şii çatışması tatbikatları yurt içinde ve yurt dışında birçok kereler yapılmıştır. Bununla yetinilmemiş İslam ülkeleri, Şii - Sünni diye kamplara ayrılmış ve bu devletleri birbiriyle çatıştırmanın fitili yakılmıştır. “Her şey bitti, artık korkunç bir sona doğru gidiyoruz” denen batma noktası, tam da bir kırılma noktasına olmuştur. Sayın Prof. Dr. Haydar Baş Bey’in kaleme aldığı Ehl-i Beyt külliyatı her iki camia tarafından kaynak eser olarak kabul edilmiştir. Yine Sayın Haydar Baş Bey’in liderliğinde yapılan “Uluslararası Ehl-i Beyt Sempozyumu” ile kamuoyuna Şianın, Caferilerin, Bektaşilerin, Nusayrilerin kim oldukları, yaşadıkları mağduriyet ve biz Sünniler hakkında ne düşündükleri bizzat kendileri tarafından izah edilmiştir. Sayın Prof. Dr. Haydar Baş tarafından yapılan konuşmada Şii ve Sünnilerin aynı kaynaktan beslendikleri hepsinin buluşma noktasının Ehl-i Beyt olduğu ortaya konmuştur. Bu buluşma salon içerindeki binlerin coşkusu ve gözyaşları ile tescillenmiş; gerek yurt içi ve gerekse yurt dışında çok ciddi yankı bulmuştur. Ardından yapılan ikinci ve üçüncü Ehl-i Beyt Sempozyumları ile Sünni olsun Şia olsun bütün Müslümanların Ehl-i Beyt paydasında bütünleşmesinin gerekliliği daha geniş kitleler tarafından benimsenmiştir.
23 Haziran’da Hacı Bektaş’ta yapılacak Ehl-i Beyt Sempozyumu ile asırlardan beri süregelen ayrılıklar ve üzerimizde oynanan oyunlar bir kez daha bozulacaktır.
Kurtarıcı Nefesine
İhtiyacımız Var - 6
Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır. Bugün yapılması gerekenler birlik ve beraberliğin temini için çalışmaktır. Ünlü Şıkşıkıyye hutbesinde mağdur edilen İmam Ali, “İslam’a ve Müslümanlara yardım etmeyeceğimden, İslam’da bir gedik açılacağından ürktüm” buyurmaktadır. Defalarca kendisine başvuran Hz. Ömer, “Ali olmasaydı Ömer helak olurdu” demiştir.
İmam Hasan, İslam’ı ve Müslümanların birliği zarar görmesin diye uzlaşı yolunu seçmiştir.
İmam Hüseyin, yaşanan onca olumsuzluk karşısında İslam’ın yok olma tehlikesine karşılık bütün Ehl-i Beyt hanedanıyla birlikte kıyam etmiştir.
İmam Zeynel Abidin yapayalnız olmasına rağmen Müslümanların birliği için İslam’ın tebliği için sürekli dua makamındadır. “Sınırdakilere Dua” adıyla tanınan duasında birlik duruşu net olarak görülmektedir. “Allah’ım, Muhammed’e ve Al-i Muhammed’e salâvat gönder. Sen onların (sınırları koruyan Müslüman askerlerin) sayılarını çoğalt, silahlarını keskinleştir, bulundukları yerleri koru, toplulukları düzene koy, işlerini düzüp koşarak ihtiyaçlarını gider; onlara yardım ederek güçlendir, onlara sabır ihsan ederek yardım et, hilelerden koru onları.”
Duanın devamı da manidardır. “Allah’ım, böylece Müslümanların bulundukları yerleri güçlü bir hale getir, ülkelerini koru; mallarını çoğalt, onları savaştan kurtarıp kulluğuna yönelt; düşmanlarla uğraşmaktan kurtar da seninle münacata koyulsunlar; ta ki; yeryüzünde senden başkasına kulluk edilmesin, senden başkasına secde edilerek yere baş konulmasın.”
İmamların hayatına baktığımızda uğradıkları zulüm ve haksızlıklara karşı İslam zarar görmesin Müslümanların birliği bozulmasın diye gayret göstermişlerdir.
Durum böyle olmasına rağmen Ehl-i Beyt aşıkları ötekileştirilmeye ayrılıkçı unsur olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Oysa Ehl-i Beyt öğretisinde Türklerin fikir dünyasına da katkıda bulunan Hacı Bektaş-ı Veli’nin ifadesiyle, “Eline, beline, diline hâkim ol” sözü önemli bir mihenk taşıdır. Yine bu konuda İmam Sadık “Müslüman, kendisi için sevdiği, dilediği şeyi, Müslüman kardeşi için de sever ve diler; kendisi için istemediği şeyi onun için de istemez” buyurmaktadır.
Maalesef İslamiyet’i Ehl-i Beyt elinden ahzeden Türk milletine bile Ehl-i Beyt unutturulmuştur. Üstelik Ehl-i Beyt sevdalıları Şia, Alevi, Caferi, Bektaşi, Nusayri adlarıyla sanki İslam’dan uzak intibası verilmiştir. Yaşadığımız ülkemiz içindeki dışındaki çatışmalarda bütün bunların bir proje kapsamında yapıldığı görülmektedir. Sünni - Şii çatışması tatbikatları yurt içinde ve yurt dışında birçok kereler yapılmıştır. Bununla yetinilmemiş İslam ülkeleri, Şii - Sünni diye kamplara ayrılmış ve bu devletleri birbiriyle çatıştırmanın fitili yakılmıştır. “Her şey bitti, artık korkunç bir sona doğru gidiyoruz” denen batma noktası, tam da bir kırılma noktasına olmuştur. Sayın Prof. Dr. Haydar Baş Bey’in kaleme aldığı Ehl-i Beyt külliyatı her iki camia tarafından kaynak eser olarak kabul edilmiştir. Yine Sayın Haydar Baş Bey’in liderliğinde yapılan “Uluslararası Ehl-i Beyt Sempozyumu” ile kamuoyuna Şianın, Caferilerin, Bektaşilerin, Nusayrilerin kim oldukları, yaşadıkları mağduriyet ve biz Sünniler hakkında ne düşündükleri bizzat kendileri tarafından izah edilmiştir. Sayın Prof. Dr. Haydar Baş tarafından yapılan konuşmada Şii ve Sünnilerin aynı kaynaktan beslendikleri hepsinin buluşma noktasının Ehl-i Beyt olduğu ortaya konmuştur. Bu buluşma salon içerindeki binlerin coşkusu ve gözyaşları ile tescillenmiş; gerek yurt içi ve gerekse yurt dışında çok ciddi yankı bulmuştur. Ardından yapılan ikinci ve üçüncü Ehl-i Beyt Sempozyumları ile Sünni olsun Şia olsun bütün Müslümanların Ehl-i Beyt paydasında bütünleşmesinin gerekliliği daha geniş kitleler tarafından benimsenmiştir.
23 Haziran’da Hacı Bektaş’ta yapılacak Ehl-i Beyt Sempozyumu ile asırlardan beri süregelen ayrılıklar ve üzerimizde oynanan oyunlar bir kez daha bozulacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025