Komedi rafa kaldırılmış gibi gözüküyor. Öyle ya! "AK" olan saat mi, soruluyor. İşte kardeşim belgesi, faturası, der. Gemiciği mi, villaları mı, sıfırlamaları mı soruluyor. İşte kardeşim, belgesi, bilgisi, nasıl ve nerden aldığım, der. Trilyonları mı soruluyor. İşte alın terim, der, gösterir emek karşılığı olduğunu. Bunların hiçbir yapılmadı. Ne yapıldı? "Paralel bize tuzak kurdu", "Paralel darbe yapmak istedi" vs. söylemlerine sığınıldı. Kardeşim! Sen "AK" olduğunu ispat et, paraleli biz hallederiz!Neden "AK"lanma yoluna gitmediler? Çünkü ortada "AK" yok. Ta en başından beri yargı, meclis komisyonu ve Yüce divan sürecinin aslında "baba ve oğul Erdoğan" süreci ve "Erdoğan'a sadakat" süreci olduğunu iddia ediyordum. Geldiğimiz nokta ve AKP'nin gösterdiği duruş bu iddiamın doğruluğunu ispat ediyor.En baştan şunu söyleyeyim. Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha hiç bir şey değilken (1999'da) demişti ki, "Eğer bir gün duyarsanız ki Recep Tayyip Erdoğan çok zengin olmuş, bilin ki haram yemiştir!"Duymakla kalmadık, görüyoruz artı kendisi de açıklıyor artı dünyanın en zengin liderleri arasında başlara güreşiyor. Ne diyeceğiz şimdi biz?Sürece gelmeden önce Sayın Erdoğan'ın belediye başkanlığı döneminden kalma Rahşan affına uğramış veya dokunulmazlık zırhına sığınmış 80'den fazla dosyası var. Şimdi ise geçmiş ve bugünlerle ilgili çalışma arkadaşlarının itirafları var. Hatırlayın! Bu süreç başladığında Erdoğan Bayraktar; "Ne yaptıysam Başbakan'ın talimatıyla yaptım, asıl o istifa etsin" demişti. Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı döneminde İETT Genel Müdürlüğü yapan Mehmet Öztürk; "Anlatacaklarım, şu anda iktidarda olan insanların ayaklarının kaymasına sebep olur, o da benim yapacağım iş değil. Konuşsam çok insanın siyasi hayatına mal olur" demişti. Yine Erdoğan'ın belediye başkanlığı döneminde, Park ve Bahçeler Müdürü olan Ali Karakoç da, "Bildiklerimi anlatsam yer yerinden oynar. Ama ben bu millete de inancımı tamamen kaybettim. Milletin umurunda değil ki!" itirafını yapmıştı.Belediye bürokratlığı döneminde, yolsuzluklar karşısında pasifize edilen Ali Karakoç, öğrendiklerini Tayyip Erdoğan'la da paylaştığını ama onun tarafından terslendiğini de dile getirmişti.İşte bu siyasi anlayış, Yüce Divan oylaması için meclis karşısına çıktı. Dün, "ne yaptımsa başbakan Erdoğan'ın talimatıyla yaptım. O istifa etsin" diyen Erdoğan Bayraktar, Yüce Divan oylaması öncesi yakın çevresine, "Yüce Divan'a gitmekten korkmuyorum. Gidersem, hakkımdaki iddiaların hepsinin açıklamasını yaparım" diyerek ikinci gardını aldı.Aynı gardı diğer zanlı vekillerde alarak; "Yüce Divan'a gidersek bizimde anlatacaklarımız var" duruşu gösterdiler. Başbakan Davutoğlu, millete; "Kim milli hazinemize, kaynaklarımıza yolsuzluk niyetiyle yaklaşırsa, kim herhangi bir şekilde harama bulaşırsa kardeşimiz de olsa onun kolunu koparmaya kararlıyız." Sözleriyle kişilik gösterisi yaparken, Yezidin safından (M. Metiner) gelen açıklama da ise "Yüce Divan güvenmedikleri" vurgulanıyordu. Bu "AK" lanmamış anlayışın sözcüsü olan medya ise "Yüce divanı" milletin önüne atarak; "Yüce Divan darbe girişimidir", "yüce kaos", "Yüce Divan kumpası", "Yüce Divan siyasi bir kapandır", "Yüce vicdan" gibi manşetler atıyorlardı. Vicdanlarını paraya pazarlamış medya, oylamadan sonra ise "Oyun bozuldu, komisyon darbeyi gördü, kumpasa geçit yok, kirli plan çöktü, tuzak bozuldu" gibi manşetlerle kaç paralık olduklarını ortaya koyuyorlardı. Yüce divan oylaması sonrası fire veren ve kıl payı kurtulan iktidar ise ne diyeceğini şaşırmış vaziyetteydi. Dün, "kardeşim bile harama bulaşmışsa gereğini yaparım" diyen Davutoğlu, oylama sonrası yine millete sığındı; ""Bizim en büyük dayanağımız millettir. Milletimiz arkamızdadır, yanımızdadır ve önümüzdedir." Dedi. İtiraf ise Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'den geldi; "Asgari ücretin yeni bin liraya çıktığı bir ülkede, bir siyasetçi 700 bin TL'lik saat alamaz kardeşim. Bu 700 bin liralık saati kolunda taşıyamaz."Mehmet Metiner ise "Yüce Divana gitsin", diyen AKP'li vekillere adeta "şerefsiz" diyor ve AKP'den istifa eden vekillerin, bunlardan daha şerefli olduklarını açıklıyordu.Tayyib'in fedaisi Şamil Tayyar ise Yüce Divan oylamasında aslında oylananın Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu itiraf edercesine, "gitsin" oyu veren AKP'lileri "hain" ilan etmiş ve "İçimizdeki ihanet şebekesi Erdoğan'a operasyon yapmıştır." Demişti. Merak ettiğim ise millete ve devlete toptan ihanet eden şebekenin ne zaman çökertileceği, sorusunun cevabıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025