Bunu maddeler halinde kısaca şöyle açıklayabiliriz:
1- Gelişmekte olan ülkelerde İngilizce öğretimi anaokullarına kadar indirilerek milli diller ve dolayısıyla milli kültürler devreden çıkarılmaktadır. Böylece İngiliz dil ve kültüründe tek millet ve tek devlet ideali gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Bu durumda varlığını sürdürmek isteyen ülkeler ya gereken önlemleri alacaklar ya da uzun vadede yok olup gideceklerdir.
2- Birkaç ülke dışında dünya ülkelerinin tamamında özel medya kuruluşlarının sahipleri, çokuluslu şirketlerdir. Medya ile milletlere karşı psikolojik savaş yapılarak beyinler dönüştürülmektedir. Sonuçta ülkeler parçalanmakta, hükümetler yıkılarak yeni hükümetler kurulmaktadır. Kurulan hükümetlerin çok uluslu şirketlerin çıkarları ile uyum içinde olmaları dikkat çekmektedir.
3- Küreselcilerin, İslam dünyasında yönetime getirdikleri diktatörler, ülkeyi onlarla ortaklaşa sömürmektedirler. Bu süre içinde diktatörler, edindikleri servetleri kendi ülkelerinde değil Batılı ülkelerin bankalarına yatırmaktadırlar. Fakat diktatörlerin son kullanma tarihi geçip küreselciler tarafından yönetimden uzaklaştırıldıkları zaman onların bankalardaki hesaplarına da el konulmaktadır.
Küresel şirketler, bu sosyal-kültürel ve yönetsel uygulamaların yanında şu sosyo-ekonomik önlemleri de almışlardır:
1- HES’lerin (hidro elektrik santraller) kurulması gerekçesiyle Türkiye dahil bir çok dünya ülkesinin akarsuları ve dereleri bu şirketlerin eline geçmiştir.
2- Pek çok ülkede çıkarılan tohum yasaları sebebiyle çiftçiler, bu şirketlerin ürettikleri tohumları kullanmak zorundadırlar. Eğer çiftçiler, kendi tohumlarını üretip kullanmaya kalkarlarsa, bu yasaların uygulanması durumunda çok ağır cezalara çarptırılabilirler.
3- Rusya ve Venezüella gibi birkaç Güney Amerika ülkesi hariç dünyadaki bütün enerji kaynakları bu şirketlerin denetimine geçmiştir. Irak ve Libya’nın işgali bu amaçla gerçekleştirilmiştir. Nitekim Enerji Bakanı Sayın Taner Yıldız, Erciyes Üniversitesi’nde Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü tarafından düzenlenen “Türk dış politikası ve bölgesel gelişmeler” konulu panelin açılışında yaptığı konuşmada, “Ne Arap Baharı bu tamamen enerji savaşıdır” demiştir.
4- Son 10 yılda dünyadaki kaynak suları da bu şirketler tarafından satın alınmıştır. Bu sebeple bugüne kadar petrolden kazandıkları paralardan daha fazla parayı şişe sularından kazanmışlardır.
5- Türkiye dâhil pek çok ülkenin bütün maden yatakları bu şirketler tarafından satın alınmıştır. Örneğin ekonomist Selim Kotil, Türkiye’deki 4,5 milyon dönüm maden arazisinin Rockschild adlı yabancı şirket ile yerli ortağı tarafından satın alındığını iddia etmiştir (Yeni Mesaj, 2010). Fakat bugüne kadar bunun aksi yönde bir açıklama yapılmamıştır,
6- Ayrıca bu şirketler silah, ilaç ve film üretmektedirler. Silah üretimlerini sürdürebilmeleri için önce depolardaki silahların satılması gerekir. Bunun için de dünyada sık sık savaş çıkarmak zorundadırlar.
7- Bu şirketlerin baskısı sonucu nerede ise bütün dünyada koruyucu hekimlik devre dışı bırakıldığı için “hastalan gel, sana ilaç satalım” politikası, dünyaya hâkim olmuştur. Türkiye’de bugünlerde yaşanan sağlık sistemindeki dönüşümün bundan bağımsız olduğu düşünülebilir mi?
8- Çok uluslu şirketler, film üretip bunu bütün dünyaya satarak para kazandıkları gibi yine bu filmler vasıtasıyla istedikleri düşünceleri, dünya insanlığına empoze etmektedirler.
9- Küresel sistemin getirdiği en önemli olumsuzluklardan birisi de, Batılı ve Batı’nın denetimindeki ülkelerde, çalışanların sosyal haklarının her geçen gün geriye gitmesidir. Çünkü çalışanların ücretleri gittikçe artacağı yerde azalmakta, buna karşılık sağlıktaki katkı payları artmaktadır. Böyle giderse emeklilik de hayal olabilecektir.
10- Küreselleşmenin dünyayı getirdiği en son nokta ise, bütün cadde ve sokaklar ile çalışma ofislerine yerleştirilen kameralarla herkesin gözetlenerek yapılan işlerin ve konuşmaların kontrol altına alınmasıdır. George Orwel’in 1984 Romanında dile getirdiği “insanların kafalarının içinden geçen düşüncelerin okunması” gerçek olmasa da nerede ise düşüncenin dışındaki her şey denetim altına alınmıştır. Yine önümüzdeki bir iki yıl içinde (Türkiye de buna dâhil) pek çok dünya ülkesinde nüfus cüzdanları yenilenecek ve bunlara cip yerleştirilerek cüzdan sahibinin nerede olduğu ile neler yaptığı 24 saat kontrol edilebilecektir.
11- Öte yandan ABD’nin, Nevada Çölü’nden kalkan insansız uçaklar, Pakistan’a giderek buradaki bazı yerleri bombalamış ve binlerce insanın ölümüne sebep olmuştur. Bu durum ABD-Pakistan Savaşı’nın çıkma olasılığını artırmıştır. Çünkü Pakistan’ın, nükleer silahlara sahip tek İslam ülkesi olması hem ABD’yi hem de İsrail’i rahatsız etmektedir. Çünkü Pakistan, İsrail’i tanıyan bir devlet değildir. Pakistan’ın uzun zamandır ABD’nin hedefinde olması bu yüzden olsa gerektir.
Yukarıda maddeler halinde sıralanan küresel sistemin gerçekleştirdiklerini, Prof. Dr. Erol Manisalı, “Yeni küresel düzen; bireyi, kurumu, devleti kendi kurallarına uydurmak için her şeyi yapıyor” diyerek özetlemiştir.
Bütün bunlardan sonra küreselleşme ile ülkeler demokratikleşerek bireysel hak ve özgürlükler gelişiyor mu, yoksa demokratikleşme adı altında dünya totaliter tek devlete doğru sürüklenerek bütün dünya insanlığı tutsak hale mi geliyor? Bunların takdirini okuyuculara bırakıyorum.
Ancak ikinci şık doğru kabul edilirse insanlık bu köle düzeninden çıkışın yolunu kendisi bulmak zorundadır. Bunun için yapılması gereken, insanlığın bilinçlenerek durumun farkına varması ve yukarıda 11 maddede dile getirilmeye çalışılan koşulları tersine çevirmeye çalışmak olmalıdır. Nitekim Batı’da ve ABD’de başlayan halk hareketleri bunun gerçekleşebileceği konusunda bir umut ışığı yaratmıştır.
1- Gelişmekte olan ülkelerde İngilizce öğretimi anaokullarına kadar indirilerek milli diller ve dolayısıyla milli kültürler devreden çıkarılmaktadır. Böylece İngiliz dil ve kültüründe tek millet ve tek devlet ideali gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Bu durumda varlığını sürdürmek isteyen ülkeler ya gereken önlemleri alacaklar ya da uzun vadede yok olup gideceklerdir.
2- Birkaç ülke dışında dünya ülkelerinin tamamında özel medya kuruluşlarının sahipleri, çokuluslu şirketlerdir. Medya ile milletlere karşı psikolojik savaş yapılarak beyinler dönüştürülmektedir. Sonuçta ülkeler parçalanmakta, hükümetler yıkılarak yeni hükümetler kurulmaktadır. Kurulan hükümetlerin çok uluslu şirketlerin çıkarları ile uyum içinde olmaları dikkat çekmektedir.
3- Küreselcilerin, İslam dünyasında yönetime getirdikleri diktatörler, ülkeyi onlarla ortaklaşa sömürmektedirler. Bu süre içinde diktatörler, edindikleri servetleri kendi ülkelerinde değil Batılı ülkelerin bankalarına yatırmaktadırlar. Fakat diktatörlerin son kullanma tarihi geçip küreselciler tarafından yönetimden uzaklaştırıldıkları zaman onların bankalardaki hesaplarına da el konulmaktadır.
Küresel şirketler, bu sosyal-kültürel ve yönetsel uygulamaların yanında şu sosyo-ekonomik önlemleri de almışlardır:
1- HES’lerin (hidro elektrik santraller) kurulması gerekçesiyle Türkiye dahil bir çok dünya ülkesinin akarsuları ve dereleri bu şirketlerin eline geçmiştir.
2- Pek çok ülkede çıkarılan tohum yasaları sebebiyle çiftçiler, bu şirketlerin ürettikleri tohumları kullanmak zorundadırlar. Eğer çiftçiler, kendi tohumlarını üretip kullanmaya kalkarlarsa, bu yasaların uygulanması durumunda çok ağır cezalara çarptırılabilirler.
3- Rusya ve Venezüella gibi birkaç Güney Amerika ülkesi hariç dünyadaki bütün enerji kaynakları bu şirketlerin denetimine geçmiştir. Irak ve Libya’nın işgali bu amaçla gerçekleştirilmiştir. Nitekim Enerji Bakanı Sayın Taner Yıldız, Erciyes Üniversitesi’nde Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü tarafından düzenlenen “Türk dış politikası ve bölgesel gelişmeler” konulu panelin açılışında yaptığı konuşmada, “Ne Arap Baharı bu tamamen enerji savaşıdır” demiştir.
4- Son 10 yılda dünyadaki kaynak suları da bu şirketler tarafından satın alınmıştır. Bu sebeple bugüne kadar petrolden kazandıkları paralardan daha fazla parayı şişe sularından kazanmışlardır.
5- Türkiye dâhil pek çok ülkenin bütün maden yatakları bu şirketler tarafından satın alınmıştır. Örneğin ekonomist Selim Kotil, Türkiye’deki 4,5 milyon dönüm maden arazisinin Rockschild adlı yabancı şirket ile yerli ortağı tarafından satın alındığını iddia etmiştir (Yeni Mesaj, 2010). Fakat bugüne kadar bunun aksi yönde bir açıklama yapılmamıştır,
6- Ayrıca bu şirketler silah, ilaç ve film üretmektedirler. Silah üretimlerini sürdürebilmeleri için önce depolardaki silahların satılması gerekir. Bunun için de dünyada sık sık savaş çıkarmak zorundadırlar.
7- Bu şirketlerin baskısı sonucu nerede ise bütün dünyada koruyucu hekimlik devre dışı bırakıldığı için “hastalan gel, sana ilaç satalım” politikası, dünyaya hâkim olmuştur. Türkiye’de bugünlerde yaşanan sağlık sistemindeki dönüşümün bundan bağımsız olduğu düşünülebilir mi?
8- Çok uluslu şirketler, film üretip bunu bütün dünyaya satarak para kazandıkları gibi yine bu filmler vasıtasıyla istedikleri düşünceleri, dünya insanlığına empoze etmektedirler.
9- Küresel sistemin getirdiği en önemli olumsuzluklardan birisi de, Batılı ve Batı’nın denetimindeki ülkelerde, çalışanların sosyal haklarının her geçen gün geriye gitmesidir. Çünkü çalışanların ücretleri gittikçe artacağı yerde azalmakta, buna karşılık sağlıktaki katkı payları artmaktadır. Böyle giderse emeklilik de hayal olabilecektir.
10- Küreselleşmenin dünyayı getirdiği en son nokta ise, bütün cadde ve sokaklar ile çalışma ofislerine yerleştirilen kameralarla herkesin gözetlenerek yapılan işlerin ve konuşmaların kontrol altına alınmasıdır. George Orwel’in 1984 Romanında dile getirdiği “insanların kafalarının içinden geçen düşüncelerin okunması” gerçek olmasa da nerede ise düşüncenin dışındaki her şey denetim altına alınmıştır. Yine önümüzdeki bir iki yıl içinde (Türkiye de buna dâhil) pek çok dünya ülkesinde nüfus cüzdanları yenilenecek ve bunlara cip yerleştirilerek cüzdan sahibinin nerede olduğu ile neler yaptığı 24 saat kontrol edilebilecektir.
11- Öte yandan ABD’nin, Nevada Çölü’nden kalkan insansız uçaklar, Pakistan’a giderek buradaki bazı yerleri bombalamış ve binlerce insanın ölümüne sebep olmuştur. Bu durum ABD-Pakistan Savaşı’nın çıkma olasılığını artırmıştır. Çünkü Pakistan’ın, nükleer silahlara sahip tek İslam ülkesi olması hem ABD’yi hem de İsrail’i rahatsız etmektedir. Çünkü Pakistan, İsrail’i tanıyan bir devlet değildir. Pakistan’ın uzun zamandır ABD’nin hedefinde olması bu yüzden olsa gerektir.
Yukarıda maddeler halinde sıralanan küresel sistemin gerçekleştirdiklerini, Prof. Dr. Erol Manisalı, “Yeni küresel düzen; bireyi, kurumu, devleti kendi kurallarına uydurmak için her şeyi yapıyor” diyerek özetlemiştir.
Bütün bunlardan sonra küreselleşme ile ülkeler demokratikleşerek bireysel hak ve özgürlükler gelişiyor mu, yoksa demokratikleşme adı altında dünya totaliter tek devlete doğru sürüklenerek bütün dünya insanlığı tutsak hale mi geliyor? Bunların takdirini okuyuculara bırakıyorum.
Ancak ikinci şık doğru kabul edilirse insanlık bu köle düzeninden çıkışın yolunu kendisi bulmak zorundadır. Bunun için yapılması gereken, insanlığın bilinçlenerek durumun farkına varması ve yukarıda 11 maddede dile getirilmeye çalışılan koşulları tersine çevirmeye çalışmak olmalıdır. Nitekim Batı’da ve ABD’de başlayan halk hareketleri bunun gerçekleşebileceği konusunda bir umut ışığı yaratmıştır.
Prof. Dr. İbrahim Arslanoğlu / diğer yazıları
- İktidar ve ana muhalefet Türkiye’nin gerçek sorunları ile meşgul mü? / 04.01.2013
- İktidar ve Anamuhalefet Türkiye’nin gerçek sorunları ile meşgul mü? / 26.12.2012
- Abant toplantısında federatif yapıya geçilmesi tartışıldı / 18.03.2012
- Türkiye’de 1938 – 1950 arası eğitimde yeni yapılanma / 07.03.2012
- Dünya totaliter tek devlete doğru nasıl sürüklenmektedir? / 18.02.2012
- “Hepimiz Ermeniyiz” sloganının düşündürdükleri - II / 28.01.2012
- “Hepimiz Ermeniyiz” sloganının düşündürdükleri - I / 27.01.2012
- İktidar ve Anamuhalefet Türkiye’nin gerçek sorunları ile meşgul mü? / 26.12.2012
- Abant toplantısında federatif yapıya geçilmesi tartışıldı / 18.03.2012
- Türkiye’de 1938 – 1950 arası eğitimde yeni yapılanma / 07.03.2012
- Dünya totaliter tek devlete doğru nasıl sürüklenmektedir? / 18.02.2012
- “Hepimiz Ermeniyiz” sloganının düşündürdükleri - II / 28.01.2012
- “Hepimiz Ermeniyiz” sloganının düşündürdükleri - I / 27.01.2012