8 Mart Dünya Kadınlar Günü.
Kadınların kadınlık vasıflarının dünya denklemlerinde tam olarak idrak edilemediği, uzun yıllardır sürdürdükleri mücadelenin semerelerini siyasal ve ekonomik anlamda gereken derecede elde edemedikleri, fiziki ve ruhsal şiddetin hala sürdürülmekte olduğu bir yıl daha.
2003'ten 2004 Mart'ına girilirken kadınların durumu nedir?
Kimler bu günü heyecanla kutluyor, kimler acılarını depreştiriyor?
Hangi ülkelerde hangi şartlarda kadınlar yaşam mücadelesi veriyor?
Sorular çoğaltılabilir.
Avrupa'dan Asya ve Afrika'ya
Amerika'dan Uzakdoğu ve Balkanlar'a...
Geniş bir coğrafyada değişik ülke ismi altında..
Ve bilhassa dini kimlikli toplumlarda kadınlar..?
Sorusu üzerinde biraz kafa yormak gerek.
Avrupa'da kadın
Avrupa'nın emperyalizmle bütünleşmesinden ve liberal ekonomik politikalarla yoğrulmasından sonra kadının toplumdaki konumu sorunlar yumağına dönüştü.
Ticari meta olarak kullanılan, pazarlanmaya çalışılan Avrupalı kadın SOS veriyor.
Kadınlığın nüvesi genç kızların uyuşturucu ve alkolle içli dışlı bir pozisyonda olması ve aile içerisinde onların şiddete maruz kalıp, sözde sosyal devlet yönetimlerince ihmali gün gibi ortada.
Çekirdek aileden kopuş adı altında projelerle kadınlar sokaklara savruluyor. Bu savrulma kadınla birlikte aileyi de paramparça etmekte. Kadın ve çocuk sorunsalına çare aramaya başlayan uygar Avrupa toplumları yeni yeni gözü açılmış durumda ama; bir önceki yılla mevcut yıl karşılaştırıldığında durumun pozitife doğru kaydığını söylemek güç.
Asya ve Afrika
Bu bölgelerde geri kalmış ya da gelişmekte olan ülkeler yığılmış durumda. Ekonomik ve sosyal yapıları Batılı ülkeler tarafından yönlendirilmekte olan Asya ve Afrika ülkelerinde kadınların yıllardan beri sürdürdükleri mücadele tamamen dış kaynaklı. Bilinç düzeyleri ve eğitim seviyileri itibariyle dış etkilere ve ülke yönetimlerinin tesirine açık olan bu gruptaki kadınlar AIDS'le ve diğer salgın hastalıklarla mücadele etmekte.
Aile yapıları ataerkil bir yapı arz etse de aile içi dengeler kadını ihmal ediyor.
Dini değerlerin tam olarak oturtulamadığı çoğu Arap ülkelerinde bu daha da negatif. Dini değerlerden uzak kalındıkça da sorunlar artış gösteriyor.
Aynı coğrafya'da sürdürülen etnik ve dini şiddetten de en çok onlar etkileniyor. Hamile ve çocuklu kadınlar bu bölgede can vermeye devam ediyor.
Amerika ve Uzakdoğu
Düne kadar beyaz kadın ticaretinin üssü konumundaki Amerika'da kadınlara tanınan haklar Türkiye'nin de gerisinde idi.
Yirmi birinci yüzyılın başlarına kadar Amerika ve Uzakdoğu'da kadınlar ihmal edildi. Zencilere yönelik başlatılan şiddetten ve Sarı ırka yapılan psikolojik baskılardan en çok etkilenen kadınlar oldu.
Fikir kuruluşları ve gönüllü teşkilatlarla sürdürülen kadın mücadelesi pek de bir gelişme gösteremedi.
Keşmir'den Hindistan'a, Çin ve Japonya'dan Timor'a kadar kadınlar baskı altında. Modernite ve uygarlık adına kadına tanınan haklar üzerinde de kafa yormak lazım. Kadına tanındığı söylenen geniş hakların kaçta kaçı onun lehine tasarlanmış acaba?
Kadınlar muhafaza mı ediliyor, yoksa ihmale kapı mı aralanıyor?
Etnik ve dini şiddetten ençok nasibini alan kadınların durumu uluslararası insan hakları raporlarının ilk sayfalarında iken dünyanın en ücra köşelerine kadar kadını ve onun sorunlarını iyi tanımlamak elzem.
"Annelerin ayakları altında''denen cennet bir yanda. Cehennem ateşiyle savrulan şiddetin ortasındaki kadın diğer yanda.
8 Mart bir kutlama ile birlikte yeniden düşünülmesi gereken bir gün.
Kadınların kadınlık vasıflarının dünya denklemlerinde tam olarak idrak edilemediği, uzun yıllardır sürdürdükleri mücadelenin semerelerini siyasal ve ekonomik anlamda gereken derecede elde edemedikleri, fiziki ve ruhsal şiddetin hala sürdürülmekte olduğu bir yıl daha.
2003'ten 2004 Mart'ına girilirken kadınların durumu nedir?
Kimler bu günü heyecanla kutluyor, kimler acılarını depreştiriyor?
Hangi ülkelerde hangi şartlarda kadınlar yaşam mücadelesi veriyor?
Sorular çoğaltılabilir.
Avrupa'dan Asya ve Afrika'ya
Amerika'dan Uzakdoğu ve Balkanlar'a...
Geniş bir coğrafyada değişik ülke ismi altında..
Ve bilhassa dini kimlikli toplumlarda kadınlar..?
Sorusu üzerinde biraz kafa yormak gerek.
Avrupa'da kadın
Avrupa'nın emperyalizmle bütünleşmesinden ve liberal ekonomik politikalarla yoğrulmasından sonra kadının toplumdaki konumu sorunlar yumağına dönüştü.
Ticari meta olarak kullanılan, pazarlanmaya çalışılan Avrupalı kadın SOS veriyor.
Kadınlığın nüvesi genç kızların uyuşturucu ve alkolle içli dışlı bir pozisyonda olması ve aile içerisinde onların şiddete maruz kalıp, sözde sosyal devlet yönetimlerince ihmali gün gibi ortada.
Çekirdek aileden kopuş adı altında projelerle kadınlar sokaklara savruluyor. Bu savrulma kadınla birlikte aileyi de paramparça etmekte. Kadın ve çocuk sorunsalına çare aramaya başlayan uygar Avrupa toplumları yeni yeni gözü açılmış durumda ama; bir önceki yılla mevcut yıl karşılaştırıldığında durumun pozitife doğru kaydığını söylemek güç.
Asya ve Afrika
Bu bölgelerde geri kalmış ya da gelişmekte olan ülkeler yığılmış durumda. Ekonomik ve sosyal yapıları Batılı ülkeler tarafından yönlendirilmekte olan Asya ve Afrika ülkelerinde kadınların yıllardan beri sürdürdükleri mücadele tamamen dış kaynaklı. Bilinç düzeyleri ve eğitim seviyileri itibariyle dış etkilere ve ülke yönetimlerinin tesirine açık olan bu gruptaki kadınlar AIDS'le ve diğer salgın hastalıklarla mücadele etmekte.
Aile yapıları ataerkil bir yapı arz etse de aile içi dengeler kadını ihmal ediyor.
Dini değerlerin tam olarak oturtulamadığı çoğu Arap ülkelerinde bu daha da negatif. Dini değerlerden uzak kalındıkça da sorunlar artış gösteriyor.
Aynı coğrafya'da sürdürülen etnik ve dini şiddetten de en çok onlar etkileniyor. Hamile ve çocuklu kadınlar bu bölgede can vermeye devam ediyor.
Amerika ve Uzakdoğu
Düne kadar beyaz kadın ticaretinin üssü konumundaki Amerika'da kadınlara tanınan haklar Türkiye'nin de gerisinde idi.
Yirmi birinci yüzyılın başlarına kadar Amerika ve Uzakdoğu'da kadınlar ihmal edildi. Zencilere yönelik başlatılan şiddetten ve Sarı ırka yapılan psikolojik baskılardan en çok etkilenen kadınlar oldu.
Fikir kuruluşları ve gönüllü teşkilatlarla sürdürülen kadın mücadelesi pek de bir gelişme gösteremedi.
Keşmir'den Hindistan'a, Çin ve Japonya'dan Timor'a kadar kadınlar baskı altında. Modernite ve uygarlık adına kadına tanınan haklar üzerinde de kafa yormak lazım. Kadına tanındığı söylenen geniş hakların kaçta kaçı onun lehine tasarlanmış acaba?
Kadınlar muhafaza mı ediliyor, yoksa ihmale kapı mı aralanıyor?
Etnik ve dini şiddetten ençok nasibini alan kadınların durumu uluslararası insan hakları raporlarının ilk sayfalarında iken dünyanın en ücra köşelerine kadar kadını ve onun sorunlarını iyi tanımlamak elzem.
"Annelerin ayakları altında''denen cennet bir yanda. Cehennem ateşiyle savrulan şiddetin ortasındaki kadın diğer yanda.
8 Mart bir kutlama ile birlikte yeniden düşünülmesi gereken bir gün.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005