Bugün yaşadıklarımızın temeli yıllar önce ekilen tohumlardır. 1960’lı yıllarda bile üniversitesi, basını yayını, siyasetçisi velhasıl sesi duyulan neredeyse bütün birimleri “Türkler araba yapamaz” diye seslendiriyordu. Oysa ABD 1885 yılında otomobilini yapmış ve piyasaya sürmüştü. Bu düşünce yapısı eğitim sistemimiz ve basın yayın ile bütün insanımıza enjekte edilmiştir. Akademik çalışmalarda kopyacı bir mantık, askeri savunmada NATO’ya bağımlılık, ekonomide taklitçi uygulamalar, birlik denince Avrupa Birliği’ne mahkûmiyet, güç denince hep ABD’nin akla gelmesi boşuna değildir. Hele son dönemde “ABD olmadan olmaz” düşüncesinin cami cemaatinde bile hâkim olması işte bu ekilen tohumların neticesidir. Bu düşünce teslim olmuş bir milletin halidir.
1961 yılında 4,5 ayda tasarım ve üretimi yapılan ilk özgün otomobilin hikâyesi her şeyi anlatmaktadır. O günün koşullarında gerçekleştirilen bu otomobile halkın huzurundaki ilk gösterisinde benzin ikmal edilmez. Tabi araba da 100 metre gidince yolda kalır. Basında malum manşetler “100 metre gitti bozuldu” şeklinde atılır. Moral kaynağı olması gereken gelişme kamuoyuna bir başarısızlık hikâyesi olarak mal edilir. Biz demedik mi, Türkler yapamaz diye... Fakat ülkeyi esir eden zihniyet başarmış olur. Hala ülkemizde lisans altında imalat devam etmektedir. Maalesef hala özgün tipler yoktur.
Aselsan’da kritik projelerde çalışan üç mühendisin ardı ardına şüpheli ölümleri acaba bir mesaj niteliği mi taşıyor? Nitekim bilirkişi raporu hadisenin basında yer aldığı şekliye intihar değil, cinayet olduğu görüşündeler. Boyunduruktan kurtulmak için elbette ki insanımız bir gayret içindedir. Son günlerde basında yerli mühendislerin tasarladığı insansız hava aracı ANKA, test kabul uçuşu sırasında düştüğü haberlerini okuyunca midem bulanmadı değil.
Vali filminde zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklara sahip ülkemizin nasıl dışa bağımlı hale getirildiği anlatılıyor. Bu oyunu bozmak isteyen vatanseverlerin nasıl harcandığı anlatılıyor. Gerek “Devrim Arabaları” gerekse “Vali” filmi vatandaşımızda bir bilinç oluşturduğu ölçüde başarılıdır. Ancak “müsaade etmezler” düşüncesini pekiştiriyorsa sakıncalıdır.
Hatırlanacağı gibi Sayın Prof. Dr. Haydar Baş Bey Milli Ekonomi Modeli’ni dünya kamuoyuna deklare ettiğinde hiç kimsenin bir itirazı olmadı. Sayın Baş seçimlerde Milli Ekonomi Modeli’ni uygulayarak özlenen Sosyal Devlet Milli Devleti nasıl hayata geçireceğini anlattı. Yetmedi vaatlerini bizzat kendi imzası ile noter tasdikli olarak vatandaşa dağıttı. Görünmeyen ama her zaman işin başında olan o el yine aynı söylemle karşımıza çıktı “yaptırmazlar” dedirtti. Dikkat edelim yapamaz demedi, yaptırmazlar dediler. İşte Türkiye’nin hikâyesi budur.
İsrail’i tedirgin eden gelişme
İslam ülkeleri arasında omurgalı duruş sergileyen yegâne ülke İran olmuştur. ABD casus uçağı İran’da keşif uçuşu yaparken, İran tarafından kontrol altına alınmış ve hasarsız bir şekilde indirilmiştir. Evet, ABD’ye ait olan en ileri teknoloji ile üretilmiş bu casus uçağı İran tarafından ele geçirilmiştir. Demek ki İran’ın teknolojisi hakkında bilmediğimiz çok şey var. Kıtalararası füze denemesi yapan İran’ın askeri olarak geldiği nokta önemlidir. Yetmedi İran bu casus uçağını analiz ederek seri imalata geçeceğini açıklıyor.
Bakın son bomba gelişmeye. İsrail’i oldukça tedirgin eden bir gelişme yaşandı. Hizbullah, uzun menzilli insansız bir hava aracı ile İsrail hava sahasında gözlem uçuşu yaptı. Nasrallah’ın yaptığı açıklamaya göre İran’dan gelen parçalar montajlanarak keşif uçağı devreye kondu. Bunun anlamı çok büyük. ABD’nin ve İsrail’in bütün gücüne ve propagandasına rağmen İran ve Hizbullah karşı atağa geçiyor ve muvaffak oluyor. Bu ne anlama geliyor? Bu bir meydan okumadır; “İran ve birlikte hareket ettiği güçler istedikleri noktaya gidebilir ve bombasını bırakabilir” demektir.
ABD olmadan olmaz mı?
Genelkurmay Başkanı seviyesinde Amerika’dan istihbarat istiyoruz. Diyoruz ki, anlık istihbaratınızı 24 saate çıkarın. Peki, onlar ne diyor? İstihbarat veririz ama siz de...’ diyor ve başlıyor talimatlara. Afganistan’da muhaliflerle siz savaşın diyor, güya Esad sonrası Suriye’de bizim jandarmamız siz olun diyor. Kısacası Müslümanlara karşı benim vurucu gücüm olursanız size istihbarat veririm diyor.
Bu yaşananlar kısır döngünün devam etmesidir. Dün böyleydi bugün de bu böyle.
Gelelim son değerlendirmeye.
‘ABD olmadan olmaz’, ‘bize yaptırmazlar’ sözlerini artık gönlümüzden de aklımızdan da silmemiz gerek. Zihniyetimizi esaretten kurtarmamız gerek. Esaret zincirimizi kırdığımız zaman elbette bizi kimse tutamayacaktır. Örnek İran’da görüldüğü gibidir. Hizbullah’ta görüldüğü gibidir. Aksi halde biz batının taşeronu olmaktan, neticede kimliğini kaybeden vatanını kaybeden bir pozisyona doğru sürüklenmekten kurtulamayız.
Şunu da unutmamak gerekir ABD deplasmanda oynuyor. Kendi sahasında oynayan takımlar her zaman daha avantajlıdır. Ayrıca dünya tek kutuplu değil. Zulümle payidar olunmaz. Müslümanları kan ağlatan, yetim ve öksüz bırakan, topraklarını ellerinden alanlar elbette bunun hesabını vereceklerdir. Rusya, Çin, Hindistan ve İran cephesindeki gelişmeleri iyi izlemek gerekir.
Arkamda ABD var, batı var diye dayılananların daha dikkatli hareket etmesi gerekiyor.
1961 yılında 4,5 ayda tasarım ve üretimi yapılan ilk özgün otomobilin hikâyesi her şeyi anlatmaktadır. O günün koşullarında gerçekleştirilen bu otomobile halkın huzurundaki ilk gösterisinde benzin ikmal edilmez. Tabi araba da 100 metre gidince yolda kalır. Basında malum manşetler “100 metre gitti bozuldu” şeklinde atılır. Moral kaynağı olması gereken gelişme kamuoyuna bir başarısızlık hikâyesi olarak mal edilir. Biz demedik mi, Türkler yapamaz diye... Fakat ülkeyi esir eden zihniyet başarmış olur. Hala ülkemizde lisans altında imalat devam etmektedir. Maalesef hala özgün tipler yoktur.
Aselsan’da kritik projelerde çalışan üç mühendisin ardı ardına şüpheli ölümleri acaba bir mesaj niteliği mi taşıyor? Nitekim bilirkişi raporu hadisenin basında yer aldığı şekliye intihar değil, cinayet olduğu görüşündeler. Boyunduruktan kurtulmak için elbette ki insanımız bir gayret içindedir. Son günlerde basında yerli mühendislerin tasarladığı insansız hava aracı ANKA, test kabul uçuşu sırasında düştüğü haberlerini okuyunca midem bulanmadı değil.
Vali filminde zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklara sahip ülkemizin nasıl dışa bağımlı hale getirildiği anlatılıyor. Bu oyunu bozmak isteyen vatanseverlerin nasıl harcandığı anlatılıyor. Gerek “Devrim Arabaları” gerekse “Vali” filmi vatandaşımızda bir bilinç oluşturduğu ölçüde başarılıdır. Ancak “müsaade etmezler” düşüncesini pekiştiriyorsa sakıncalıdır.
Hatırlanacağı gibi Sayın Prof. Dr. Haydar Baş Bey Milli Ekonomi Modeli’ni dünya kamuoyuna deklare ettiğinde hiç kimsenin bir itirazı olmadı. Sayın Baş seçimlerde Milli Ekonomi Modeli’ni uygulayarak özlenen Sosyal Devlet Milli Devleti nasıl hayata geçireceğini anlattı. Yetmedi vaatlerini bizzat kendi imzası ile noter tasdikli olarak vatandaşa dağıttı. Görünmeyen ama her zaman işin başında olan o el yine aynı söylemle karşımıza çıktı “yaptırmazlar” dedirtti. Dikkat edelim yapamaz demedi, yaptırmazlar dediler. İşte Türkiye’nin hikâyesi budur.
İsrail’i tedirgin eden gelişme
İslam ülkeleri arasında omurgalı duruş sergileyen yegâne ülke İran olmuştur. ABD casus uçağı İran’da keşif uçuşu yaparken, İran tarafından kontrol altına alınmış ve hasarsız bir şekilde indirilmiştir. Evet, ABD’ye ait olan en ileri teknoloji ile üretilmiş bu casus uçağı İran tarafından ele geçirilmiştir. Demek ki İran’ın teknolojisi hakkında bilmediğimiz çok şey var. Kıtalararası füze denemesi yapan İran’ın askeri olarak geldiği nokta önemlidir. Yetmedi İran bu casus uçağını analiz ederek seri imalata geçeceğini açıklıyor.
Bakın son bomba gelişmeye. İsrail’i oldukça tedirgin eden bir gelişme yaşandı. Hizbullah, uzun menzilli insansız bir hava aracı ile İsrail hava sahasında gözlem uçuşu yaptı. Nasrallah’ın yaptığı açıklamaya göre İran’dan gelen parçalar montajlanarak keşif uçağı devreye kondu. Bunun anlamı çok büyük. ABD’nin ve İsrail’in bütün gücüne ve propagandasına rağmen İran ve Hizbullah karşı atağa geçiyor ve muvaffak oluyor. Bu ne anlama geliyor? Bu bir meydan okumadır; “İran ve birlikte hareket ettiği güçler istedikleri noktaya gidebilir ve bombasını bırakabilir” demektir.
ABD olmadan olmaz mı?
Genelkurmay Başkanı seviyesinde Amerika’dan istihbarat istiyoruz. Diyoruz ki, anlık istihbaratınızı 24 saate çıkarın. Peki, onlar ne diyor? İstihbarat veririz ama siz de...’ diyor ve başlıyor talimatlara. Afganistan’da muhaliflerle siz savaşın diyor, güya Esad sonrası Suriye’de bizim jandarmamız siz olun diyor. Kısacası Müslümanlara karşı benim vurucu gücüm olursanız size istihbarat veririm diyor.
Bu yaşananlar kısır döngünün devam etmesidir. Dün böyleydi bugün de bu böyle.
Gelelim son değerlendirmeye.
‘ABD olmadan olmaz’, ‘bize yaptırmazlar’ sözlerini artık gönlümüzden de aklımızdan da silmemiz gerek. Zihniyetimizi esaretten kurtarmamız gerek. Esaret zincirimizi kırdığımız zaman elbette bizi kimse tutamayacaktır. Örnek İran’da görüldüğü gibidir. Hizbullah’ta görüldüğü gibidir. Aksi halde biz batının taşeronu olmaktan, neticede kimliğini kaybeden vatanını kaybeden bir pozisyona doğru sürüklenmekten kurtulamayız.
Şunu da unutmamak gerekir ABD deplasmanda oynuyor. Kendi sahasında oynayan takımlar her zaman daha avantajlıdır. Ayrıca dünya tek kutuplu değil. Zulümle payidar olunmaz. Müslümanları kan ağlatan, yetim ve öksüz bırakan, topraklarını ellerinden alanlar elbette bunun hesabını vereceklerdir. Rusya, Çin, Hindistan ve İran cephesindeki gelişmeleri iyi izlemek gerekir.
Arkamda ABD var, batı var diye dayılananların daha dikkatli hareket etmesi gerekiyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025