Kendi ifadeleri ile bu milletin milli ordusuna kumpas kuran FETÖ'nün 'ergenekon ve balyoz' türünden iftiraları bütün yurtta kol gezdiği yıllarda; "Türkiye bağırsaklarını temizliyor" diyenler ve şakşakçıları bugün ordu muhabbetini kimselere vermiyorlar.
"İyi ki bunların zamanında savaş?mavaş çıkmamış, yoksa bunlarla savaşa gidilmezmiş" diyerek Türk ordusuna atlan iftiraları sahiplenenler, Türk askerini itibarsızlaştırma alçaklığını yürütenlerin sözcülüğünü yapanlar ve o gün onları alkışlayanlar şimdilerde asker sevdalısı olmuşlar ki sormayın.
Türk ordusuna kumpas kuran FETÖ elemanları ile yıllarca; "Beraber yürüdük biz yollarda/Beraber ıslandık yağan yağmurda" şarkısını söyleyerek onların kumpaslarına göz göre göre göz yumanlar, akla gelmedik iftiralarla ordunun itibarının sıfırla çarpılmasını zevkten dört köşe bir şekilde seyredenler, şimdilerde çok sıkı bir ordusever olmuşlar.
Yıllardan beri, başta Sayın Haydar Baş olmak üzere bu gazetede yazanlar, Meltem Medya gurubunda konuşanlar "Ordu bizim göz bebeğimiz, bir devlet için olmazsa olmazlardan biri o devletin milli ordusudur, ordumuza gözümüz gibi bakmalıyız" dediğimizde dudak kıvıranlar, istihza edenler, hatta Sayın Haydar Baş'ı "askerin adamı" olmakla suçlayanlar şimdilerde çok acayip asker aşığı olmuşlar.
Prof. Dr. Haydar Baş, bir millet için, bir devlet için ordunun ne kadar ehemmiyetli olduğunu anlatmak için sürekli; "Pentagon olmasa, Amerikan Başkanını, karısı bile dinlemez" deyip dururdu da, cümle ergenekoncular, cümle balyozcular ve kumpasçılar kahkaha ile gülerlerdi, şimdi o çevreler ordunun önemine dair nutuklar atıyorlar.
Bilmem ki bu arkadaşlar hep böyle yıllar sonra mı akıllarını başlarına toplayacaklar, iş işten geçtikten sonra mı akıllanacaklar ve gerçekleri anlayacaklar?
FETÖ elebaşısı ta 98'de Papasını ziyarete gitmeye hazırlanırken hem kendisini hem de tüm kamuoyunu ikaz eden, tehlikeye dikkat çeken, sapmalara ve saptırmalara karşı dikkatli olunması gerektiğinin altını çizen sayın Baş'ı bu çevreler ne yazık ki 15 Temmuz felaketinin ardından ancak anlayabildiler.
Delikanlıca çıkıp; "Hocam sen haklıymışsın, seni anlayamadık, hakkını helal et, özür dileriz" diyenler de bildiğim kadarıyla azdan da az oldu.
Kendilerinin geç anlamaları, geç algılamaları, gerçekleri yıllar sonra görmeleri neyse de, millete ve devlete her zaman çok pahalıya mal oldu ve de oluyor, elbette bizleri üzen nokta da burasıdır.
"İyi ki bunların zamanında savaş?mavaş çıkmamış, yoksa bunlarla savaşa gidilmezmiş" diyerek Türk ordusuna atlan iftiraları sahiplenenler, Türk askerini itibarsızlaştırma alçaklığını yürütenlerin sözcülüğünü yapanlar ve o gün onları alkışlayanlar şimdilerde asker sevdalısı olmuşlar ki sormayın.
Türk ordusuna kumpas kuran FETÖ elemanları ile yıllarca; "Beraber yürüdük biz yollarda/Beraber ıslandık yağan yağmurda" şarkısını söyleyerek onların kumpaslarına göz göre göre göz yumanlar, akla gelmedik iftiralarla ordunun itibarının sıfırla çarpılmasını zevkten dört köşe bir şekilde seyredenler, şimdilerde çok sıkı bir ordusever olmuşlar.
Yıllardan beri, başta Sayın Haydar Baş olmak üzere bu gazetede yazanlar, Meltem Medya gurubunda konuşanlar "Ordu bizim göz bebeğimiz, bir devlet için olmazsa olmazlardan biri o devletin milli ordusudur, ordumuza gözümüz gibi bakmalıyız" dediğimizde dudak kıvıranlar, istihza edenler, hatta Sayın Haydar Baş'ı "askerin adamı" olmakla suçlayanlar şimdilerde çok acayip asker aşığı olmuşlar.
Prof. Dr. Haydar Baş, bir millet için, bir devlet için ordunun ne kadar ehemmiyetli olduğunu anlatmak için sürekli; "Pentagon olmasa, Amerikan Başkanını, karısı bile dinlemez" deyip dururdu da, cümle ergenekoncular, cümle balyozcular ve kumpasçılar kahkaha ile gülerlerdi, şimdi o çevreler ordunun önemine dair nutuklar atıyorlar.
Bilmem ki bu arkadaşlar hep böyle yıllar sonra mı akıllarını başlarına toplayacaklar, iş işten geçtikten sonra mı akıllanacaklar ve gerçekleri anlayacaklar?
FETÖ elebaşısı ta 98'de Papasını ziyarete gitmeye hazırlanırken hem kendisini hem de tüm kamuoyunu ikaz eden, tehlikeye dikkat çeken, sapmalara ve saptırmalara karşı dikkatli olunması gerektiğinin altını çizen sayın Baş'ı bu çevreler ne yazık ki 15 Temmuz felaketinin ardından ancak anlayabildiler.
Delikanlıca çıkıp; "Hocam sen haklıymışsın, seni anlayamadık, hakkını helal et, özür dileriz" diyenler de bildiğim kadarıyla azdan da az oldu.
Kendilerinin geç anlamaları, geç algılamaları, gerçekleri yıllar sonra görmeleri neyse de, millete ve devlete her zaman çok pahalıya mal oldu ve de oluyor, elbette bizleri üzen nokta da burasıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025