Yerdeki halıyı toplayıp silkeledi. Camları da sildikten sonra hayli yoruldu. Saat iyice ilerlemişti. Nerdeyse akşam olacaktı.
-Aman yine gün bitiyor ve ben hizmetçi gibi bütün gün çalışıyorum. Evde 3 çocuk bir de eşi yetmediği gibi bulaşık, yemek her şey bana bakıyor. Of Allah'ım of diyerek küçük kızının odasına girdi. Küçük kızı ilkokul ikiye gidiyordu. "Ne kadar da söylerim odan derli toplu olsun" diye söylendi.
Küçük kız annesinin istediği şeyi bir türlü yapamıyordu. Çünkü vakti yoktu. Okuldan gelince yemek, biraz televizyon izliyor ve ödevlerini yapıp yatıyordu. Sabahları da erkenden okula gidiyordu. Her sabah keşke okul olmasaydı diye diye evden çıkardı.
Kadıncağız söylenerek odaya girdi, odanın camlarını silecekti elinde su dolu kova da vardı birden kendini yerde buldu kovadaki su tamamen odaya dağılmış her yer ıslanmıştı öfkeden çıldıracaktı. Küçük kızının oyuncağına takılmıştı ayağı, canının yanmasıyla "körolası kızım oyuncağını ayak altına insan hiç atar mı" dedi. Islanan halıyı kaldırıp balkona astı. Akşam yemeğini yapmaya başladı ki kapı çaldı. Herhalde çocuklar geldi dedi koşup kapıyı açtı büyük oğlu gelmişti ilkokul beşe gidiyordu.
Çocuk selamun aleykum anne çok açım dedi. Kadın sofrayı hazırlamaya koyuldu. Telefon çalmaya başladı. Oğlu telefona baktı. Anne telefon sana dedi. Kızının gittiği okulun müdürü aramıştı. Telefonu kapayınca hemen üzerini giyindi yola koyuldu. Yolda acaba müdür bana özel olarak ne anlatacak dedi.
Okul çıkışı özel ne konuşacak bu adam. Acaba kızımın notlarının kötü olduğunu mu söyleyecek, ama onu öğretmeni söylüyor zaten. Yoksa kızım bir yaramazlık mı yaptı?
Böyle düşünürken yol bitmişti, nihayet okula gelmişti. Büyük güzel bir binaya sahipti okulları, bu yıl gelen müdür, yeşil ve çiçekleri çok sevdiğinden okulun bahçesini çok güzel yapmıştı. Renk renk çiçekler ektirmişti.
Okulun bahçesi eve gitmek için hazırlanan çocuklarla doluydu. Müdür beyin odası ikinci kattaydı. Merdivenleri hızla çıktı. Müdürün odasının kıpısını çaldı. İçeriye girdi müdür olanları anlattı. Kadın ağlamaya başladı fenalık geçirdi sonra kolonya ile onu ayılttılar. Küçük kızı ve öğretmeni birlikte içeriye girdiler. Kadın çocuğunun yüzüne bakarken utanıyordu. Hiç kendini bu kadar aşağı bir tarzda hissetmemişti. Kadın yine haykırarak ağlamaya başladı. Küçük kız o da çok üzgündü. Annesi ile kızı okuldan ayrıldılar. Kadın durdurduğu taksinin kapısını açtı. Kızına arabaya binmesi için yardım etti. Kızı nasılsın babacığım dedi. Şoför dönüp kıza baktı kadın ağlamaya başladı sesizce. Kızının saçını okşadı. Adam cevap veremedi. Annesi işaretle adama kızının görmediğini anlattı şoför üzülerek önüne döndü.
Küçük kız ilk defa körlüğün acı bir şey olduğunu anladı. Evet artık hayatına kararmış dünyaya bakarak devam edecekti. Karanlık dünyasına hayatın renkli boyasından çalıp onu da renklendirmeye çalışacaktı var gücüyle. Dünyasının kararmasına sebep olan -bilmiyordu- annesine yine sarıldı "anne korkuyorum" dedi. Eskiden beri karanlıktan korkan kız artık karanlığa alışmaya mahkum bırakılmıştı en sevdiği annesi tarafından. Kadın gözyaşlarını gizli gizli akıtıyordu. Evet annesi suçunu hatırladı, onun için ağlıyordu. Oyuncağa bastığında körolası kızım diye bedua etmişti istemeden. Dua saatine denk geldiğinden beddua kabul olmuştu. Annesi kızına bakarken Resulullah'ın şu hadisini düşündü.
Resulullah (sav) efendimiz buyuruyor:
"Nefislerimizin aleyhinde dua etmeyiniz. Çocuklarınızın aleyhinde dua etmeyiniz, hizmetçilerinizin aleyhinde dua etmeyiniz ola ki Allah'ın duaları kabul ettiği saate rastgelir istediğiniz kabul edilir".
Fatma ÇAKMAK
-Aman yine gün bitiyor ve ben hizmetçi gibi bütün gün çalışıyorum. Evde 3 çocuk bir de eşi yetmediği gibi bulaşık, yemek her şey bana bakıyor. Of Allah'ım of diyerek küçük kızının odasına girdi. Küçük kızı ilkokul ikiye gidiyordu. "Ne kadar da söylerim odan derli toplu olsun" diye söylendi.
Küçük kız annesinin istediği şeyi bir türlü yapamıyordu. Çünkü vakti yoktu. Okuldan gelince yemek, biraz televizyon izliyor ve ödevlerini yapıp yatıyordu. Sabahları da erkenden okula gidiyordu. Her sabah keşke okul olmasaydı diye diye evden çıkardı.
Kadıncağız söylenerek odaya girdi, odanın camlarını silecekti elinde su dolu kova da vardı birden kendini yerde buldu kovadaki su tamamen odaya dağılmış her yer ıslanmıştı öfkeden çıldıracaktı. Küçük kızının oyuncağına takılmıştı ayağı, canının yanmasıyla "körolası kızım oyuncağını ayak altına insan hiç atar mı" dedi. Islanan halıyı kaldırıp balkona astı. Akşam yemeğini yapmaya başladı ki kapı çaldı. Herhalde çocuklar geldi dedi koşup kapıyı açtı büyük oğlu gelmişti ilkokul beşe gidiyordu.
Çocuk selamun aleykum anne çok açım dedi. Kadın sofrayı hazırlamaya koyuldu. Telefon çalmaya başladı. Oğlu telefona baktı. Anne telefon sana dedi. Kızının gittiği okulun müdürü aramıştı. Telefonu kapayınca hemen üzerini giyindi yola koyuldu. Yolda acaba müdür bana özel olarak ne anlatacak dedi.
Okul çıkışı özel ne konuşacak bu adam. Acaba kızımın notlarının kötü olduğunu mu söyleyecek, ama onu öğretmeni söylüyor zaten. Yoksa kızım bir yaramazlık mı yaptı?
Böyle düşünürken yol bitmişti, nihayet okula gelmişti. Büyük güzel bir binaya sahipti okulları, bu yıl gelen müdür, yeşil ve çiçekleri çok sevdiğinden okulun bahçesini çok güzel yapmıştı. Renk renk çiçekler ektirmişti.
Okulun bahçesi eve gitmek için hazırlanan çocuklarla doluydu. Müdür beyin odası ikinci kattaydı. Merdivenleri hızla çıktı. Müdürün odasının kıpısını çaldı. İçeriye girdi müdür olanları anlattı. Kadın ağlamaya başladı fenalık geçirdi sonra kolonya ile onu ayılttılar. Küçük kızı ve öğretmeni birlikte içeriye girdiler. Kadın çocuğunun yüzüne bakarken utanıyordu. Hiç kendini bu kadar aşağı bir tarzda hissetmemişti. Kadın yine haykırarak ağlamaya başladı. Küçük kız o da çok üzgündü. Annesi ile kızı okuldan ayrıldılar. Kadın durdurduğu taksinin kapısını açtı. Kızına arabaya binmesi için yardım etti. Kızı nasılsın babacığım dedi. Şoför dönüp kıza baktı kadın ağlamaya başladı sesizce. Kızının saçını okşadı. Adam cevap veremedi. Annesi işaretle adama kızının görmediğini anlattı şoför üzülerek önüne döndü.
Küçük kız ilk defa körlüğün acı bir şey olduğunu anladı. Evet artık hayatına kararmış dünyaya bakarak devam edecekti. Karanlık dünyasına hayatın renkli boyasından çalıp onu da renklendirmeye çalışacaktı var gücüyle. Dünyasının kararmasına sebep olan -bilmiyordu- annesine yine sarıldı "anne korkuyorum" dedi. Eskiden beri karanlıktan korkan kız artık karanlığa alışmaya mahkum bırakılmıştı en sevdiği annesi tarafından. Kadın gözyaşlarını gizli gizli akıtıyordu. Evet annesi suçunu hatırladı, onun için ağlıyordu. Oyuncağa bastığında körolası kızım diye bedua etmişti istemeden. Dua saatine denk geldiğinden beddua kabul olmuştu. Annesi kızına bakarken Resulullah'ın şu hadisini düşündü.
Resulullah (sav) efendimiz buyuruyor:
"Nefislerimizin aleyhinde dua etmeyiniz. Çocuklarınızın aleyhinde dua etmeyiniz, hizmetçilerinizin aleyhinde dua etmeyiniz ola ki Allah'ın duaları kabul ettiği saate rastgelir istediğiniz kabul edilir".
Fatma ÇAKMAK
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.