Kafayı partizanlıkla bozmamış, tek kaygısı vatan, millet, istiklal ve istikbal olan vatanperver insanlar, ilim ve fikir adamları nice on yıllardan beridir ki feryad ediyorlar; özelleştirme bir tuzaktır, yapmayın, lütfen satmayın.
Aklı başında medya mensupları, günde beş vakit Yüce Yaratandan "istikamet" talep ederken, beşeri güçler ve iktidar baskılarına rağmen istikametini bozmayan gazeteciler ve televizyoncular nice on yıllardan beridir bas bas bağırıyorlar; özelleştirme bir tuzaktır, küresel tefecilerin arzularına uymak bir felakettir, yapmayın etmeyin.
Tek derdi vatan, millet ve milletin istiklali olan akademisyenler çalıştılar, çırpındılar, mesela Somali gibi ülkelerin varlıktan darlığa nasıl düştüklerini araştırdılar, 'veren el' durumundan el alemin eline bakan vaziyetine nasıl geldiler gibi soruları cevaplandırıp kamuoyu ile paylaştılar.
İktidarın dolgun maaşlı 'danışman' kadrosu bu konulara kafa yormadığı gibi, kafa yorup araştıranların seslerine de kulaklarını tıkadılar, bu hayatın içinden bilgileri yöneticilere ulaştırmadılar.
Haçlı dünyasının felsefesi değişmedi, hayata bakışı değişmedi, sömürü anlayışı değişmedi, aç gözlülüğü asla değişmedi, kendi beş kuruşluk çıkarı için başkalarının yüzlerce milyarını ateşe atma anlayışı değişmedi.
İngiliz kumaş üreticilerine rakip olmasınlar, pazarlarını daraltmasınlar diye çeşitli bahanelerle binlerce Hintli kumaş dokumacısının ellerini, kollarını kesen İngiliz kafası asla değişmedi.
Aklı başında, eli kalem tutan, tefekkürü ve memleketin dertleri ile dertlenmeyi meslek edinmiş nice vatanperver ilim ve fikir adamı, nice medya mensubu on altı yıldan beri ülkeyi tek başına yöneten mevcut iktidarı, yukarıda bir kısmını hatırlattığımız konularda ısrarla uyardılar, memleketin altın yumurtlayan tavuklarını lütfen kesmeyin dediler, tavuklar hasta ise tedavi ettirin ama asla kesmeyin ve kestirmeyin dediler.
İktidara yağcılık yapmayı, her gün toz-pembe tablolar çizmeyi meslek edinmiş olan medya mensupları, sözde üniversite çevreleri yöneticileri ısrarla yanılttılar, yöneticiler de gördüklerine, yaşadıklarına değil, gösterilen pembe tablolara inanmayı tercih ettiler.
On altı yıl içinde yerli olan, milli olan her şeyi sıfırladıktan sonra, özelleştirme tuzağı ile elden çıkardıktan sonra, çıkardığı tohum yasası ile köylü Hasan amcanın ambarındaki bir teneke tohumluğa on binlerce lira ceza getirdikten sonra, yani "Basra harap olduktan sonra" yönetim kadrosu ancak; "sen Türksün Türk lirası kullanmalısın" noktasına gelebildiler.
On altı yıl boyunca sen bu hataları yapmasaydın, yerli ve milli seslere ve uyarılara kulak verseydin, milleti her alanda üretim için seferber etseydin bugün, elin gavurunun bir 'Tiwiti' ile ekonomik zelzeleye tutulmayacaktın.
Dost ile düşmanı ayırt etmezsen
Altının gümüşün pula dönüşür.
Aklı başında medya mensupları, günde beş vakit Yüce Yaratandan "istikamet" talep ederken, beşeri güçler ve iktidar baskılarına rağmen istikametini bozmayan gazeteciler ve televizyoncular nice on yıllardan beridir bas bas bağırıyorlar; özelleştirme bir tuzaktır, küresel tefecilerin arzularına uymak bir felakettir, yapmayın etmeyin.
Tek derdi vatan, millet ve milletin istiklali olan akademisyenler çalıştılar, çırpındılar, mesela Somali gibi ülkelerin varlıktan darlığa nasıl düştüklerini araştırdılar, 'veren el' durumundan el alemin eline bakan vaziyetine nasıl geldiler gibi soruları cevaplandırıp kamuoyu ile paylaştılar.
İktidarın dolgun maaşlı 'danışman' kadrosu bu konulara kafa yormadığı gibi, kafa yorup araştıranların seslerine de kulaklarını tıkadılar, bu hayatın içinden bilgileri yöneticilere ulaştırmadılar.
Haçlı dünyasının felsefesi değişmedi, hayata bakışı değişmedi, sömürü anlayışı değişmedi, aç gözlülüğü asla değişmedi, kendi beş kuruşluk çıkarı için başkalarının yüzlerce milyarını ateşe atma anlayışı değişmedi.
İngiliz kumaş üreticilerine rakip olmasınlar, pazarlarını daraltmasınlar diye çeşitli bahanelerle binlerce Hintli kumaş dokumacısının ellerini, kollarını kesen İngiliz kafası asla değişmedi.
Aklı başında, eli kalem tutan, tefekkürü ve memleketin dertleri ile dertlenmeyi meslek edinmiş nice vatanperver ilim ve fikir adamı, nice medya mensubu on altı yıldan beri ülkeyi tek başına yöneten mevcut iktidarı, yukarıda bir kısmını hatırlattığımız konularda ısrarla uyardılar, memleketin altın yumurtlayan tavuklarını lütfen kesmeyin dediler, tavuklar hasta ise tedavi ettirin ama asla kesmeyin ve kestirmeyin dediler.
İktidara yağcılık yapmayı, her gün toz-pembe tablolar çizmeyi meslek edinmiş olan medya mensupları, sözde üniversite çevreleri yöneticileri ısrarla yanılttılar, yöneticiler de gördüklerine, yaşadıklarına değil, gösterilen pembe tablolara inanmayı tercih ettiler.
On altı yıl içinde yerli olan, milli olan her şeyi sıfırladıktan sonra, özelleştirme tuzağı ile elden çıkardıktan sonra, çıkardığı tohum yasası ile köylü Hasan amcanın ambarındaki bir teneke tohumluğa on binlerce lira ceza getirdikten sonra, yani "Basra harap olduktan sonra" yönetim kadrosu ancak; "sen Türksün Türk lirası kullanmalısın" noktasına gelebildiler.
On altı yıl boyunca sen bu hataları yapmasaydın, yerli ve milli seslere ve uyarılara kulak verseydin, milleti her alanda üretim için seferber etseydin bugün, elin gavurunun bir 'Tiwiti' ile ekonomik zelzeleye tutulmayacaktın.
Dost ile düşmanı ayırt etmezsen
Altının gümüşün pula dönüşür.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025