AKP 2002'de iktidara geldi. Özellikle 2005 yılından sonra devletin omurgasını ve işleyişini çatırdatmaya başladılar. İktidarlarının 10. yılına gelindiğinde Türkiye'de devletin omurgasını oluşturan birçok kurum adeta yerle bir oldu. Ya da tamamen dönüştürüldü. TSK, medya, YÖK, üniversiteler? Tek kişinin yetkisi altında toplanan yasama, yürütme organları, bakanlıklar, valilikler... her şey alt üst oldu. Devletin ekonomik yapısı da tamamen dönüştürüldü. 80 yıllık birikim ile elde edilen tüm kazanımlar haraç mezat satıldı. Devlet sadece vergi toplayan ve ceza kesen bir birim haline geldi. İdarenin işleyişindeki teamüller yerle bir edildi. Okul müdürü dahi olmayan kişiler il milli eğitim müdürü, genel müdür hatta müsteşar yardımcısı oldu. Sağlık ocağı yöneticisi dahi olmayan kişiler Sağlık Bakanlığı'nda koordinatör, genel müdür yapıldı. Yani ayak bir anda baş olurken baş olanlar da ayak oldu. Ve bu süreçte hemen tüm kurumlarda işleyiş ilişkin yasal mevzuat tepeden tırnağa değiştirildi. işi bilmeyen insanlar göreve getirilirken mevzuatın da değiştirilmesi ile birçok bakanlık ve kurum tam bir keşmekeş içinde yönetilmeye başlandı. Hukuk tanımaz, ben yaptım oldu mantığı idarenin en tepe noktasından en alt noktasına kadar indi. Hatta devlet içinde cemaat ve cemiyetlerin güç savaşı dahi başladı. Örneğin Emniyet, F-tipi cemaate ait. Başkasının orada yeri yok. Sağlık Bakanlığı Nakşibendi tarikatının Menzil koluna ait. Kadrolar çaycısına kadar Menzil tarafından seçilir oldu. Örnekleri çoğaltmak mümkün. On yılların hatta yüz yılların birikimi ile oluşan devlet geleneği ve omurgası, kurumların işleyişi ve temel yapısı bu süreç ile birlikte adeta çöktü. Böyle bir süreç yaşanırken bu gidişattan rahatsız olanlar yada haksızlığa uğrayanlar yada devletin ve milletin menfaatinin aleyhine iş yapılmasını hazmedemeyip karşı çıkanlar yargıya başvuruyor, ağır aksak da olsa bu uygulamaların bir kısmı yargıdan dönüyordu. Örneğin, ilgili cemaatten olmadığı için ya da Bakanın bir telefonu ile hukuksuz bir işi "peki efendim" deyip iş yapamadığı için görevden alınan bürokratlar, dava açıp mahkeme kararları ile görevlerine iade ediliyordu. Hiçbir mevzuata uymayan yöntemlerle yandaşa verilen ihale, rakip firmanın yada duyarlı bir örgütün dava açması sonucu iptal ediliyordu. Vatandaş, İktidar Partisi mensubu bir yöneticinin yaptığı haksızlığı şikayet edecek bir idari merci bulamasa da yargıyı sığınacak liman olarak görüyordu. Anayasaya aykırı kanunların bir kısmı Anayasa Mahkemesi tarafından, kanunlara aykırı idarenin düzenleyici işlemlerinin bir kısmı ise Danıştay tarafından iptal ediliyordu. AKP iktidarı bundan rahatsızlık duymaya, istediği her şeyi yapmasının önünde engel olarak duran yargıyı dönüştürmek için bazı girişimler yapmaya başladı. Yeni hakim-savcı alımlarında ve atamalarda idaredeki usulleri (yandaşlık kriteri) uygulanmaya çalışsalar da HSYK duvarına çarptılar. Yerel mahkemede hakim, savcı etki altına alınıp istenilen kararlar çıkarılsa da Danıştay ve Yargıtay'dan kararlar bozularak geri geliyordu. Bu noktada AKP "Yargı bize iş yaptırmıyor, ayağımıza pranga vuruyor" feryadı ile 12 Eylül 2010 referandumu ile Anayasanın ilgili bölümlerini değiştirdi. O dönemde özellikle yetmez ama evet diyenlere "yargının siyasallaşmasında bu son viraj, bu değişiklik olursa yargı da alt üst olacak ve bunun geri dönüşü olmayacak" şeklinde çok konuştuk. İl il gezip konferanslar verdik. Ama nafile... değişiklik yapıldı. Değişikliğin hemen ardından yargının çatısından, omurgasından, temelinden her yerinden restorasyon çalışmalarına başlandı. Yargıda dönüşümü nasıl yaptılar ve birkaç yıl içinde sistemi nasıl yerle bir ettiler? Örnekler ile anlatmaya devam edeceğiz.
Lütfullah Önder / diğer yazıları
- Sararan sendikalar / 23.03.2023
- Toplumsal barış projesi üzerine bir analiz – 2 / 10.03.2023
- Toplumsal Barış Projesi üzerine bir analiz - 1 / 09.03.2023
- Doğuştan imtiyazlı muhalefet / 14.01.2023
- AKP gömleğini çıkarmamış muhalefet / 13.01.2023
- Paraya hükmetme çağı / 26.07.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -5- / 10.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -3- / 08.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı / 06.01.2022
- Ekonomide ağır faturalar ödemeye hazır mısınız? / 18.11.2021
- Toplumsal barış projesi üzerine bir analiz – 2 / 10.03.2023
- Toplumsal Barış Projesi üzerine bir analiz - 1 / 09.03.2023
- Doğuştan imtiyazlı muhalefet / 14.01.2023
- AKP gömleğini çıkarmamış muhalefet / 13.01.2023
- Paraya hükmetme çağı / 26.07.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -5- / 10.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -3- / 08.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı / 06.01.2022
- Ekonomide ağır faturalar ödemeye hazır mısınız? / 18.11.2021