Vatikan din devletinin bir projesi olan ve üçünçü bin yılda, yani yaşamaya başladığımız şu yıllarda Asya kıtasını, ille de Türkiye'yi Hıristiyan yapmayı hedefleyen Dinlerarası Diyalog modası, çam devirmeye devam ediyor. Ya da bu hastalığa yakalananlar çam devirmeye devam ediyorlar.
Dinlerarası Diyalog projesi, bugün itibarıyla yasaklansa, bütün bağlantıları kesilse bile, bugüne kadar yaptığı tahribat, ve tahrifat en az bir elli yıl daha devam eder. Ne tarafa dönerseniz, hangi yana yönelseniz zihnen yamulmuş, itikaden sapmış insanlarla karşılaşıyorsunuz.
Kanserden bin beter tehlikeli bir hastalık dan Diyalog hastalığı, girdiği gönlü alobora ediyor, girdiği toplumu, kurumu iğfal edip bırakıyor. Bu hastalık; maalesef, hem ezan sesinden hem de çan sesinden zevk alan, hem camide hem de kilise de aşka vecde gelen güya Müslüman tipi oluşturdu.
Bu projeyi çizenler, kurallarını, yöntemlerini belirleyenler birinci hedef olarak, kendi sapık bâtıl fikirlerini İslam'la eşitlemeyi belirlemişler. Yani, cami ile kilise, Hilal ile haç, ezan ile çan, hoca ile papaz aynı satırda, aynı tepside, aynı şartlarda takdim edilerek önemli bir mesafe katedildi. Şimdi AKP iktidarının ve medyanın da desteğini alan modern misyonerler; kiliseyi, haçı ve çanı bir adım adım daha öne çıkarmaya çalışıyorlar.
Diyaloğun taşeronluğunu yapan bir televizyonda ezan ile çan'ın beraber yayınlanmasını, "Ezanın güzelliğini anlamak için öyle yapmışlardır" şeklinde yorum yapan imamlara rastladıkça, bu fitnenin boyutlarını düşünüp ürperiyorum.
Yine bir imam, var gücüyle kafirlerin, müşriklerin ehl-i kitabın Cennete gireceğini savunuyor ve; "Kulunun 60-70 senelik ömrüne bakarak onu ebedi Cehenneme koyması Allah'ın adaletine yakışır mı?" diyebiliyorsa itikadî sapmanın derinliğini varın siz düşünün... Nihayet, Müslim Karabacak'ın Pazar günkü yazısında altını çizdiği gerçekler, Diyalog adlı kanserin, hücreleri, dokuları ne kadar hızla tahrip ettiğinin bir göstergesi. Şu satırlar Müslim Bey'in:
"Önceki akşam İskele-Sancak kilisesindeki (mübalığa değil, her ayine en üst düzeyde iki-üç papaz katılıyor) mutat ayine katılan bir yeni yetme "diyalogcu" Kafirun Suresine şu manayı verdi: 'Aynı anda birbirleriyle taban tabana zıt iki ve daha fazla din olabilir.'
Kafirlere, Müminlerin söyleyeceği en açık sözü, en açık bir şekilde ortaya koyan imanla küfür arasındaki çizgiyi en belirgin şekilde çizen bu sureden böylesi ucube bir mana çıkarmak büyük bir misyon adamı olmayı gerektirir."
Dinlerarası Diyalog projesi, bugün itibarıyla yasaklansa, bütün bağlantıları kesilse bile, bugüne kadar yaptığı tahribat, ve tahrifat en az bir elli yıl daha devam eder. Ne tarafa dönerseniz, hangi yana yönelseniz zihnen yamulmuş, itikaden sapmış insanlarla karşılaşıyorsunuz.
Kanserden bin beter tehlikeli bir hastalık dan Diyalog hastalığı, girdiği gönlü alobora ediyor, girdiği toplumu, kurumu iğfal edip bırakıyor. Bu hastalık; maalesef, hem ezan sesinden hem de çan sesinden zevk alan, hem camide hem de kilise de aşka vecde gelen güya Müslüman tipi oluşturdu.
Bu projeyi çizenler, kurallarını, yöntemlerini belirleyenler birinci hedef olarak, kendi sapık bâtıl fikirlerini İslam'la eşitlemeyi belirlemişler. Yani, cami ile kilise, Hilal ile haç, ezan ile çan, hoca ile papaz aynı satırda, aynı tepside, aynı şartlarda takdim edilerek önemli bir mesafe katedildi. Şimdi AKP iktidarının ve medyanın da desteğini alan modern misyonerler; kiliseyi, haçı ve çanı bir adım adım daha öne çıkarmaya çalışıyorlar.
Diyaloğun taşeronluğunu yapan bir televizyonda ezan ile çan'ın beraber yayınlanmasını, "Ezanın güzelliğini anlamak için öyle yapmışlardır" şeklinde yorum yapan imamlara rastladıkça, bu fitnenin boyutlarını düşünüp ürperiyorum.
Yine bir imam, var gücüyle kafirlerin, müşriklerin ehl-i kitabın Cennete gireceğini savunuyor ve; "Kulunun 60-70 senelik ömrüne bakarak onu ebedi Cehenneme koyması Allah'ın adaletine yakışır mı?" diyebiliyorsa itikadî sapmanın derinliğini varın siz düşünün... Nihayet, Müslim Karabacak'ın Pazar günkü yazısında altını çizdiği gerçekler, Diyalog adlı kanserin, hücreleri, dokuları ne kadar hızla tahrip ettiğinin bir göstergesi. Şu satırlar Müslim Bey'in:
"Önceki akşam İskele-Sancak kilisesindeki (mübalığa değil, her ayine en üst düzeyde iki-üç papaz katılıyor) mutat ayine katılan bir yeni yetme "diyalogcu" Kafirun Suresine şu manayı verdi: 'Aynı anda birbirleriyle taban tabana zıt iki ve daha fazla din olabilir.'
Kafirlere, Müminlerin söyleyeceği en açık sözü, en açık bir şekilde ortaya koyan imanla küfür arasındaki çizgiyi en belirgin şekilde çizen bu sureden böylesi ucube bir mana çıkarmak büyük bir misyon adamı olmayı gerektirir."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025