'Dış politikada hedef saptırma' seslendirme dosyası:
Bu hafta ABD'nin 'soykırım' kararı ile ilgili bu üçüncü yazım. Çünkü beka meselesi boyutu olan hayati bir konu…
Maalesef bu konuda iç siyaset malzemesi haline getirildi ve emperyalistleri bir kenara bırakıp kendi içimizde suçlu aramaya başladık.
Bir daha yazıyorum: ABD'ye karşı iktidarıyla, muhalefetiyle birlikte bir duruş gösterilmelidir. İktidar göstermezse, muhalefet Meclis'e birçok başlığı getirmelidir. Ama hiç birisi atılması gereken adımı atmadılar.
İktidar eleştirileri, 'Cumhur İttifakını' sabote etmek istiyorlar mantığıyla karşılarken muhalefeti de, HDP diliyle muhalefet yapıyorlar profiline soktu.
Sahi HDP o açıklamayı, hem de ilk dakikada niçin ya da kim isteği için yaptı? Bu açıklamanın siyasi hayatlarının sonu olacağını bilmiyorlar mıydı?
HDP'nin bu çıkışı, kimin ekmeğine yağ sürüyor?
Akademisyenlere bakıyorum! Adeta taraf olmazsanız bertaraf olursunuz, havasında konuşuyorlar. Atatürk ile Erdoğan'ı kıyaslamaya kalkanlar bile var! İnsaflıları ise Türkiye'nin bir Atatürk döneminde, bir de Erdoğan döneminde ABD'ye karşı böyle dik durduğunu ifade ediyorlar. Ve diyorlar ki, ABD, Erdoğan'dan, icraatlarında rahatsız olduğu için bu tavrı sergiliyor.
Neden rahatsızmış ABD? Türk askerinin Irak'taki, Suriye'deki, Libya'daki varlığından. ABD'ye rağmen yaptığı harekâtlardan!
Bu tespit sahipleri, prof'lar, 40 yıllık gazeteciler. Sanki BOP'tan haberleri yok. 1 Mart tezkeresini hiç duymamışlar. Libya'nın, İzmir'den vurulduğunu da görmemişler. Bu kişilere sormak istiyorum! Bahsi geçen coğrafyalara kendi isteğimizle mi asker gönderdik?
Ve bu kişilerin beğenmediği İsmet İnönü, Başkan Johnson'a, "Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye yerini alır" restini çekmişti.
ABD'nin tüm tehdit ve ambargolarına rağmen Ecevit-Erbakan hükümeti Kıbrıs'a asker çıkarmıştı.
Demirel ve Bülent Ecevit, ABD üslerini kapatan ve ABD ambargoyu kaldırıncaya kadar üsleri açmayan eski Türkiye'nin yöneticileriydi.
Tabi medyada çizilen profil ise daha şaşalı. Cumhurbaşkanı danışmanı Ayhan Oğan, Batı hiçbir zaman Türkiye'nin dostu olmamıştır. ABD de hiçbir zaman müttefikimiz olmamıştır. Şaşıracak, kaygılanacak bir şey yok. Örtülü savaştan, ikiyüzlü ilişkidense açıktan savaş iyidir. TC devleti Erdoğan liderliğinde hepsinin hakkından gelir" sözlerinden ilham alan gazeteciler verdikçe veriyorlar!
Örneğin, Yeni Şafak yazarı İbrahim Karagül, "Bir kez daha dünyanın eksenini değiştireceğiz. Korkuları bu, kavga bu. Türkiye'yi içeriden veya dışarıdan durdurmalarına izin vermeyin. Biden 'soykırım' mı demiş! Çok da umurunuzdaydı. Yola devam, büyük yürüyüşe devam. Tereddüt etmek, ürkmek, sendelemek, durmak, geri dönmek yok. Tarih ve coğrafya bizi çağırıyor. Ve biz geleceğiz."
Kim tutar seni! Yola devam…
Hatta bana, gerek sosyal medyadan ve mail yoluyla bu HDP ve Garo Paylan için neden yorum yapmıyorsunuz eleştirisi bile geldi.
Demek ki, bizi iyi takip etmiyorlar. Takip etselerdi bizlerin olaylara kişiler, partiler üzerinden değil devlet ve milletin menfaatleri gereğince değerlendirdiğimizi görürlerdi.
Örneğin 11 yıl önce bu ülkenin devlet ricali Ermenilerden açıkça özür diledi. Bu özürden ötürü dünyanın tebrik ve takdirini aldığını belgeleriyle yazmıştık.
Tarihler 2014 olması lazım (!) AKP vekili İsmet Uçma Agos şöyle diyordu: "1915'te Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı Büyük Felakete duyarsız kalınmasını bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum."
Pervin Buldan'ın 'açılım sürecinde' 1915 ile ilgili yaptığı açıklamalarla bugün HDP'nin, Garo Paylan'ın açıklamaları arasında hiç bir fark yok.
Biz bu gerçekleri yazdığımız yıllarda fitneci diyorlardı, şimdi neden susuyorsunuz, diyorlar. Biz hep doğruyu anlatıyoruz ama duymuyorsunuz. Sorun bizde değil sizde, sizde.
Adam gibi Canan Kaftancıoğlu ve Garo Paylan'ın mesajlarını elinize alın ve şu mesajlarla kıyaslayın:
"Ermeni meselesi ile ilk tanışmam üniversitede olmuştu. 19 yaşındaki birinin başörtüsüyle bu kadar uğraşan devlet, kim bilir başkalarının başına neler getiriyordur diye düşündüm."
"Ermeni malları üzerine bina edilmiş bir devletimiz var. Bu kadar haramdan 'helali hoş' bir hayat devşirmek imkânsız."
"Soykırım olup olmamasından çok devletin aklanma çabasına karşıyım, 1915'te devletin suç işlediği gün gibi açıktır."
Kıyasladınız mı? Peki, bunlar kimin? Hilal Kaplan. Aynı tepkiyi göstermiyorsanız adalet teraziniz kaymış demektir.
Maalesef bu konuda iç siyaset malzemesi haline getirildi ve emperyalistleri bir kenara bırakıp kendi içimizde suçlu aramaya başladık.
Bir daha yazıyorum: ABD'ye karşı iktidarıyla, muhalefetiyle birlikte bir duruş gösterilmelidir. İktidar göstermezse, muhalefet Meclis'e birçok başlığı getirmelidir. Ama hiç birisi atılması gereken adımı atmadılar.
İktidar eleştirileri, 'Cumhur İttifakını' sabote etmek istiyorlar mantığıyla karşılarken muhalefeti de, HDP diliyle muhalefet yapıyorlar profiline soktu.
Sahi HDP o açıklamayı, hem de ilk dakikada niçin ya da kim isteği için yaptı? Bu açıklamanın siyasi hayatlarının sonu olacağını bilmiyorlar mıydı?
HDP'nin bu çıkışı, kimin ekmeğine yağ sürüyor?
Akademisyenlere bakıyorum! Adeta taraf olmazsanız bertaraf olursunuz, havasında konuşuyorlar. Atatürk ile Erdoğan'ı kıyaslamaya kalkanlar bile var! İnsaflıları ise Türkiye'nin bir Atatürk döneminde, bir de Erdoğan döneminde ABD'ye karşı böyle dik durduğunu ifade ediyorlar. Ve diyorlar ki, ABD, Erdoğan'dan, icraatlarında rahatsız olduğu için bu tavrı sergiliyor.
Neden rahatsızmış ABD? Türk askerinin Irak'taki, Suriye'deki, Libya'daki varlığından. ABD'ye rağmen yaptığı harekâtlardan!
Bu tespit sahipleri, prof'lar, 40 yıllık gazeteciler. Sanki BOP'tan haberleri yok. 1 Mart tezkeresini hiç duymamışlar. Libya'nın, İzmir'den vurulduğunu da görmemişler. Bu kişilere sormak istiyorum! Bahsi geçen coğrafyalara kendi isteğimizle mi asker gönderdik?
Ve bu kişilerin beğenmediği İsmet İnönü, Başkan Johnson'a, "Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye yerini alır" restini çekmişti.
ABD'nin tüm tehdit ve ambargolarına rağmen Ecevit-Erbakan hükümeti Kıbrıs'a asker çıkarmıştı.
Demirel ve Bülent Ecevit, ABD üslerini kapatan ve ABD ambargoyu kaldırıncaya kadar üsleri açmayan eski Türkiye'nin yöneticileriydi.
Tabi medyada çizilen profil ise daha şaşalı. Cumhurbaşkanı danışmanı Ayhan Oğan, Batı hiçbir zaman Türkiye'nin dostu olmamıştır. ABD de hiçbir zaman müttefikimiz olmamıştır. Şaşıracak, kaygılanacak bir şey yok. Örtülü savaştan, ikiyüzlü ilişkidense açıktan savaş iyidir. TC devleti Erdoğan liderliğinde hepsinin hakkından gelir" sözlerinden ilham alan gazeteciler verdikçe veriyorlar!
Örneğin, Yeni Şafak yazarı İbrahim Karagül, "Bir kez daha dünyanın eksenini değiştireceğiz. Korkuları bu, kavga bu. Türkiye'yi içeriden veya dışarıdan durdurmalarına izin vermeyin. Biden 'soykırım' mı demiş! Çok da umurunuzdaydı. Yola devam, büyük yürüyüşe devam. Tereddüt etmek, ürkmek, sendelemek, durmak, geri dönmek yok. Tarih ve coğrafya bizi çağırıyor. Ve biz geleceğiz."
Kim tutar seni! Yola devam…
Hatta bana, gerek sosyal medyadan ve mail yoluyla bu HDP ve Garo Paylan için neden yorum yapmıyorsunuz eleştirisi bile geldi.
Demek ki, bizi iyi takip etmiyorlar. Takip etselerdi bizlerin olaylara kişiler, partiler üzerinden değil devlet ve milletin menfaatleri gereğince değerlendirdiğimizi görürlerdi.
Örneğin 11 yıl önce bu ülkenin devlet ricali Ermenilerden açıkça özür diledi. Bu özürden ötürü dünyanın tebrik ve takdirini aldığını belgeleriyle yazmıştık.
Tarihler 2014 olması lazım (!) AKP vekili İsmet Uçma Agos şöyle diyordu: "1915'te Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı Büyük Felakete duyarsız kalınmasını bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum."
Pervin Buldan'ın 'açılım sürecinde' 1915 ile ilgili yaptığı açıklamalarla bugün HDP'nin, Garo Paylan'ın açıklamaları arasında hiç bir fark yok.
Biz bu gerçekleri yazdığımız yıllarda fitneci diyorlardı, şimdi neden susuyorsunuz, diyorlar. Biz hep doğruyu anlatıyoruz ama duymuyorsunuz. Sorun bizde değil sizde, sizde.
Adam gibi Canan Kaftancıoğlu ve Garo Paylan'ın mesajlarını elinize alın ve şu mesajlarla kıyaslayın:
"Ermeni meselesi ile ilk tanışmam üniversitede olmuştu. 19 yaşındaki birinin başörtüsüyle bu kadar uğraşan devlet, kim bilir başkalarının başına neler getiriyordur diye düşündüm."
"Ermeni malları üzerine bina edilmiş bir devletimiz var. Bu kadar haramdan 'helali hoş' bir hayat devşirmek imkânsız."
"Soykırım olup olmamasından çok devletin aklanma çabasına karşıyım, 1915'te devletin suç işlediği gün gibi açıktır."
Kıyasladınız mı? Peki, bunlar kimin? Hilal Kaplan. Aynı tepkiyi göstermiyorsanız adalet teraziniz kaymış demektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025