Din kisveli Pontusçular
'Atatürk Vatandır Sempozyumu'ndaki konuşmasında Avukat Lütfullah Önder, 1918'de Karadeniz'de Pontus devleti kuranlar emellerine ulaşamayınca 3 yıl sonra bu defa sözde dini bir isyan çıkartmaya çalıştıklarını açıkladı. 'Yıllarca bunların bu oyunu tuttu' diyen Önder, "Prof. Dr. Haydar Baş'ın Hoş Geldin Atatürk eseriyle bu 100 yıllık oyun bozuldu" dedi.
30.11.2017 00:00:00
YENİ MESAJ/KONYA
Yeni Mesaj Gazetesi tarafından Konya'da düzenlenen Atatürk Vatandır sempozyumunda dikkat çekici sunumlar yapıldı.
Sempozyum konuşmacılarından hukukçu?yazar Lütfullah Önder, Doğu Karadeniz bölgesinde kurulan Pontus Devleti üzerine çarpıcı bilgiler verdi. "Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı'nın son dönemlerinde Anadolu'daki azınlıklar başkaldırmaya başlamıştı. Herkes kendi devletini kurmanın hesabı içine girmişti" diyen Önder şöyle devam etti: "1918'de ? şu an Rize'nin Güneysu ilçesi merkezli- Potamya deresi derler oraya. O bölgede 1918 yılında Rum azınlık Potamya devletini kuruyor. Bu devlet Rum devleti olarak kurulunca bölgedeki Müslüman halk bunlarla savaşıyor. 1922 yılında bölge halkı başta olmak üzere Osmanlı askerlerinin bir bölümü de mücadele ediyor ve isyan bastırılıyor. Bu devletin hüküm sürmesine izin verilmiyor."
"3 yıl sonra din adına ortaya çıktılar"
"Aynı bölgede 1925 yılına gelindiği zaman bu sefer güya dini bir isyan başlıyor. Şapka giymek istemiyoruz, vergi vermek istemiyoruz diye..." şeklinde konuşan Lütfullah Önder, "Yani 1918-1922 döneminde Rum devleti olarak ortaya çıkıp bu isyanı başlatıp Rum devletini kurmaya çalışanlar bakıyorlar ki bu millet Rum devleti diye ortaya çıkınca senin peşinden gelmiyor, seni dinlemiyor. O zaman 1925'te bu sefer güya İslam adına, dini gerekçelerle ayaklanıyorlar. Yıllarca o bölgede 'şapka giymiyor diye Rize meydanında 8 tane din adamı asıldı' diye konuştular. Ama bakıyoruz o din adamı denilen insanların geçmişlerine, hepsinin kökü aynı yere dayanıyor. Aslında hepsinin karın ağrısı şu; biz Osmanlı'da imtiyaz sahibiydik, Türk milleti köleydi her türlü hak ve yetki bizim elimizdeydi. Cumhuriyet kuruldu bu haklar elimizden alındı, buna müsaade edemeyiz' diyerek aslında bu insanlar cumhuriyete ve Mustafa Kemal'e karşı çıktı" dedi.
'Haydar Baş 100 yıllık oyunu bozdu'
"Yıllarca bunların bu oyunu tuttu. Ne zamana kadar? Prof. Dr. Haydar Baş maskelerini düşürene kadar" diyen Önder konuşmasını şu ifadelerle noktaladı: "O hem sonuna kadar samimi bir dindar hem de cumhuriyetçi. İşte Prof. Dr. Haydar Baş bu kimlikle ve ortaya koyduğu Hoş Geldin Atatürk eseriyle 100 yıldır devam eden, aslında temelinde saltanat-cumhuriyet kavgası olan ama bunu dindarlarla dinsizlerin kavgasıymış gibi gösterilen bu 100 yıllık oyun Prof. Dr. Haydar Baş ile birlikte bozuluyor. Bugün dindar millet cumhuriyet ile Mustafa Kemal Atatürk ile buluşturuluyor. Bugün devlet milleti ile kucaklaşıyor. Devlet ile millet, sivil ile asker Prof. Dr. Haydar Baş'ın şahsında, onun ortaya koyduğu fikirlerle ile birlikte bir oluyor, beraber oluyor. Bu oyunları kuranların oyunları boşa çıkarılıyor."
Sakalını mezura ile ölçenler
Konya'daki Atatürk Vatandır sempozyumunda konuşan isimlerden biri de eğitimci Asude Havuzlu'ydu. Havuzlu, "Sol elle yemek yenir mi yenmez mi konusu haram yemekten daha çok tartışıldı. 'Oruçluyken sakız çiğnenir mi çiğnenmez mi' sorusu domuz etinin kasaplık et olmasından daha çok konuşuldu. Sakalını mezura ile ölçüp uzunluğunu hesaplayanlar aldıkları faizi hesaplamadan yediler. 'Vur vur inlesin İsrail dinlesin' sloganlarını atanlar BOP için ABD Suriye'yi karıştırırken, 'Şii Suriyelilerin katli vaciptir, malları ve kadınları size helaldir' fetvaları verdiler ve bunu verirken de içleri hiç cız etmedi. İslam'ı böyle şekle boğanlar özünü anlayamamış olanlardır. Mevlana'yı anlamayanlar İslam'ı böyle şekle, ayrıntılara boğanlardır ve onlar Atatürk'ü de anlayamazlar. Onlar sırf sakalı sarığı var diye İskilipli Atıf'ı, Sad-i Nursi'yi hoca sanır, konuştuğunu İslam sanır da Atatürk onlarla mücadele etti diye Atatürk'ü İslam'a düşman sanırlar" dedi.
Mevlana, Atatürk ve Haydar Baş
Asude Havuzlu Konya'daki konuşmasında Hz. Mevlana hakkında şu anekdotu aktardı: "Allah kulunun kalbine bakar. O yüzden Hz. Mevlana'ya neden dönerek zikrediyorsun dediklerinde, 'bana kâinatta Allah'ı dönmeden zikreden bir şey gösterin ben de dönmeyeyim' der. Çünkü o atomdaki küçücük elektronlardan tutun da gezegenlere, galaksilere kadar Her şeyde Allah'ı görmüş, onların Allah'ı zikrettiğini görmüş, bu tefekkürle, aşk ile bu sırra ermiş bir insandır. İşte Atatürk de dine Hz. Mevlana'nın baktığı gibi baktığından şekle bakanlar, hurafelerin peşinden koşanlar onu anlamamış ve karalamıştırlar. Zamanında Ehl-i Beyt'i anlayamayanlar Hz. Mevlana'yı da Atatürk'ü de anlamamışlardır. Bugün de aynı şekilde 'insan gönüldür gönül' diyen Haydar Baş'ı da anlayamamaktadırlar."
Yeni Mesaj Gazetesi tarafından Konya'da düzenlenen Atatürk Vatandır sempozyumunda dikkat çekici sunumlar yapıldı.
Sempozyum konuşmacılarından hukukçu?yazar Lütfullah Önder, Doğu Karadeniz bölgesinde kurulan Pontus Devleti üzerine çarpıcı bilgiler verdi. "Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı'nın son dönemlerinde Anadolu'daki azınlıklar başkaldırmaya başlamıştı. Herkes kendi devletini kurmanın hesabı içine girmişti" diyen Önder şöyle devam etti: "1918'de ? şu an Rize'nin Güneysu ilçesi merkezli- Potamya deresi derler oraya. O bölgede 1918 yılında Rum azınlık Potamya devletini kuruyor. Bu devlet Rum devleti olarak kurulunca bölgedeki Müslüman halk bunlarla savaşıyor. 1922 yılında bölge halkı başta olmak üzere Osmanlı askerlerinin bir bölümü de mücadele ediyor ve isyan bastırılıyor. Bu devletin hüküm sürmesine izin verilmiyor."
"3 yıl sonra din adına ortaya çıktılar"
"Aynı bölgede 1925 yılına gelindiği zaman bu sefer güya dini bir isyan başlıyor. Şapka giymek istemiyoruz, vergi vermek istemiyoruz diye..." şeklinde konuşan Lütfullah Önder, "Yani 1918-1922 döneminde Rum devleti olarak ortaya çıkıp bu isyanı başlatıp Rum devletini kurmaya çalışanlar bakıyorlar ki bu millet Rum devleti diye ortaya çıkınca senin peşinden gelmiyor, seni dinlemiyor. O zaman 1925'te bu sefer güya İslam adına, dini gerekçelerle ayaklanıyorlar. Yıllarca o bölgede 'şapka giymiyor diye Rize meydanında 8 tane din adamı asıldı' diye konuştular. Ama bakıyoruz o din adamı denilen insanların geçmişlerine, hepsinin kökü aynı yere dayanıyor. Aslında hepsinin karın ağrısı şu; biz Osmanlı'da imtiyaz sahibiydik, Türk milleti köleydi her türlü hak ve yetki bizim elimizdeydi. Cumhuriyet kuruldu bu haklar elimizden alındı, buna müsaade edemeyiz' diyerek aslında bu insanlar cumhuriyete ve Mustafa Kemal'e karşı çıktı" dedi.
'Haydar Baş 100 yıllık oyunu bozdu'
"Yıllarca bunların bu oyunu tuttu. Ne zamana kadar? Prof. Dr. Haydar Baş maskelerini düşürene kadar" diyen Önder konuşmasını şu ifadelerle noktaladı: "O hem sonuna kadar samimi bir dindar hem de cumhuriyetçi. İşte Prof. Dr. Haydar Baş bu kimlikle ve ortaya koyduğu Hoş Geldin Atatürk eseriyle 100 yıldır devam eden, aslında temelinde saltanat-cumhuriyet kavgası olan ama bunu dindarlarla dinsizlerin kavgasıymış gibi gösterilen bu 100 yıllık oyun Prof. Dr. Haydar Baş ile birlikte bozuluyor. Bugün dindar millet cumhuriyet ile Mustafa Kemal Atatürk ile buluşturuluyor. Bugün devlet milleti ile kucaklaşıyor. Devlet ile millet, sivil ile asker Prof. Dr. Haydar Baş'ın şahsında, onun ortaya koyduğu fikirlerle ile birlikte bir oluyor, beraber oluyor. Bu oyunları kuranların oyunları boşa çıkarılıyor."
Sakalını mezura ile ölçenler
Konya'daki Atatürk Vatandır sempozyumunda konuşan isimlerden biri de eğitimci Asude Havuzlu'ydu. Havuzlu, "Sol elle yemek yenir mi yenmez mi konusu haram yemekten daha çok tartışıldı. 'Oruçluyken sakız çiğnenir mi çiğnenmez mi' sorusu domuz etinin kasaplık et olmasından daha çok konuşuldu. Sakalını mezura ile ölçüp uzunluğunu hesaplayanlar aldıkları faizi hesaplamadan yediler. 'Vur vur inlesin İsrail dinlesin' sloganlarını atanlar BOP için ABD Suriye'yi karıştırırken, 'Şii Suriyelilerin katli vaciptir, malları ve kadınları size helaldir' fetvaları verdiler ve bunu verirken de içleri hiç cız etmedi. İslam'ı böyle şekle boğanlar özünü anlayamamış olanlardır. Mevlana'yı anlamayanlar İslam'ı böyle şekle, ayrıntılara boğanlardır ve onlar Atatürk'ü de anlayamazlar. Onlar sırf sakalı sarığı var diye İskilipli Atıf'ı, Sad-i Nursi'yi hoca sanır, konuştuğunu İslam sanır da Atatürk onlarla mücadele etti diye Atatürk'ü İslam'a düşman sanırlar" dedi.
Mevlana, Atatürk ve Haydar Baş
Asude Havuzlu Konya'daki konuşmasında Hz. Mevlana hakkında şu anekdotu aktardı: "Allah kulunun kalbine bakar. O yüzden Hz. Mevlana'ya neden dönerek zikrediyorsun dediklerinde, 'bana kâinatta Allah'ı dönmeden zikreden bir şey gösterin ben de dönmeyeyim' der. Çünkü o atomdaki küçücük elektronlardan tutun da gezegenlere, galaksilere kadar Her şeyde Allah'ı görmüş, onların Allah'ı zikrettiğini görmüş, bu tefekkürle, aşk ile bu sırra ermiş bir insandır. İşte Atatürk de dine Hz. Mevlana'nın baktığı gibi baktığından şekle bakanlar, hurafelerin peşinden koşanlar onu anlamamış ve karalamıştırlar. Zamanında Ehl-i Beyt'i anlayamayanlar Hz. Mevlana'yı da Atatürk'ü de anlamamışlardır. Bugün de aynı şekilde 'insan gönüldür gönül' diyen Haydar Baş'ı da anlayamamaktadırlar."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.