‘Devletlere hâkim devlet benim’
İmam Ali (a.s.) şöyle buyurdu: “Bana altı ayrıcalık verilmiştir: Ölümleri, ecelleri bilmek, musibetleri bilmek, vasilere özgü bilgilere sahip olmak, Kur’ân-ı bilmek. Ben cenk meydanında döne döne vuruşanım. Bütün devletlere hâkim devlet benim”
25.11.2021 06:00:00





Ebu Abdullah er-Riyyahî, Ebu Samit el- Hulvanî'den duymuş ki:
Ebu Ca'fer (Muhammed Bâkır aleyhisselâm) şöyle buyurmuştur: "Emirü'l- Mü'minîn Ali b. Ebu Tâlib (aleyhisselâm)'ın üstünlüğü şudur ki; onun getirdiği her şeyi ben alıyorum ve nehyettiği her şeyi ben de nehyediyorum. Allah, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi)'den sonra, Resûlullah'a yöneltilmesi gereken itaatin ona da yöneltilmesini gerektirdi. Ki üstünlük Muhammed'indir. Dolayısıyla Ali'nin önüne geçen kimse, Allah Azze ve Celle'nin ve Resûlü'nün önüne geçmiş gibi olur. Kim ona karşı üstünlük taslarsa, Resûlullah'a üstünlük taslamış gibi olur.
Küçük büyük herhangi bir meselede Ali'nin verdiği hükmü reddeden kimse, Allah'a şirk koşma sınırına dayanmış olur. Çünkü Resûlullah, Allah'a açılan tek kapıydı. Allah'a giden yoldu ki, o yolu izleyen, Allah'a kavuşurdu. Ondan sonra Emirü'l-Mü'minîn bu konuma geldi. Ard arda gelen Ehl-i Beyt İmamları için de aynı özellik geçerlidir.
Allah Azze ve Celle, onları arzın rükünleri kılmıştır ki, bu sayede arzın düzeni bozulmasın, üzerindekiler savrulmasın. Onlar İslâm'ın direkleridir. İslâm'a yönelten yolun, üzerindeki kılavuzlardır. Hidâyete eren bir kimse, ancak onların yol göstericiliğiyle hidâyete erebilir. Bir kimse de onların haklarını tanıma hususunda kusur işlemesi durumunda hidâyet çizgisinden sapabilir. Onlar, Allah'ın indirdiği ilmin, özrün ve uyarının güvenilir koruyucularıdır. Yeryüzünde bulunan kimselere sunulan eksiksiz kanıtlardır. Onların ilkine Allah tarafından verilen yetkiler, en sonuncularına da verilmiştir. Bir kimse bu mertebeye ancak Allah'ın yardımıyla ulaşabilir.
Emirü'l-Mü'minîn Ali b. Ebu Tâlib aleyhisselâm şöyle derdi: Ben Allah tarafından belirlenmiş cennet ve cehennemin ayırt edicisiyim. Onlara girenler ancak benim taksimim esas alınarak girdirilirler. Ben, benden sonrakiler için imamım ve benden öncekilerin temsilcisiyim. Onların misyonlarının sürdürücüsüyüm. Ahmed (sallallahu aleyhi ve âlihi)'den başka hiç kimse benim önüme geçmez. Ben ve o, aynı yol üzerindeyiz. Ancak o, bizzat nübüvvetle görevlendirilmiştir, ismen tayin edilmiştir.
Bana altı ayrıcalık verilmiştir: Ölümleri, ecelleri bilmek, musibetleri bilmek, vasilere özgü bilgilere sahip olmak, Kur'ân-ı bilmek. Ben cenk meydanında döne döne vuruşanım. Bütün devletlere hakim devlet benim. Ben asabın, damganın sahibiyim ve insanlarla konuşan dabbeyim."
Ebu Ca'fer (Muhammed Bâkır aleyhisselâm) şöyle buyurmuştur: "Emirü'l- Mü'minîn Ali b. Ebu Tâlib (aleyhisselâm)'ın üstünlüğü şudur ki; onun getirdiği her şeyi ben alıyorum ve nehyettiği her şeyi ben de nehyediyorum. Allah, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi)'den sonra, Resûlullah'a yöneltilmesi gereken itaatin ona da yöneltilmesini gerektirdi. Ki üstünlük Muhammed'indir. Dolayısıyla Ali'nin önüne geçen kimse, Allah Azze ve Celle'nin ve Resûlü'nün önüne geçmiş gibi olur. Kim ona karşı üstünlük taslarsa, Resûlullah'a üstünlük taslamış gibi olur.
Küçük büyük herhangi bir meselede Ali'nin verdiği hükmü reddeden kimse, Allah'a şirk koşma sınırına dayanmış olur. Çünkü Resûlullah, Allah'a açılan tek kapıydı. Allah'a giden yoldu ki, o yolu izleyen, Allah'a kavuşurdu. Ondan sonra Emirü'l-Mü'minîn bu konuma geldi. Ard arda gelen Ehl-i Beyt İmamları için de aynı özellik geçerlidir.
Allah Azze ve Celle, onları arzın rükünleri kılmıştır ki, bu sayede arzın düzeni bozulmasın, üzerindekiler savrulmasın. Onlar İslâm'ın direkleridir. İslâm'a yönelten yolun, üzerindeki kılavuzlardır. Hidâyete eren bir kimse, ancak onların yol göstericiliğiyle hidâyete erebilir. Bir kimse de onların haklarını tanıma hususunda kusur işlemesi durumunda hidâyet çizgisinden sapabilir. Onlar, Allah'ın indirdiği ilmin, özrün ve uyarının güvenilir koruyucularıdır. Yeryüzünde bulunan kimselere sunulan eksiksiz kanıtlardır. Onların ilkine Allah tarafından verilen yetkiler, en sonuncularına da verilmiştir. Bir kimse bu mertebeye ancak Allah'ın yardımıyla ulaşabilir.
Emirü'l-Mü'minîn Ali b. Ebu Tâlib aleyhisselâm şöyle derdi: Ben Allah tarafından belirlenmiş cennet ve cehennemin ayırt edicisiyim. Onlara girenler ancak benim taksimim esas alınarak girdirilirler. Ben, benden sonrakiler için imamım ve benden öncekilerin temsilcisiyim. Onların misyonlarının sürdürücüsüyüm. Ahmed (sallallahu aleyhi ve âlihi)'den başka hiç kimse benim önüme geçmez. Ben ve o, aynı yol üzerindeyiz. Ancak o, bizzat nübüvvetle görevlendirilmiştir, ismen tayin edilmiştir.
Bana altı ayrıcalık verilmiştir: Ölümleri, ecelleri bilmek, musibetleri bilmek, vasilere özgü bilgilere sahip olmak, Kur'ân-ı bilmek. Ben cenk meydanında döne döne vuruşanım. Bütün devletlere hakim devlet benim. Ben asabın, damganın sahibiyim ve insanlarla konuşan dabbeyim."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.