“Dün bugüne, suyun suya benzemesinden daha çok benzer.”
-İbn Haldun-
Devletlerin ömrü kelebekler gibi haftalarla, ya da insanlar gibi yıllarla şekillenmez. Ülkelerin yaşamında yüzyıllık zaman, bir yıl gibidir. İnanmıyorsanız çok eskilere değil; sadece yüz sene öncesinde yaşanmış bir gerçeğe göz atalım…
İngiltere’de buhar gücünün keşfiyle başlayan sanayi devriminin hammaddesi kömürdür. Gelişen süreçte ise petrol, kömürden daha kullanışlı olacaktır. Çünkü Donanma Bakanı W. Churchill’e göre, savaş teknolojisinde Alman savaş gemilerine karşı ateş gücü ve sürat üstünlüğünün kazanılması, ancak petrol teknolojisi ile mümkündür. Bu sebeple Churchill, yalnız fuel-oil ile çalışan yeni bir filo inşa etmeyi amaçlar. Fakat kömür zengini İngiltere’nin petrolü yoktur.
Önceleri sömürgesi Hindistan’ın güzergâhında olduğu için önem taşıyan, Basra körfezi ve Ortadoğu’nun petrol zenginliği zaten bilinmektedir. İngiliz siyaseti ise -iki asırdan beri- körfezdeki şeyhlerle yakın temas halindedir. Özellikle Kuveyt şeyhi aracılığıyla civar bölgede, Bahreyn’de, Katar’da, Umman’da fiili hâkimiyeti vardır. Osmanlı idaresine de mevcut statükonun tanınması için baskı yapmaktadır. O dönemin sadrazamı ise Mahmut Şevket Paşa’dır. Paşa’nın bu konu ile ilgili görüşü şudur:
“Kuveyt ve Katar gibi çölden ibaret iki kaza yüzünden İngiltere ile ihtilaf çıkaramayız. Bu ehemmiyetsiz topraklardan ne gibi faydamız olabilir? Kuveyt ve Katar’ı İngiltere’ye bırakmaya ve zengin Irak vilayetimiz ile uğraşmaya karar verdim.”
Osmanlı’nın bu dahi(!) paşasının yaklaşımının üzerinden çok zaman geçmez. 29 Temmuz 1913 günü yapılan anlaşmayla Katar, Kuveyt ve Bahreyn masa başında -savaşmadan- İngiliz himayesine bırakılır.
Zaman kesintisiz işlemektedir. Aradan devlet ömrüyle bir yıl sayılabilecek yüz yıl geçer. Türkiye’de, Afganistan’da, Irak’ta, Sudan’da, neredeyse bütün İslam coğrafyasında ya işgallerle veya yeni Mahmut Şevket Paşa’larla doğal kaynaklar sömürülür. Amerikalı, İngiliz, Fransız, İtalyan, velhasıl Ehl-i Kitap yine İslam coğrafyasında, madenleri, petrolü, boru, toryumu, altını vs. çıkarır. Siz sanırsınız ki sömürgecilik eskide kaldı, devir değişti. Oysa geçen zaman devlet ömrüyle sadece bir yıldır. Yılan kabuk değiştirmiştir. Ama tarihi hafızadan mahrum beşer, nisyan ile maluldür. Sonuçta her devir kendi Şevket Paşa’sını ve Churchill’ini var eder.
Yani Şevket Paşa’lar ölmez…
-İbn Haldun-
Devletlerin ömrü kelebekler gibi haftalarla, ya da insanlar gibi yıllarla şekillenmez. Ülkelerin yaşamında yüzyıllık zaman, bir yıl gibidir. İnanmıyorsanız çok eskilere değil; sadece yüz sene öncesinde yaşanmış bir gerçeğe göz atalım…
İngiltere’de buhar gücünün keşfiyle başlayan sanayi devriminin hammaddesi kömürdür. Gelişen süreçte ise petrol, kömürden daha kullanışlı olacaktır. Çünkü Donanma Bakanı W. Churchill’e göre, savaş teknolojisinde Alman savaş gemilerine karşı ateş gücü ve sürat üstünlüğünün kazanılması, ancak petrol teknolojisi ile mümkündür. Bu sebeple Churchill, yalnız fuel-oil ile çalışan yeni bir filo inşa etmeyi amaçlar. Fakat kömür zengini İngiltere’nin petrolü yoktur.
Önceleri sömürgesi Hindistan’ın güzergâhında olduğu için önem taşıyan, Basra körfezi ve Ortadoğu’nun petrol zenginliği zaten bilinmektedir. İngiliz siyaseti ise -iki asırdan beri- körfezdeki şeyhlerle yakın temas halindedir. Özellikle Kuveyt şeyhi aracılığıyla civar bölgede, Bahreyn’de, Katar’da, Umman’da fiili hâkimiyeti vardır. Osmanlı idaresine de mevcut statükonun tanınması için baskı yapmaktadır. O dönemin sadrazamı ise Mahmut Şevket Paşa’dır. Paşa’nın bu konu ile ilgili görüşü şudur:
“Kuveyt ve Katar gibi çölden ibaret iki kaza yüzünden İngiltere ile ihtilaf çıkaramayız. Bu ehemmiyetsiz topraklardan ne gibi faydamız olabilir? Kuveyt ve Katar’ı İngiltere’ye bırakmaya ve zengin Irak vilayetimiz ile uğraşmaya karar verdim.”
Osmanlı’nın bu dahi(!) paşasının yaklaşımının üzerinden çok zaman geçmez. 29 Temmuz 1913 günü yapılan anlaşmayla Katar, Kuveyt ve Bahreyn masa başında -savaşmadan- İngiliz himayesine bırakılır.
Zaman kesintisiz işlemektedir. Aradan devlet ömrüyle bir yıl sayılabilecek yüz yıl geçer. Türkiye’de, Afganistan’da, Irak’ta, Sudan’da, neredeyse bütün İslam coğrafyasında ya işgallerle veya yeni Mahmut Şevket Paşa’larla doğal kaynaklar sömürülür. Amerikalı, İngiliz, Fransız, İtalyan, velhasıl Ehl-i Kitap yine İslam coğrafyasında, madenleri, petrolü, boru, toryumu, altını vs. çıkarır. Siz sanırsınız ki sömürgecilik eskide kaldı, devir değişti. Oysa geçen zaman devlet ömrüyle sadece bir yıldır. Yılan kabuk değiştirmiştir. Ama tarihi hafızadan mahrum beşer, nisyan ile maluldür. Sonuçta her devir kendi Şevket Paşa’sını ve Churchill’ini var eder.
Yani Şevket Paşa’lar ölmez…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mehmet Maruf / diğer yazıları
- Akrep kıskacı / 05.12.2019
- NATO "güvenilir" midir? / 15.10.2015
- Düşmanı tanımak / 19.01.2014
- Ajax Operasyonu-II / 14.01.2014
- Ajax Operasyonu-I / 13.01.2014
- Ali Napolyon, Hacı Wilhelm ve diğerleri / 30.11.2013
- Batı bizden korkar mı? / 23.11.2013
- Biz ancak bize benzeriz / 17.11.2013
- Biz kimiz? / 14.11.2013
- Bin yıllık korku / 10.09.2013
- NATO "güvenilir" midir? / 15.10.2015
- Düşmanı tanımak / 19.01.2014
- Ajax Operasyonu-II / 14.01.2014
- Ajax Operasyonu-I / 13.01.2014
- Ali Napolyon, Hacı Wilhelm ve diğerleri / 30.11.2013
- Batı bizden korkar mı? / 23.11.2013
- Biz ancak bize benzeriz / 17.11.2013
- Biz kimiz? / 14.11.2013
- Bin yıllık korku / 10.09.2013