Kemal Derviş 17 aylık IMF memuriyeti süresince, görev ülkesi Türkiye'de ekonomiyi alt üst etti. Kemal Derviş ABD tarafından "Türkiye ekonomisini IMF ve Dünya Bankası'nın kuyruğuna bağlamak" göreviyle Türkiye'ye yollandığı zaman Başbakan Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı ise ekönömi doktoru Devlet Bahçeli idi. O dönemde ABD'nin böyle bir atamasına DSP'nin "evet" demesini belki anlayabilirdik ama, o ana kadar hiçbir vaadini yerine getirmemiş ve seçmenini hayal kırıklığına uğratmış olsa bile MHP'nin "evet" diyeceğini doğrusu beklemiyorduk. 18 Nisan 1999 seçimlerinden sonra 57. Cumhuriyet Hükümeti'nin kurulduğu günden beri MHP ile ilgili yanılan hep biz olduğumuz gibi bu beklentimizde de yanılmıştık. MHP Kemal Derviş'i DSP ve ANAP'ı da zaman zaman aşan bir bağlılıkla benimsemişti. Öyle ki, Derviş istedi diye MHP, partideki en çalışkan bakan olan Enis Öksüz'ü bile feda etmişti. (harcamıştı demek daha doğru olacak)
MHP kanadı Kemal Derviş'e olan inancını, 17 aylık dönemde hiçbir zaman kaybetmedi. Hatta milletvekillerine Kemal Derviş aleyhinde konuşma yasağı bile getirildi. Hatırlayın bir ara bir televizyon programında, Adalet Komisyonu'nda Apo'ya özgürlük bahşeden vekillerden Mehmet Gül, Derviş'e "mason" dediğinde kıyametler kopmuştu. MHP kendi ifadesiyle ABD'nin atadığı bir "mason"a Türk ekonomisini emanet etmişti. Bahçeli Derviş kanalıyla yürüttürülen IMF'nin sömürü politikasının başarıya (!) ulaşacağına gönülden inanıyordu. Ne de olsa kendisi de ekönömi doktoruydu, ondan daha iyi bilecek değildik ya ekönömiyi.
Derviş kendisine gösterilen bu üstün bağlılığın ve hiç kimsenin hesap sormamasının verdiği cesaretle, 17 ay Türk ekonomisini tarihinde görülmedik seviyede dip noktalara taşıdı. IMF'nin 57. hükümete talimatı şuydu: "Derviş'in yaptığı hiçbir icraata karışmayacaksınız. Ne yaptın diye sormayacaksınız." Başta MHP olmak üzere 57. hükümetin bütün üyeleri bu talimatı harfiyen yerine getirdiler. Derviş'e "yahu IMF'den dünya kadar borç aldık. Bu aldığımız paralar nereye gitti?" diye bir soruyu dahi soramadılar. Derviş 17 aylık bu "kara dönemde" öyle haltlar yedi ki, bunların çerçevesini çizmek mümkün değil. Türkiye tarihinde görülmedik derecede ağır anlaşmalara, hiç kimseye danışmadan imza atan Derviş, iç ve dış borcumuzu fütursuzca katlayarak altından kalkılması zor borç yükünü sırtımıza yükledi. Aslında Derviş'e kızmamak gerekiyor çünkü o görevini yapıyordu. Peki bizim Meclis'e büyük umutlarla yolladığımız milliyetçi parti ne yapıyordu? Türkiye'nin Derviş'in attığı gizli imzalarla IMF'ye satılmasını görmüyor muydu? Bahçeli'nin bu tür çıkışlara hazırlanmış otomotik bir refleksi vardı: "Önce uyum." Yani Bahçeli kendi ifadesiyle "Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir uyum ve uzlaşma" uğruna memleketin satılmasına göz yumuyordu. Bahçeli Derviş'ten aşırı derecede korkuyordu. Derviş görevi bıraktıktan sonra aşırı bir şekilde rahatlamıştı Bahçeli. Çünkü artık korktuğu bir öcü kalmamıştı. Bahçeli Derviş'e bir şey sormaya öyle çekiniyordu ki, bir kere bile "yahu aldığımız bu paralar nereye gitti?" diye soramadı.
Şimdi Bahçeli'nin önceki günkü Bakanlar Kurulu toplantısında, Derviş'ten boşalan ekonomi bakanlığına getirilen Masum Türker'le arasında geçen diyalogu aktaralım. Bu diyalog yukarıda anlatmaya çalıştığım acziyetin en açık delili olduğu ve MHP'nin Türkiye'nin satılmasına sessiz kaldığını açık bir şekilde gösterdiği için bunun üzerine yorum yapmayacağım. Yorumu siz yapın.
"Sayın Masum Türker'e, ilk defa Hazine'nin icraat ve programları ile ilgili olarak ayrıntılı ve açıklayıcı bilgi vermesi sebebiyle teşekkür ediyorum. Bugüne kadar bu denli doyurucu bilgi alamıyorduk.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun bazı icraatları hakkında sağlıklı bilgi almamız pek mümkün olmadı. Sayın Bakandan birinci ricamız, bize BDDK'nın uygulamaları hakkında doyurucu ve net bilgi vermesidir. Çünkü bu konuda zaman zaman çok farklı iddia ve görüşler ortaya atıldı.
İkinci olarak, bildiğiniz gibi Türkiye 28 milyar doların üzerinde bir dış borç aldı. Bu paraların bankacılık ve finansman sektörünün yeniden yapılandırılması için kullanıldığını biliyoruz. Ancak, aldığımız dış borçların nerelere, ne kadar kullanıldığını da ayrıntılı bir şekilde öğrenmeye hakkımız var."
MHP kanadı Kemal Derviş'e olan inancını, 17 aylık dönemde hiçbir zaman kaybetmedi. Hatta milletvekillerine Kemal Derviş aleyhinde konuşma yasağı bile getirildi. Hatırlayın bir ara bir televizyon programında, Adalet Komisyonu'nda Apo'ya özgürlük bahşeden vekillerden Mehmet Gül, Derviş'e "mason" dediğinde kıyametler kopmuştu. MHP kendi ifadesiyle ABD'nin atadığı bir "mason"a Türk ekonomisini emanet etmişti. Bahçeli Derviş kanalıyla yürüttürülen IMF'nin sömürü politikasının başarıya (!) ulaşacağına gönülden inanıyordu. Ne de olsa kendisi de ekönömi doktoruydu, ondan daha iyi bilecek değildik ya ekönömiyi.
Derviş kendisine gösterilen bu üstün bağlılığın ve hiç kimsenin hesap sormamasının verdiği cesaretle, 17 ay Türk ekonomisini tarihinde görülmedik seviyede dip noktalara taşıdı. IMF'nin 57. hükümete talimatı şuydu: "Derviş'in yaptığı hiçbir icraata karışmayacaksınız. Ne yaptın diye sormayacaksınız." Başta MHP olmak üzere 57. hükümetin bütün üyeleri bu talimatı harfiyen yerine getirdiler. Derviş'e "yahu IMF'den dünya kadar borç aldık. Bu aldığımız paralar nereye gitti?" diye bir soruyu dahi soramadılar. Derviş 17 aylık bu "kara dönemde" öyle haltlar yedi ki, bunların çerçevesini çizmek mümkün değil. Türkiye tarihinde görülmedik derecede ağır anlaşmalara, hiç kimseye danışmadan imza atan Derviş, iç ve dış borcumuzu fütursuzca katlayarak altından kalkılması zor borç yükünü sırtımıza yükledi. Aslında Derviş'e kızmamak gerekiyor çünkü o görevini yapıyordu. Peki bizim Meclis'e büyük umutlarla yolladığımız milliyetçi parti ne yapıyordu? Türkiye'nin Derviş'in attığı gizli imzalarla IMF'ye satılmasını görmüyor muydu? Bahçeli'nin bu tür çıkışlara hazırlanmış otomotik bir refleksi vardı: "Önce uyum." Yani Bahçeli kendi ifadesiyle "Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir uyum ve uzlaşma" uğruna memleketin satılmasına göz yumuyordu. Bahçeli Derviş'ten aşırı derecede korkuyordu. Derviş görevi bıraktıktan sonra aşırı bir şekilde rahatlamıştı Bahçeli. Çünkü artık korktuğu bir öcü kalmamıştı. Bahçeli Derviş'e bir şey sormaya öyle çekiniyordu ki, bir kere bile "yahu aldığımız bu paralar nereye gitti?" diye soramadı.
Şimdi Bahçeli'nin önceki günkü Bakanlar Kurulu toplantısında, Derviş'ten boşalan ekonomi bakanlığına getirilen Masum Türker'le arasında geçen diyalogu aktaralım. Bu diyalog yukarıda anlatmaya çalıştığım acziyetin en açık delili olduğu ve MHP'nin Türkiye'nin satılmasına sessiz kaldığını açık bir şekilde gösterdiği için bunun üzerine yorum yapmayacağım. Yorumu siz yapın.
"Sayın Masum Türker'e, ilk defa Hazine'nin icraat ve programları ile ilgili olarak ayrıntılı ve açıklayıcı bilgi vermesi sebebiyle teşekkür ediyorum. Bugüne kadar bu denli doyurucu bilgi alamıyorduk.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun bazı icraatları hakkında sağlıklı bilgi almamız pek mümkün olmadı. Sayın Bakandan birinci ricamız, bize BDDK'nın uygulamaları hakkında doyurucu ve net bilgi vermesidir. Çünkü bu konuda zaman zaman çok farklı iddia ve görüşler ortaya atıldı.
İkinci olarak, bildiğiniz gibi Türkiye 28 milyar doların üzerinde bir dış borç aldı. Bu paraların bankacılık ve finansman sektörünün yeniden yapılandırılması için kullanıldığını biliyoruz. Ancak, aldığımız dış borçların nerelere, ne kadar kullanıldığını da ayrıntılı bir şekilde öğrenmeye hakkımız var."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012