Hikâye çok bildik ve çok uzundur…
Herkesin bilmesine ve anlamasına da gerek yoktur.
Konunun muhatapları zaten bu mevzu hakkında her türlü malumata sahiptirler.
Yani bilmesi gerekenler bilmeli, ders alması gerekenler ders almalıdır.
Hikayenin en son kısmını ele aldım zira, anlayan için bu kadar yeterli.
1950'li yılların ilk yarısında Menderes'in başlattığı kalkınma hamlesi ikinci yarıda ciddi şekilde inkıraza uğrar ve işler ters gitmeye başlar. Bu durumu ise en net ortaya koyan 1957 seçimleri olmuştu.
1954'te yüzde 56,6 oy alan Demokrat Parti'nin oyları yüzde 47,8'e geriler.
Ülkede yokluk ve yolsuzluklar gitgide büyüyordu, yatırımlar ise durma noktasına gelmişti.
1959 yılında bir ümit diye Washington ziyaretine çıkan Menderes, ABD Başkanı Eisenhower ile sadece 30 dakika bir araya gelebilecek, Dışişleri Bakanı Herter'in kapısında ise 1 saate yakın bekletildikten sonra ancak 15 dakikalığına görüşme koparacaktı.
Her şeye yakından şahit olan Washington Büyükelçisi Suat Hayri Ürgüplü ise, Vatan gazetesi adına Washington'a giden gazeteci Orhan Karaveli'ye dönüp "Amerika Menderes'i sildi kardeşim!" diye fısıldayacaktı.
ABD'den aradığı desteği göremeyen Menderes rotayı Moskova'ya kırmaya karar vermiştir.
1959 Aralığında Sağlık Bakanı Lütfi Kırdar'ı Moskova'ya gönderdi.
11 Nisan 1960 günü Menderes'in Ofisi tarafından yayınlanan bildiride, 1 Temmuz 1960 tarihinde Moskova ziyaretinin yapılacağı, daha sonra da Sovyet lideri Kruşçev'in Ankara'ya geleceği ilan edildi.
Amerika açısından Menderes'in Moskova ziyareti asla gerçekleşmemeliydi. Nitekim öyle de oldu.
ABD'nin desteği ile gelen Menderes, bu sefer ABD'nin darbesi ile üzerinden silindir gibi geçilecekti.
Sahi, darbe bildirisi ne diyordu?
27 Mayıs günü Amerikalı Yarbay Haynes tarafından bizzat Radyoevi'ne götürülen Türkeş, darbeyi şu sözlerle duyuruyordu:
"Sevgili Vatandaşlar, Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini ele almıştır.
Bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sadığız. NATO ve CENTO'ya inanıyoruz ve bağlıyız.
Ne kadar ilginç değil mi?
Alparslan Türkeş aynı zamanda MHP'nin de kurucusudur.
Ne tesadüf ama…
Bahçeli yürürken arka fonda çalan şarkı neydi sahi!
Ne mi ima etmeye çalışıyorum..
Hiç bir şey.
Sadece şunu biliyorum.
Gerçekte Erdoğan'ı ve Türkiye'yi kurtaracak insanlar, ne ilginçti ki Erdoğan'ın selam bile verme gereği duymadığı insanlardır.
Bugün muhasebe zamanıdır.
Yoksa yarın geçmiş olsuna gelirler!
- Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açık çağrı / 20.04.2025
- “Kürt sorunu vardır” diyen ajandır! / 17.04.2025
- Türkiye devleti değil, TÜRK devleti! / 16.04.2025
- İslam düşmanı Muaviye, ABD’ye ilham oldu! / 15.04.2025
- Haydar Baş’ı anmak ve anlamak / 14.04.2025
- Kıbrıs Türk’ün tapulu malıdır / 13.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 10.04.2025
- Boykotu bırak satılanlara bak! / 08.04.2025
- ‘Selçuklu ve Osmanlı’yı tarikatlar batırdı’ / 07.04.2025