(dünden devam…)
Ülkemiz, özellikle 1999 Gölcük depreminden sonra deprem yönetmeliğinde ciddi değişikliklere gitti. 18 Bine yakın vatandaşımızı Gölcük depreminde maalesef kaybetmiştik.
Mesleğim gereği yakın takip ettiğim bu yönetmelikle birlikte 2001 yılından itibaren inşaatlarda kullanılmaya başlayan çok önemli birkaç hususu hatırlatmak isterim.
İlk öncelik, binaların yapılacağı zeminlerde zemin etüdü yapılması ki zeminin kalitesi en önemli husustur. 1,5 metrede bir alınan numuneler ile zeminler inceleniyor ve sağlam zemine ininceye kadar bu çalışmalar devam ettiriliyor.
Zemin etütlerinin masraflı bir işlem olmasında olacak ki binayı yaptıracak bazı müteahhitlerin fazla para ödememek için türlü türlü yollara başvurduğunu da belirtmeden geçmeyelim.
Bir diğer önemli gelişme ise inşaatlarda hazır beton kullanımı. Artık dere ve deniz kumu tarihe karıştı. Konkasör tesislerinden kırma taş ve taş tozu kullanılarak beton santrallerinde üretilen hazır beton kullanımına geçildi. İnşaatlarda C-25 beton kalitesinin altında beton kullanımı yasaklandı.
Bir binanın olmazsa olmazlarından biri de demir donatısıdır. Yönetmeliğe kadar inşaatlarda hep düz ve pürüzsüz yüzeyli demir kullanıyordu. Artık bunun yerine nervürlü dediğimiz dış yüzeyi pürüzlü çelik demirler kullanılmaya başladı.
Evet, gelelim bu yönetmelikten önce yapılan binaların durumuna!
Tamamı risk altındadır. Bu net. İstisnaları çıkabilir. Karot numunesi alınarak incelenmesi gerekir.
Bu yazımı okuyan okuyucularımızı altını kalın çizgilerle çizerek belirtmek isterim ki, eğer ikamet ettiğiniz bina 1999 yılından önce yapılmışsa hiç zaman kaybetmeden binanızın dayanım testini yaptırmanız gerekiyor. Muhtemelen depreme dayanıksız çıkacak. O halde hiç vakit kaybetmeden ya binanızı işin ehline uygun ve işini düzgün yapan malzemeden çalmayan firmalara güçlendirme yaptıracaksınız ya da kentsel dönüşüme müracaat edeceksiniz. Başka çareniz yok.
Devletimizin kentsel dönüşüm için başta kira desteği ve kredi imkanı sağladığını biliyorum.
Evet… Netice olarak bilinçlenme açısından deprem olduğunda televizyona çıkması gereken konuşmacı; inşaat mühendisidir, inşaat teknikeridir, mimardır, işini düzgün yapan müteahhittir, belediyecidir, şehir plancıdır vs.
Yani demem o ki, bu depremde yıkılan binaların nesi eksikti, kim nerede yanlış yaptı, yanlış yapanlar hakkında ne yapılacak, bir daha yanlış yapılmaması için neler yapılabilir?
Bunların hangisinin bir diğer yönüyle içinde jeoloji var? Jeofizik var? Jeodezi ve fotogrametri var?
Sorunun kaynağına inmedikçe sosyal medyada yapılan yastayız ve geçmiş olsun paylaşımlarını sürekli yapar dururuz!
Netice olarak, öncelikle fay hattı üzerinde bulunan illerimizde ve ilçelerimizde deprem simülasyonlarında çok hasarlı olması beklenen yapılar bir elin parmaklarından katbekat fazla olacak. İşimiz hiç kolay değil, devletin tüm organları, sivil toplum kuruluşları, meslek odaları vs. bizler el ele verip çok geç olmadan gerekli önlemleri hep birlikte almalıyız.
Ha aklımda iken söyleyeyim. İzmir, Ege'nin İncisi olduğunu bu depremde bir kez daha gösterdi. Cuma gününden itibaren Türkiye'ye ders verir nitelikte bir dayanışma ve yardımlaşma örneği sergiliyorlar. Adeta seferber olmuş durumdalar.
Depremzedelerin yaralarını sarmak için yarışan otelciler, lokantacılar, fırıncılar, marketçiler daha bilmediğim birçok iş yeri sahiplerine gönülden teşekkür ediyorum.
- Bir anketin düşündürdükleri / 26.03.2024
- Ramazanın getirdiği bir demet güzellikler / 12.03.2024
- 106. yıl sonra Eskişehir’de… / 27.02.2024
- Emekliler kervanının yeni üyesi / 20.02.2024
- Perşembe akşamı izlenimlerim! / 13.02.2024
- Yerel seçimler üzerine / 07.02.2024
- Bu bizim insanlık namına görevimiz! / 30.01.2024
- Bir nefes sıhhat / 23.01.2024
- Üç cilt çıkan kitaplarımın öyküsü / 16.01.2024