KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Kıbrıs sorununa 38 yıldır çözüm bulunamadığını belirterek, çözüme gidilmesinin ilk koşulunun, adadaki durum hakkında "doğru teşhislerin konulması" olduğunu söyledi. Denktaş, AB'nin Kıbrıs konusuna müdahil olmasının ise konuyu çok daha karmaşık hale getirdiğini kaydetti.
Denktaş, AB'nin, Kıbrıs Rum yönetimini meşru Kıbrıs hükümeti olarak tanımakla büyük hata yaptığını söyledi. Denktaş, şöyle devam etti: "AB, Kıbrıs konusunda aldatıldı. Meselenin halline yardımcı oluyoruz inancındaki AB'ye, iki tarafın anlaşmak üzere olduğu, çözümlenemeyen bir iki küçük ayrıntının da AB şansının ortaya çıkmasıyla önemini yitireceği söylendi, ancak AB yeşil ışık yakar yakmaz Rum tarafı açıklama yaparak, o zamana kadar üzerinde konuştuğumuz federasyonun değil, üç özgürlüğün kısıtlanmayacağı (dolaşım, yerleşim, mal mülk edinme) ve iki kesimliliğin ortadan kalkacağı Alman modeli federasyonun ele alınması gerektiğini söyledi. Oybirliğiyle yeşil ışık kararını aldılar, ama şimdi Yunanistan nedeniyle kararlarını değiştiremiyorlar." Üyeliğin Kıbrıs'a beklenen barış ve uzlaşmayı getirmeyeceğinin farkına varan AB'nin tedirginliğinin de arttığını ifade eden Denktaş, Rum yönetiminin AB'ye girmesiyle bölgedeki tüm dengelerin bozulacağını kaydetti. Denktaş, "Kıbrıs meselesini 1963 yılından bu yana ortaya çıkaran çıkaran Rum kesimi ve Yunanistan. Niçin Türkiye'ye 'Kıbrıs sorununu çöz ve gel' derken, Rum yönetimine aynı şeyi söylemiyorsun? Türkiye Kıbrıs meselesini oluşturmadı ki" dedi. Denktaş, AB'nin ilk olarak, 1960 Kıbrıs hükümetinin kendine has yapısını kabul ederek, bu yapıya üniter devlet olarak bakmaktan vazgeçmesi, daha sonra da iki tarafla eşit temasa başlaması gerektiğini söyledi.
Annan görüşmesi Avrupa'ya alındı
BM Genel Sekreteri Kofi Annan'la 28 Ağustos'ta Avusturya'da bir araya gelecek olan Denktaş, görüşmenin kendi isteği doğrultusunda New York'ta değil bir Avrupa kentinde yapılacağını belirtti ve "Bu temas bizim için nedir? Bizim açımızdan bu temasın maksadı, Kıbrıs meselesinin halli için iki taraf arasında hangi müşterekler vardır? Bu müşterekler, bizi uzlaşmaya götürecek müşterekler midir? Cevap aramak için gidiyorum" dedi. Rum yönetiminin "Kıbrıs hükümeti" sıfatıyla tüm Kıbrıs'ı temsil ettiği iddiasında olduğunu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) alınan son kararların uygulanarak, göçmenlerin geri dönmesini sağlamaya çalıştığını belirten Denktaş, kendilerinin ise Kıbrıs'ta siyasi çözüm olmadan üyeliğin gündeme gelmesine karşı olduklarını söyledi. Denktaş, şöyle devam etti:
"1960'ta kurulan ortaklık cumhuriyetini, tüm Kıbrıs'ı bir Rum cumhuriyetine dönüştürmek ve biz Türk ortağı azınlık yapmak için yıktınız. Bu maksatla bir savaş başlattınız, 11 yıl sonra bir Yunan ve Kıbrıs Rum darbesiyle meseleyi halletmeye kalktınız. İki zeminli bir anlaşmayı kabul ettiniz, nüfus mübadelesi yaptık, mal mülk mübadelesi yapma aşamasına geldik, siz bu safhada tüm bunları ortadan kaldırmak için AB yolunu seçtiniz. Bu, 1960 anlaşmalarına aykırıdır. Kıbrıs, bir bütün olduğu zamanda bile, Türkiye'nin de üye olmadığı böyle bir kuruluşa giremez. BM Genel Sekreteri'nin de ortaya koyduğu ve kabul edilmiş ilkeler vardı, 'önce çözüm sonra AB üyeliği ve AB kararı iki tarafın ayrı referandumuyla alınabilir' şeklinde. Genel Sekreter ile yapacağımız temaslarda böyle bir olanak var mı, bunu araştıracağız. Aksi takdirde yine akıntıya kürek çekeceğiz."
Denktaş, AB'nin, Kıbrıs Rum yönetimini meşru Kıbrıs hükümeti olarak tanımakla büyük hata yaptığını söyledi. Denktaş, şöyle devam etti: "AB, Kıbrıs konusunda aldatıldı. Meselenin halline yardımcı oluyoruz inancındaki AB'ye, iki tarafın anlaşmak üzere olduğu, çözümlenemeyen bir iki küçük ayrıntının da AB şansının ortaya çıkmasıyla önemini yitireceği söylendi, ancak AB yeşil ışık yakar yakmaz Rum tarafı açıklama yaparak, o zamana kadar üzerinde konuştuğumuz federasyonun değil, üç özgürlüğün kısıtlanmayacağı (dolaşım, yerleşim, mal mülk edinme) ve iki kesimliliğin ortadan kalkacağı Alman modeli federasyonun ele alınması gerektiğini söyledi. Oybirliğiyle yeşil ışık kararını aldılar, ama şimdi Yunanistan nedeniyle kararlarını değiştiremiyorlar." Üyeliğin Kıbrıs'a beklenen barış ve uzlaşmayı getirmeyeceğinin farkına varan AB'nin tedirginliğinin de arttığını ifade eden Denktaş, Rum yönetiminin AB'ye girmesiyle bölgedeki tüm dengelerin bozulacağını kaydetti. Denktaş, "Kıbrıs meselesini 1963 yılından bu yana ortaya çıkaran çıkaran Rum kesimi ve Yunanistan. Niçin Türkiye'ye 'Kıbrıs sorununu çöz ve gel' derken, Rum yönetimine aynı şeyi söylemiyorsun? Türkiye Kıbrıs meselesini oluşturmadı ki" dedi. Denktaş, AB'nin ilk olarak, 1960 Kıbrıs hükümetinin kendine has yapısını kabul ederek, bu yapıya üniter devlet olarak bakmaktan vazgeçmesi, daha sonra da iki tarafla eşit temasa başlaması gerektiğini söyledi.
Annan görüşmesi Avrupa'ya alındı
BM Genel Sekreteri Kofi Annan'la 28 Ağustos'ta Avusturya'da bir araya gelecek olan Denktaş, görüşmenin kendi isteği doğrultusunda New York'ta değil bir Avrupa kentinde yapılacağını belirtti ve "Bu temas bizim için nedir? Bizim açımızdan bu temasın maksadı, Kıbrıs meselesinin halli için iki taraf arasında hangi müşterekler vardır? Bu müşterekler, bizi uzlaşmaya götürecek müşterekler midir? Cevap aramak için gidiyorum" dedi. Rum yönetiminin "Kıbrıs hükümeti" sıfatıyla tüm Kıbrıs'ı temsil ettiği iddiasında olduğunu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) alınan son kararların uygulanarak, göçmenlerin geri dönmesini sağlamaya çalıştığını belirten Denktaş, kendilerinin ise Kıbrıs'ta siyasi çözüm olmadan üyeliğin gündeme gelmesine karşı olduklarını söyledi. Denktaş, şöyle devam etti:
"1960'ta kurulan ortaklık cumhuriyetini, tüm Kıbrıs'ı bir Rum cumhuriyetine dönüştürmek ve biz Türk ortağı azınlık yapmak için yıktınız. Bu maksatla bir savaş başlattınız, 11 yıl sonra bir Yunan ve Kıbrıs Rum darbesiyle meseleyi halletmeye kalktınız. İki zeminli bir anlaşmayı kabul ettiniz, nüfus mübadelesi yaptık, mal mülk mübadelesi yapma aşamasına geldik, siz bu safhada tüm bunları ortadan kaldırmak için AB yolunu seçtiniz. Bu, 1960 anlaşmalarına aykırıdır. Kıbrıs, bir bütün olduğu zamanda bile, Türkiye'nin de üye olmadığı böyle bir kuruluşa giremez. BM Genel Sekreteri'nin de ortaya koyduğu ve kabul edilmiş ilkeler vardı, 'önce çözüm sonra AB üyeliği ve AB kararı iki tarafın ayrı referandumuyla alınabilir' şeklinde. Genel Sekreter ile yapacağımız temaslarda böyle bir olanak var mı, bunu araştıracağız. Aksi takdirde yine akıntıya kürek çekeceğiz."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.