Denizlispor, Şampiyonlar Ligi'ne tez zamanda havlu atan, ligde adamakıllı sonuçlar alamayan Denizli'nin Fenerbahçe'sine derman oldu.
Bu maçı anlayabilmek için bir 'flashback' çakmak, Sarı Lacivertli ekibin son 3 maçını hatırlamak gerekir. Barcelona, Galatasaray ve Lyon maçlarını... Gerçi 'potansiyel güç' açısından zikrettiğimiz 3 takım Denizlispor'dan kat be kat üstün. Sözkonusu karşılaşmalarda Fenerbahçe klasik adam adama savunma anlayışını 'kötü bir şekilde' sahaya yansıtmıştı. Mustafa Denizli, Denizlispor maçında da takımını aynı taktik anlayışla sahaya sürdü. Bunu saygıyla karşılamak gerekir. Aslında bazı köşe yazarlarının göklere çıkardığı alan savunmasının, adam adama markaja teknik açıdan bir üstünlüğü yok. Her taktik anlayış iyidir, ama önemli olan bu taktiği sahaya yansıtacak futbolculardır. Teknik adamlar da futbolcularının kapasitesine göre 'oyun düzeni' saptarlar ve ekiplerini buna göre sahaya sürerler.
Barcelona maçından dünkü maça kadar oyuncuların kondisyonları yetmediği için adam adama markajla sahaya çıkan bir Fenerbahçe, başarısız oldu. Oysa aynı Kanarya, oyuncularının kondisyonları yine yetersiz olsa da nispeten zayıf bir takım olan Denizlispor karşısında, aynı taktikle başarılı oldu. Peki nasıl oldu?
1) Barcelona, Galatasaray ve Lyon maçlarında 'pres yapmayan' (ya da yapamayan, yaptırılmayan) Sarı Lacivertliler, modern futbolda bir takımın orta sahada rakibe baskı uygulaması gerektiğini farkettiler ve bu ilkeyi ilk 60 dakika boyunca Denizlispor karşısında başarıyla uyguladılar. Sonuçta da maçı galip bitirdiler.
2) Kanarya, Denizlispor maçında daha organize oynadı. Futbolcular birbirlerine daha isabetli paslar çıkardılar; takım daha fazla top çevirdi. Sol kanattan Revivo'nun geçtiğimiz yıl kadar olmasa da, takımına katkısı arttı. Forvette Andersson, sadece alacağı transfer ücretini değil, golü de düşünmesi gerektiğini, takımına katkı yapması gerektiğini hatırladı.
3) Genellikle oyuncu değiştirme zamanlaması yerinde olmayan Mustafa Hoca, 60. dakikadan itibaren orta sahanın 'pres gücünden' düştüğünü vaktinde saptadı ve kondisyonu 90 dakikayı tamamlamaya yetmeyen Yusuf'u dışarı alarak, Johnson'u sahaya sürdü. Ancak aynı Denizli, top kazanmada becerisi tartışılmaz olsa da Ali Güneş'in münasip pozisyonları 'hovardaca' harcamasına göz yumdu. Oysa onun yerine Serhat'ı alabilir, Andersson-Serhat ikilisiyle gol sayısını arttırabilirdi.
Denizlispor'a gelince, özellikle son 30 dakikada Fenerbahçe'yi silkelediler. Son dakikalar ise tamamıyla konuk ekibin hakimiyetinde geçti. Canlı ve diri takım. Ama heyecanlarını ve güçlerini 90 dakikaya yaymakta sorunları var.
Recep BAHAR
Bu maçı anlayabilmek için bir 'flashback' çakmak, Sarı Lacivertli ekibin son 3 maçını hatırlamak gerekir. Barcelona, Galatasaray ve Lyon maçlarını... Gerçi 'potansiyel güç' açısından zikrettiğimiz 3 takım Denizlispor'dan kat be kat üstün. Sözkonusu karşılaşmalarda Fenerbahçe klasik adam adama savunma anlayışını 'kötü bir şekilde' sahaya yansıtmıştı. Mustafa Denizli, Denizlispor maçında da takımını aynı taktik anlayışla sahaya sürdü. Bunu saygıyla karşılamak gerekir. Aslında bazı köşe yazarlarının göklere çıkardığı alan savunmasının, adam adama markaja teknik açıdan bir üstünlüğü yok. Her taktik anlayış iyidir, ama önemli olan bu taktiği sahaya yansıtacak futbolculardır. Teknik adamlar da futbolcularının kapasitesine göre 'oyun düzeni' saptarlar ve ekiplerini buna göre sahaya sürerler.
Barcelona maçından dünkü maça kadar oyuncuların kondisyonları yetmediği için adam adama markajla sahaya çıkan bir Fenerbahçe, başarısız oldu. Oysa aynı Kanarya, oyuncularının kondisyonları yine yetersiz olsa da nispeten zayıf bir takım olan Denizlispor karşısında, aynı taktikle başarılı oldu. Peki nasıl oldu?
1) Barcelona, Galatasaray ve Lyon maçlarında 'pres yapmayan' (ya da yapamayan, yaptırılmayan) Sarı Lacivertliler, modern futbolda bir takımın orta sahada rakibe baskı uygulaması gerektiğini farkettiler ve bu ilkeyi ilk 60 dakika boyunca Denizlispor karşısında başarıyla uyguladılar. Sonuçta da maçı galip bitirdiler.
2) Kanarya, Denizlispor maçında daha organize oynadı. Futbolcular birbirlerine daha isabetli paslar çıkardılar; takım daha fazla top çevirdi. Sol kanattan Revivo'nun geçtiğimiz yıl kadar olmasa da, takımına katkısı arttı. Forvette Andersson, sadece alacağı transfer ücretini değil, golü de düşünmesi gerektiğini, takımına katkı yapması gerektiğini hatırladı.
3) Genellikle oyuncu değiştirme zamanlaması yerinde olmayan Mustafa Hoca, 60. dakikadan itibaren orta sahanın 'pres gücünden' düştüğünü vaktinde saptadı ve kondisyonu 90 dakikayı tamamlamaya yetmeyen Yusuf'u dışarı alarak, Johnson'u sahaya sürdü. Ancak aynı Denizli, top kazanmada becerisi tartışılmaz olsa da Ali Güneş'in münasip pozisyonları 'hovardaca' harcamasına göz yumdu. Oysa onun yerine Serhat'ı alabilir, Andersson-Serhat ikilisiyle gol sayısını arttırabilirdi.
Denizlispor'a gelince, özellikle son 30 dakikada Fenerbahçe'yi silkelediler. Son dakikalar ise tamamıyla konuk ekibin hakimiyetinde geçti. Canlı ve diri takım. Ama heyecanlarını ve güçlerini 90 dakikaya yaymakta sorunları var.
Recep BAHAR
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.