Demokrasiyse, seçim barajı neyin nesi?

Gezi Parkı eylemi olarak başlayıp tüm Türkiye’ye yayılan ve Hükümetin yaptığı yanlış icraatlara topyekun tepkiye dönüşen halk eylemleri bizlere önemli bir gerçeği göstermiştir.
O da milletin iradesi Meclis’te temsil edilmemektedir. Millet sesini Meclis’te duyuramayınca, dertlerini ifade edecek bir ortam bulamayınca bir yerde patlamaktadır.
AKP Hükümeti bir yandan Meclis içerisindeki muhalefeti kendine uyumlu hale getirmiştir, bir taraftan da basın ve medya organlarını kontrol altına almıştır.
Hükümetin yanlışlarını görüp de ifade etmek isteyen ne Meclis’te ne de basın organlarında kendilerine yer bulabilmektedir.
Milli iradenin Meclis’e taşınmasındaki en büyük engel yüzde 10 seçim barajıdır.
Öncelikle şunu ifade etmeliyiz ki seçim barajı, Anayasa’ya aykırıdır ve de bu manada varlığı suçtur. Anayasamızın 10. maddesinde şöyle denilmektedir:
“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.”
Anayasa’da “herkes” ifadesi kullanılmaktadır ve “eşitlik” vurgulanmaktadır.
O zaman yüzde 10 seçim barajı nasıl izah edilebilmektedir?
Anayasa her vatandaşa seçme ve seçilme hakkı verirken, büyük bir kesimin, milyonlarca kişinin oyunu nasıl görmezlikten geliriz?
Özal’la başlayan bu baraj süreci bugüne kadar geldi; yüzde 10’un altındaki partilere oy vermiş olanlar yok kabul edildi, iradesi devre dışı bırakıldı. Sonra Özal’ın partisi ANAP yüzde 10’un altına düştü, koydukları baraj kendilerinin sonu oldu.
Ülkemizde 2011 yılı itibarıyla 53 milyon seçmen var.
Düşünebiliyor musunuz, yüzde 9 oy alan, yani 5 milyona yakın kişinin oy verdiği bir parti Meclis’e bir tane bile milletvekili sokamıyor. Milyonlarca vatandaşımız yok kabul ediliyor ve Meclis’teki sandalyeleri yüzde 10’u aşan partilere paylaştırılıyor.
Diğer bir husus ise, birçok seçmen “barajı aşamaz, oyum boşa gitmesin” endişesiyle baraj altında kalması muhtemel partilere oy vermemektedir.
Ve birileri de bunu propagandalarla, fitnelerle yönlendirmektedir.
Prof. Dr. Haydar Baş twitter hesabında, “Demokrasinin yaşanması için milletin seçim barajından kurtulması şarttır”, “Baraj ile vatandaşın Meclis’e girmesine engel koyanlar demokrasiden bahsedemezler” ifadelerini kullandı.
Bir de Sayın Erdoğan ve AKP’li siyasiler kendilerinin “ileri demokrat” olduklarını söylemektedir. Önce normal demokrasiyi uygulasınlar, ondan sonra ileri demokrat olsunlar.
AKP, düzenleyeceği mitinglerin ismine “Milli İradeye Saygı Mitingi” adını vermiş. Halbuki Milli İradenin Meclis’te temsil edilmesini yüzde 10 barajıyla engel olanların Milli iradeye saygılı olması asla mümkün değildir.
 Sayın Baş, tweetinde “seçim barajının olduğu yerde biber gazı, tazyikli su ve coplar yaşadığımız kader olacaktır” demektedir. Çünkü seçim barajı sebebiyle milyonlarca vatandaşın iradesi devre dışı kalacaktır, halkımız kendisini Meclis’te temsil eden bir irade bulamayınca, yine Gezi Parkı eylemi gibi eylemlere artan bir oranda devam edecektir. Bunun sonucu da biber gazı, cop ve tazyikli su olacaktır.
 Sayın Baş tweetlerinde yüzde 10 barajında ısrar edenlerin demokratik krallığa özenenler ve de halkın iktidarından korkanlar olduğunu belirtiyor.
 Hükümet istikrar bahanesiyle bu hukuksuz baraj sistemine devam etmektedir ama burada bahsettikleri istikrar hiçbir zaman Türk milletinin menfaatine değil, ABD’nin, AB’nin, İsrail’in ve küresel şirketlerin menfaatine olmuştur.
Bundan sonraki süreçte seçim barajı, halkın iradesi Meclis’e taşınmadığı için, istikrarsızlığın bir sebebi olacaktır.