Yıllar yılı; 'bütün bir ülkeyi şantiye çevirdik, yollar, köprüler, tüneller, hastaneler ve havaalanları birbirini izliyor' söylemleri göründüğü gibi değilmiş.
Tüm bu 'Yap İşlet Devret' modeliyle yaptırılan işler için 'vatandaşın cebinden beş kuruş çıkmayacak' sözü de doğru değilmiş.
Yaptırılan yatırımlardan her biri için, yaptırılan işlerden her birim için beş kuruş yerine, bazen beş yüz kuruş, bazen beş bin kuruş ödenmiş ve ödenmeye devam ediliyormuş.
Meğerse, ülke nüfusuna oranla gerçekten bir avuç olan mutlu azınlığa, günden güne servetlerini katlayanlara; 'siz yollar, köprüler, tüneller, hastaneler ve havaalanları yapın, parsayı toplayın biz de bu vesile ile oyları toplayalım' modeliyle yapılmış her şey.
Gerçekten de, iktidar nezdinde şanslı, talihli ve kısmetli olan söz konusu müteahhitler, geçen yıllar içinde heybelerini, çuvallarını ve çantalarını tıka-basa doldurmuşlar, dolu dolu doldurmaya devam ediyorlar, bugün yaşayanların birkaç kuşak sonrasını da borçlandırmışlar, bunlar bizlerin payına düşenleri yerken, torunları da torunlarımızın paylarını garantilemiş durumdalar.
Söz konusu modellerle, milletin ve devletin çıkarları hiçe sayılarak verilen ihaleler ve verilen garantiler sebebi ile, hazinede açılan kara delikleri kapatmak için çalışıp-çırpınan, kılı kırk yaran millet, bir yandan da 'ne güzel yollar, köprüler, tüneller…' propagandasına aldanarak bilmem kaç seçim boyunca oylarını bunlara verdiler.
Susadıkça tuzlu su içen, tuzlu su içtikçe susayan herhangi bir canlı misali, duble yollar arttıkça milletin kamburu artmış, köprüler çoğaldıkça hazinenin kara delikleri çoğalmış, uçuş ve yatış garantili havaalanları ve hastaneler arttıkça, gelecek kuşaklara yayılan borçlar gırtlağa dayanmış ve elbette her seçimde oylar da bu sebeple garanti edilmiş.
'Milletin cebinden beş kuruş çıkmayacak' dedikleri işlerin tamamında, torunlarımızın dahi haraca bağlanmış olduğu gerçeği gün gibi ortada.
Demek ki neymiş, bugün bizler neyin yoksulluğunu yaşıyormuşuz?
Bugün, yetimin-yoksulun, fakirin-fukaranın sofrasında, delik kesesinde ne var ne yoksa, hepsini silip-süpüren, yalayıp-yutan kara delikler nasıl oluşmuş?
Emeklinin bayram ikramiyesine beş kuruş zam yapılmazken, öğrencilerin kredi borçları üçe-beşe katlanmış ve kapılarına icralar gitmeye başlamışken, söz konusu şanslı müteahhitlerin vergilerinin silinmesi, borçlarının nice on yıllar sonrasına ertelenmesi aklı olana bir şeyler anlatmıyor mu?
Demek ki neymiş, işler hiç de öyle göründüğü ve gösterildiği gibi değilmiş.
Yarın torunlarımıza ne diyeceğiz?
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025